Çocuklar neden sıkılıyor?

Çocuklar neden sıkılıyor?

Çağımızın sorunsalı, tüketim kültürü ve hızlı yaşam. 'Çocuklar her şeyin fiyatını öğreniyor, ancak hiçbir şeyin değerini bilmiyor' sloganı günümüzün yaşam tarzını biraz olsun özetliyor. Anında karşılanan istekler, anında reddedilen arkadaşlık istekleri, 'çok sevgili' arkadaşlarını bir anda silebilme özgürlüğü, anında alışveriş, 24 saat internet üzerinden istediğimiz eşyayı satın alma özgürlüğü, bireylerin zihinlerine 'Her şeyi tüketebilirim, her şeyi tüketmeliyim, başka türlü mutlu olamam.' mesajını yerleştirdi. Televizyon, bilgisayar, tablet, telefon, internet, gazete, dergi vs. sürekli bir uyaran saldırısı altındayız. Bu yoğun uyaran saldırısı, çocukların algı, dikkat, ilgi, motivasyon ve konuşma gibi alanların gelişiminde gecikmelere ve sorunlara yol açabilmektedir. Danışmanlık yaptığım ve gözlemlediğim her bireyin en az bir bağımlılığının olduğunu gözlemliyorum. 12 yıllık psikoterapi ve 6 yıllık dil ve konuşma terapisi çalışmalarım boyunca çocuklarda bilişsel, sosyal, duygusal ve akademik işleyiş açısından bir gerileme gözlemliyorum. Aynı zamanda öğrenme bozuklukları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, motivasyon ve ilgi eksikliği ve benzeri tanılarda da bir artış görünüyor.

Günümüzde çocuklar, duygusal gelişim konusunda sıkıntı yaşamakta ve okul sürecine başlayana kadar bu gelişimi tamamlamada sorunlar yaşamaktadır. Anında doyurulan istekler, hayır dememe, bir şeyin eksikliğini hissetmeden giderme gibi faktörler duygusal gelişimi sınırlamaktadır. Modern hayat tarzlarımızda buna katkı sağlayan çok sayıda faktör bulunuyor. Toplumsal yaşam becerileri ve problem çözme becerilerini geliştiremeyen çocukların, okul gibi sorumluluk ve mücadele gerektiren sosyal bir ortamla karşılaşınca değişik sorunlar yaşaması olası görünmektedir. Okulla birlikte dikkat ve motivasyon eksikliği, ders çalışma isteksizliği, okuma yazma öğrenme güçlükleri vb. sorunlar kendini göstermeye başlamaktadır.

Teknolojiyi çocukları oyalamak amacıyla kullanılmaktadır. Ancak bu surum ileride çcouklarda yaşanacak sorunlar açısından çok büyük riskler oluşturmaktadır. Bu yoğun ve hareketli uyaran akışı, çocukların sinir sistemlerini, görsel uzamsal becerileri, gerçeklikle yüzleşme ve baş etme güçlerini ve hazzı erteleme becerilerini olumsuz yönde etkilemektedir. Sanal gerçeklikle kıyaslandığında günlük hayat sıkıcıdır. Çocuklar sınıfa geldiklerinde, ekranlarda görmeye alışık oldukları özel efektlerin ve uyaran bombardmanın aksine, nispeten durağan ve sıkıcı olan, insan seslerine ve uygun dozda görsel uyarıya maruz kalırlar. Saatler süren sanal gerçekliğin ardından bir sınıfta bilgi edinmeye çalışmak çocuklarımız için giderek artan bir oranda zorlayıcı bir hale geliyor çünkü zihinleri bilgisayar oyunlarının sağladığı yüksek seviyelerdeki uyarılmaya alışıyor. Düşük düzeylerdeki uyarılma, yeni bilgi edinme ve işlemede sorunlara, motivasyon ve ilgi kaybına, sıkılmaya ve okul isteksizliğine, sorunlarla yüzleşme ve başetme sorunlarına ve çocukları akademik zorluklar karşısında kaçma ve isteksizlik duyma gibi sorunlara itiyor. Teknoloji aynı zamanda duygusal olarak bizi çocuklarımızdan ve ailelerimizden de koparıyor. Çocuk, anne babasının duygusal varlığını, alması gereken sevgi ve ilgi ihtiyacını karşılayamayıp, bu tatmini telefondan, internetten ve bilgisayar oyunlarından telafi etme yoluna gidebilecektir. 

Çocuklar istedikleri her şeyi anında elde ediyor, hatta çoğu kez o şeye ihtiyacı olmadan önünde hazır buluyor. Bu durum hazzı erteleme becerisini, sorun çözme becerisini, duygusal zekayı ve toplumsal yaşam becerilerini olumsuz yönde etkilemektedir. İsteklerini, ihtiyaçlarını, dürtülerini erteleyemeyen birey, hayatın getirdiği bir engel karşısında pes etme ya da saldırganlık gösterme gibi davranışlara yönelebiliyor. Stresle baş edemeyen birey, içe yönelebiliyor ya da saldırgan tutum sergiliyor. Hazzı erteleyebilmek, stres altında yaşayabilmeyi, stresle baş edebilmeyi, sorumluluklarını doğru zamanda gerçekleştirmeyi ve mutlu birey olabilmeyi sağlamaktadır. Çocuklarımız en küçük bir stresle bile baş etme konusunda git gide daha az donanımlı bir hale geliyorlar. Bu durum başarılı olmalarının önünde bir engel oluşturuyor.
Hazzı erteleme konusundaki yetersizlik, çocuğun “Hayır” kelimesini duyduğu andan itibaren sınıflarda, alışveriş merkezlerinde, restoranlarda ve oyuncak mağazalarında sıklıkla görülüyor. Çünkü ebeveynler çocuklarının beynine istediği şeyi hemen almayı çoktan öğretmiş oluyor.

Çocuklar istemedikleri bir durum karşısında inat ederler. Bu durum karşısında ebeveynin tutumları çok önemlidir. Bu inatlaşma davranışı karşısında, her seferinde boyun eğilip çocuğun istediği yapılırsa, çcouklar istedikleri şeyi yapabilecekleri ve istemedikleri şeyi yapmalarına gerek olmadığı mesajını alırlar. “Yapmak gerekir” fikri hayatlarında bulunmaz. Ne yazık ki hayatta hedeflerimize ulaşmak için gerekli olan şeyleri yapmak zorundayız ve bunlar her zaman yapmak isteyeceğimiz şeyler olmaz. Çocuklarımız ne istediklerini gayet iyi biliyorlar ancak bu hedefe ulaşmak için yapılması gerekenleri yapmakta çok zorlanıyorlar. Bu da ulaşılamayan hedeflerle sonuçlanıyor ve çocukları hayal kırıklığına uğratıyor.

Çocukların artık yapay ve hareketli bir eğlence dünyası var. Hiç sıkıcı an yok. Ortalık sessizleştiği andan itibaren onları tekrar eğlendirmeye koşuyoruz. Çünkü diğer türlü, ebeveynlik görevimizi yerine getirmiyor gibi hissediyoruz. İki ayrı dünyada yaşıyoruz. Onların kendi “eğlence” dünyaları ve bizimde kendi “iş” dünyamız var. Neden çocuklar bize mutfakta ya da çamaşırda yardım etmiyor? Neden oyuncaklarını toplamıyorlar? Bunlar beyni “can sıkıntısı” içindeyken bile çalışabilir olma ve faal olma konusunda eğiten temel monoton işlerdir. Aynı “kas” okulda “öğretilebilir” olmak için de gereklidir. Okula geldiklerinde el yazısı zamanı geldiğinde cevapları “Ben yapamam. Çok zor. Çok sıkıcı” olur. Neden? Çünkü çalışabilir “kas” sonsuz eğlenceyle eğitilemez. Ancak çalışmakla eğitilir.

Günümde bütün yetişkinyler meşgul, herkes çok yoğun ve yorgun. Çocuklara dijital aletler verip onları oyalama ve ilgilerini ona kanalize etme en kolay yol olarak görünüyor. Ancak bu onları ileride karşılaşacakları engellere karşı hazır hale getirmez. Doğal ortamlarda sosyal becerileri öğrendikleri ve uyguladıkları yerlerde çocuklar, diğer çocuklarla sosyal etkileşime girerler. Çocuklar, bu ortamlardan geri kaldı. Teknolojik aletler, çocukların her şeyi oldu. Başarılı insanların çoğunun muhteşem sosyal becerileri vardır. 

Çocukları Tek Yönlü Bağımlılıktan Nasıl Kurtarırız?

- Teknolojiyi sınırlandırın ve duygusal olarak çocuklarınızla tekrar bağ kurun. Bir ekran yerine sizin gözlerinize baksın.

Onları şaşırtın, önce siz mutlu bir birey olun, beraber gülün, iletişim kurun, göz teması kurun, beklemedikleri zamanlarda onlarla güzel aktiviteler yapın. Sıkılmalarına izin verin. Can sıkıntısıyla baş etmelerine izin verin. Ailece yemek yiyin, birlikte bisiklete binin, gece elinizde fenerle açık havada yürüyüş yapın.

- Hazzı erteleme eğitimi verin: Bırakın beklesinler. “Sıkıldım” dedikleri zamanlar olmasında hiçbir sorun yok. Bu, yaratıcılığın ilk adımıdır.
“İstiyorum” ile “Elde ediyorum” arasındaki zamanı kademe kademe artırın.
Arabada ve restoranda teknoloji kullanımını engelleyin. Bunun yerine konuşarak ve oyunlar oynayarak beklemelerini sağlayın.
Sürekli bir şeyler atıştırmayı sınırlandırın.

- Sınır koymaktan korkmayın. Çocuklar mutlu ve sağlıklı bir şekilde büyümek için sınırlara ihtiyaç duyar.

Yemek saatleriniz, uyku saatleriniz ve teknoloji saatleriniz belli olsun.
Çocukların kahvaltıya ve besleyici yiyeceklere ihtiyacı vardır. Ertesi gün okula öğrenmeye hazır bir şekilde gelmeleri için açık havada zaman geçirmeleri ve hep aynı saatte uyumaları gerekir.Yapmak istemedikleri şeyleri eğlenceli şeylere ve onları duygusal olarak uyaran oyunlara dönüştürün

- Erken yaşlardan itibaren monoton işler yapmayı öğretin, çünkü bu gelecekte “çalışabilir” olmanın temelidir.

Çamaşırları katlamak, oyuncakları toplamak, kıyafetleri asmak, market alışverişi torbalarını boşaltmak, masayı kurmak, yatağını yapmak gibi görevler verin.

- Sosyal becerileri öğretin. Onlara sıralarını beklemeyi, paylaşmayı, kaybetmeyi/kazanmayı, uzlaşmayı, başkalarına iltifat etmeyi, “lütfen” ve “teşekkürler” demeyi öğretin.

Bir duyu bütünleme terapisti olarak edindiğim deneyimlerime göre ebeveynler, ebeveynliğe bakışlarını değiştirdikleri andan itibaren değişiyorlar. Çocuklarınızın hayatta başarılı olmalarına yardım etmek için onları eğitin ve güçlendirin. Bu sağlıklı, başarılı ve mutlu bir birey olmalarına yardımcı olacaktır.

Bu makale 16 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Engin Olgun

Psk.Engin Olgun, Mersin Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nü bitirmiştir. 2011 yılında ise Anadolu Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapistliği bölümünde lisansüstü eğitimini tamamlayarak, “Uzman Dil ve Konuşma Terapisti” unvanını almıştır. 

Kütahya Özel Su Eğitim ve Danışmanlık Merkezi (Psikolog + Dil ve Konuşma Terapisti) – 2012 – 2013 Ankara Gülhane Askeri Tıp Akademisi (Psikolog + Dil ve Konuşma Terapisti) – 2011-2012 Eskişehir Elifana Çocuk Sağlığı Dal Merkezi – Yarı Zamanlı (Psikolog), 2007-2009 Eskişehir Zübeyde Hanım Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi (Psikolog), 2007 – 2009 Hazem Kardelen Özel Eğitim ve Danışmanlık Merkezin'de görev almış olan Psk.Engin Olgun mesleki çalişmalarına şu an Derin Terapi Danışmanlık ve Toprak Danışmanlık ve Konuşma Merkezin'de devam etmektedir.

 

Etiketler
Çocuklukta sosyal fobi
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Engin Olgun
Uzman Dil ve Konuşma Terapisti Engin Olgun
Antalya - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube