Çocuğun Gelişmekte Olan Beyni Bakımverenlerin İmzasını Taşır


Bebekler, diğer canlılara nazaran dünyaya olgunlanmamış bir beyinle gelir ve hayatta kalmak için çok uzun süre bakıma ihtiyaç duyar. Bebek beyni çok sayıda nörona sahiptir ancak bu nöronların işlevsel hale gelmesi ve bir takım becelerilerde uzmanlaşması için içine doğdukları aile ve çevrenin sunduğu ilişki ve deneyimlere ihtitaç duyar. Tıpkı ailenin kullandığı dilin çocuk tarafından öğrenilmesi gibi, bu ilişki ve deneyimler sayesinde ilk 3 yaşın sonunda beynin %90’ının ana hatları oluşmuş olur.
Bu nörogelişimsel dönemin en önemli özelliği erken dönemdeki çocuk beyninin biçimlendirilebilir olması (plastisite) ve maruz kaldığı deneyimlere karşı kendisini savunamamasıdır. Bu nedenle erken dönem, fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimin çok hızlı olduğu ve yetişkin yaşamının temelinin oluşturulduğu dönem olarak kabul edilmektedir. Beynin sağlıklı gelişimi için elzem olan bu süreç duygu ve davranışların düzenlemesi, stres yönetimi ve dayanıklılık için de elzemdir. Bu süreçte yaşanan yetersiz duyusal-motor uyarım, gerilim, stres ve toksik stres beyin gelişimini olumsuz yönde etkileyecektir.
Erken dönemde çocuğun beslenme, hijyen gibi ihtiyaçlarının yanında dokunma, ilgi, sevgi, şefkat, rehberlik gibi ihtiyaçları duyarlı ve tutarlı ebeveynler tarafından çocuk için öngörülebilir biçimde karşılandığında çocuğun homeostatik dengesi sağlanacak ve stresle baş etme sistemleri uyumlu ve esnek olarak şekillenecektir. Ancak, bakım verenin depresif, stresli, tutarsız, ihmalkar yada aşırı koruyucu olması durumunda bu sistem ağları anormal olarak gelişir ve ortaya, gelecekteki stres faktörlerine karşı başetme güçlüğü yaşayan, duygularını tanımakta zorlanan ve sağlıklı olarak ifade edemeyen, uyumsuz davranışlar sergileyen ve kendisine yardımcı olacak ilişkiler kuramayan çocuklar olarak karşımıza çıkarlar.