Borderline kişilik bozukluğu özellikleri

Borderline kişilik bozukluğu özellikleri

Amerikan Psikiyatri Deneği’nin tanımına göre Borderline yani Sınır Kişilik Bozukluğu, kişilerarası ilişkilerde tutarsızlık, değişken duygu durumuna bağlı olarak dürtüsellik ve stabil bir benlik algısının olmayışı ile karakterize edilir (APA, 2013). Borderline Kişilik Bozukluğu diğer kişilik bozuklukları arasında en karmaşık olduğu gibi intihar riski de en yüksek olandır (Crowell, 2009). Psikiyatri hastanelerinin yatılı servisinde tedavi gören hastaların %20’si, ayakta tedavi görenlerinse %10’u Borderline Kişilik Bozukluğu tanısına uymaktadır. Bu oran genel popülasyonda %1-2 kadardır. Amerikan Psikiyatri Derneği verilerine göre, Borderline tanısı alan bireylelrin %10’u intihar etmektedir. Borderline tanısı çoğunlukla genç yetişkinlikte konur. Bu bozukluğa sahip olanlar aşırı yoğun duygular deneyimler ve sonrasında duygularını düzenlemekte zorlanır. İlişkide olduğu kişilere dair aşırı idealleştirme ancak sonrasında değersizleştirme görülür. Ancak yakın oldukları kişiler tarafından reddedilme olarak algıladıkları bir durum olduğunda hiddet ve yoğun hayalkırıklığı yaşayabilirler. Terkedilme konusunda hassasiyetleri yüksektir ve bu durumlarda suçluluk hissedebilirler (Berenson ve ark., 2011). Yalnız kaldıklarında yaşadıkları boşluk hissi yüzünden yalnız kalmamaya çalışıyor olabilirler. Özellikle terkedilme, ayrılık, reddedilme durumları yaşandığında ortaya çıkan kendine zarar verme davranışları görülebilir.

Gelecek sonuçları hesaplanamadan yapılan dürtüsel davranışlar Borderline Kişilik, Bozukluğu’nun ana belirtilerinden biridir. Kişi, kendi için zararlı veya tehlikeli olabilecek tepkisel davranışlar, aşırı yeme, alkol/madde kullanımı, rasgele cinsel ilişki gibi davranışlarda bulunabilir.

Borderline Kişilik Bozukluğunda davranışsal belirtilerin yanı sıra zaman zaman kısa süreli hezeyanlar, paranoyalar ve halüsinasyonlar görülebilir (Lieb et al., 2004; Paris, 2007). Depresyon, Bipolar Duygu Durum Bozukluğu, madde kullanımı, yeme bozuklukları ve kaygı bozukluklarının bu hastalık ile birlikte görülmesi yaygındır (Hooley, Cole & Gironde., 2012; Pagura ve ark. 2010). Borderline Kişilik Bozukluğu sebepleri arasında genetik etkenlerin önemi olduğu düşünülüyor, çünkü dürtüsellik gibi Borderline’da sık görülen birtakım özelliklerin doğuştan gelen mizaç ile ilgili olduğunu destekleyen araştırmalar var. Ayrıca duygu düzenlemeyi güçleştiren ve bir kişilik özelliği kabul edilen nevrotikiliğin de Borderline Kişilik Bozukluğu tanısı alan bireylerde yüksek olduğu görülüyor (Davey, 2008). Beyinde duyguların oluşumunu sağlayan ve dürtü kontrolü üzerinde etkisi olan dopamin hormonun da bu hastalıkta fazla çalıştığı görülüyor (Friedel, 2004). Ancak beyindeki bu farklıların genetik kökenli olduğuna dair kesin bir kanıt yok. Hatta araştırmalar Borderline hastalarının %90’ının çocukluk döneminde travmaya maruz kaldığını gösteriyor. Bu da beyin gelişiminin çocukluk travmalarından etkilenmiş olabileceğini düşündürüyor. Diyalektik Davranış Terapisi’nin kurucusu Linehan (1993) bu rahatsızlığın gen ve çevrenin etkileşimi sonucunda oluştuğuna inanıyor. Çok Yönlü Stres-Yatkınlık Modeli’ne göre birkaç etken bir araya geldiğinde birbirini etkiler ve Borderline Kişilik Bozukluğu’nun ortaya çıkmasıyla sonuçlanır (Paris, 2007). Normal sınırlar içinde dürtüselliği olan bir çocuk, travmatik deneyimler yaşarsa, istismara veya ihmale uğrarsa ileride Borderline Kişilik Bozukluğu geliştirmeye daha yatkın olur. Bazen de dürtüsel çocuklar ebeveynleri tarafından ‘zor çocuk’ olarak görüldüğü için daha fazla reddedici tutum ve davranışlara maruz kalabilirler. Diğer taraftan, kendi sorunları olan ya da bir kişilik bozukluğundan muzdarip olan ebeveynler çocuğun ihtiyaçlarını farkedemez ve karşılayamazlar. Bu durumda da yine bu hastalığı geliştirme riski yükselir. Yani bir etkenin var olması, diğerlerinin oluşumu için ortam hazırlayabilir.

Borderline Kişilik Bozukluğu tedavisinde antidepresan, antipsikotik ve duygu durum dengeleyici ilaçlar bazı semptomlara etki etse de psikoterapi desteğinin bu süreçte çok önemli bir rolü vardır (Butcher, Hooley & Mineka, 2015). Şema Terapi ve Diyalektik Davranışçı Terapi gibi kanıta dayalı yaklaşımlar, son yıllarda Borderline tedavisinde oldukça verim alındığını gösteren psikoterapi yaklaşımlarıdır. Geçmişte Borderline Kişilik Bozukluğu psikologlar ve psikiyatrlarca tedavisi zor kabul edilen ve tedavisinde daha çok kendine zarar verme davranışlarını azaltma üzerine çalışılırdı.

Özellikle Şema Terapi, kişilik bozukluklarında yalnızca semptomların azalması değil, aynı zamanda tatminkar bir yaşam sürmelerine yardımcı olmay hedefleyen bir terapi yaklaşımıdır (Toung, Klosko & Weishaar, 2003). Yukarıda bahsedilen belirtiler genel hatlarıyla Borderline Kişilik Bozukluğu hakkında bilgi verme amaçlıdır. Bazı semptomların sizde veya tanıdıklarınızde olması bu kişinin kesin olarak Borderline olduğu anlamına gelmez. Borderline tanısı, başta yapılandırılmış görüşmeler olmak üzere öz bildirim ölçekleri gibi çeşitli klinik materyaller ve değerlendirmeler ile yapılır. Kendinizde bu hastalığın olduğundan şüpheleniyorsanız, konuda uzman bir ruh sağlığı çalışanına başvurmanız önerilir.

Bu makale 7 Eylül 2020 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Yağmur Vardar

Uzm. Kl. Psk Yağmur Vardar, FMV Özel Erenköy Işık Lisesi'ni başarıyla bitirdikten sonra Özyeğin Üniversitesi Psikoloji bölümünde başladığı lisans eğitimini tamamlayarak Psikolog unvanı almıştır. İhtisasını ise İngiltere'de Bournemouth Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde tamamlayarak Uzman Psikolog unvanı almıştır.

Bir çok iş tecrübesi bulunan Uzm. Kl. Psk. Yağmur Vardar, aynı şekilde bir çok proje ve araştırmada da yer almıştır. 

 

Etiketler
Psikolojik
Uzm. Kl. Psk. Yağmur Vardar
Uzm. Kl. Psk. Yağmur Vardar
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube