Yıllardır cerrahi mesleğini icra eden ve bu mesleği çok seven biri olarak cerrahi tedavinin tedaviler sıralamasında son seçenek olması gerektiğine yürekten inanlardanım. Ancak bazen diğer seçeneklerin tedavi etmede yetersiz kalmaları veya yetersiz olacaklarının bilinmesi cerrahi tedavi seçeneğini ya zorunlu kılıyor, ya da ilk seçenek haline getiriyor. Bazen hiç zaman kaybetmeden, yeterli tetkikler yapılmadan acil cerrahi girişim gerekebilir ki bunlara her türlü ciddi yaralanmayı örnek olarak verebiliriz. Ancak günümüzde yapılan cerrahi girişimlerin çoğunluğu daha önceden planlanarak yapılan cerrahi girişimler oluşturmaktadır. Anestezi ve cerrahi tekniklerdeki gelişmeler hastaların kendilerine önerilen cerrahi tedaviyi daha kolay kabul etmelerini sağlamıştır.
Geçmişte ne yapılırdı?
1811’de Royal Collage of Surgeons’un kuruluşu için yapılan görüşmelerde Lord Thurlow’un “cerrahideki bilim kasaplıktakinden fazla değildir” şeklindeki sözleri günümüze nerelerden gelindiğini özetlemektedir. 1970’li yıllara kadar hastalıkların tanısının konulması hastanın hekime verdiği ifadeler ve muayene bulgularına dayanılarak yüksek yanılma payı ile konulmaya çalışılırdı. Bu dönemlerde hekimin kanaatini teyit edecek veya aksini gösterecek tetkikler sınırlı olmakla beraber, güvenilirlik oranları da düşüktü. Bunlara kısıtlı ameliyathane şartları ve yetersiz malzeme gibi sorunlar eklendiğinde eski meslektaşlarımızın işlerinin çok zor olduğunu tahmin etmek sanırım hiç de zor olmaz. Ameliyatta uygulanan büyük kesiler, ameliyat sonrasında gelişen yara enfeksiyonu ve buna bağlı olarak uzun vadede gelişen yara yeri fıtıkları sayabileceğimiz diğer sorunları oluşturmaktaydı.
Şimdi ne yapıyoruz?
Yirmi birinci yüzyıl cerrahları olarak biz iyi bir miras devraldık. Teknolojik gelişmelerden faydalanarak tanıdan tedaviye giden süreç çok kısalmış, tedavinin başarılı sonuç verme oranı çok yükselmiştir. Ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi, magentik rezonans görüntüleme ve pozitron emisyon tomografisi gibi tanısal tetkikler yüksek doğruluk oranı ile kesin tanı konulmasını sağlamaktadır. Bu durumda cerrahlara düşen görev, tanısı konulmuş hastada cerrahi tedaviye ihtiyaç olup olmadığına karar vermek ve bu kararı uygulamaktır.
Teknolojik gelişmeler yalnızca tanı alanında olmamıştır, elbette tedavi alanı da bu gelişmeden payına düşeni almıştır. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının başlattıkları laparoskopik tanı bir süre sonra genel cerrahi alnında da uygulanmaya başlanmış ve hızla kabul görerek başta safra kesesi hastalıklarında olmak üzere bir çok hastalığın tedavisinde uygulanan yöntem olmuştur. Parmak genişliğinde birkaç kesi yapılarak optik cihazlar yardımı ile başarılı ameliyatlar yapılabilmektedir. Bu sayede yara enfeksiyonaları, yara yeri fıtığı gelişme ihtimali çok azalmıştır.
Yapılmasının mümkün olmadığı veya ameliyattan sonra hasta yaşama şansının düşük olduğu düşünülen kanser ameliyatları doku kesicileri ve kanamayı kolaylıkla durduran laser teknolojisinin kullanıma girmesi ile bir çok merkezde başarı ile yapılabilir hale gelmesini sağlamıştır. Bu hastaların ameliyat sonrasında destekleyici tedavilerinde de önemi gelişmeler sağlanarak ameliyat sonrasında uzun süre ağızdan beslenemeyecek hastalar damar yolu ile gerekli şekilde beslenebilmektedir.
Buraya kadar saydıklarımız hastalıkların tanı ve tedavisi ile ilgiliydi, oysa aynı derecede önemli bir konu daha vardır. Bu da ileride bizim yerimizi alacak ve bizden devraldıkları görevi bizden daha iyi yapacak yarının doktorlarını yetiştirmek. Günümüzdeki kamera ve kayıt sistemleri sayesinde bu konuda da eskiye göre daha şanslı olduğumuzu söyleyebiliriz.
Gelecekte ne yapılabilir?
Eski çağlardan orta çağa cerrahi sanatının uygulanması ve son yüzyılda cerrahinin bilimle olan evliliği sonucunda hayatın süresi ve kalitesini arttırmak için nasıl daha çok cerrahi girişim yaparız düşüncesi hakim olmuş, fakat son 20 yılda hedeflediğimiz sonuca nasıl en az işlem yaparak ulaşırız görüşüne yerini bırakmıştır. 1980’li yıllara kadar sıklıkla yapılan ülser ameliyatları geliştirilen ilaçlar sayesinde istisnalar dışında tarihe karışmış durumdadır. Gelecekte bugün için tedavisi ancak cerrahi girişimle mümkün olduğu düşünülen bir takım hastalıkların tedavisi de ilaçlarla mümkün olabilecektir. Bazı hastalıkların gelişmesi önlenerek cerrahi tedavilerine ihtiyaç kalmayacaktır. Her ne kadar teknoloji ve bilim ilerledikçe bazı hastalıkların tedavisi cerrahi olmaktan çıksa da, teknolojinin kendisi cerrahi girişimleri zorunlu kılabilmektedir. Üretilen araçların dikkatsiz kullanılması veya modern silahların kullanılması ile oluşan yaralanmalar her zaman acil cerrahi girişimlere ihtiyaç duyacaklardır. Ancak ameliyatlar geniş bir ameliyat ekibi ile değil de, bir robot, bir cerrah ve bir veya iki yardımcı personel ile yapılabilecektir.