Bedenin hasta olmasında zihnin etkisi

Bedenin hasta olmasında zihnin etkisi

Bedenin hasta olmasında zihnin etkisi

Bedenin hasta olmasında zihnin etkisi

Bilim insanlarının, kişinin geçmiş yaşatılarını ve şu anda yaşadığı şartları dinleyerek hasta olma riski daha yüksek kişileri neredeyse %90 oranında doğru tahmin ettiğini biliyor muydunuz? Hatta kişinin hangi hastalığa yakalanacağını da %70 e varan oranlarla doğru tahmin ettiklerini söylesem ne düşünürsünüz?

  Bu konuda dünyada bir çok araştırma mevcut. Çok kabaca, kişileri hastalıklara açık hale getiren durumlardan bahsedecek olursak şunları çok rahat söyleyebileceğimiz görülüyor; bastırma, hayır diyememe ve kişinin kendi öfkesinin farkında olmaması, kişinin duygularını rahatça ifade edemediği, ihtiyaçlarının görmezden gelindiği ve nezaketinin suistimal edildiği durumlarla karşı karşıya gelmesi, haddinden fazla fedakarlık. Bunlar, kişi stres yaşadığının farkında olsun olmasın, stresi tetikleyen durumlardır.

   Tüm bunların yıllar içinde tekrar tekrar yaşanması ve hatta çoğalması kişide kronikleşen bir stres yaratır. Kronik stres vücutta salgılanan hormon dengesini bozar, buna bağlı olarak sinir sistemini ve bağışıklık sistemini zayıflatır ve hastalıklara kapı aralar.

  Aynı zamanda, bu araştırmalara baktığımızda, özerk bir benlik hissi inşa edemeden çok ciddi sınır ihlalleri yaşayan insanların en büyük risk altında olduğunu da görüyoruz. Sınır çizememenin en büyük göstergesi sürekli ve istemsiz şekilde “hayır diyememek”.  Kendimize ait düşüncelerimizin olmaması ve başkalarına bağımlı bir şekilde yaşamak durumunda kalmak da bunlardan birkaçı.

  İşin özü yine büyük ölçüde farkındalıktan geçiyor. Duygularımızın farkında olmak, onları iyi tanımak ve sağlıklı ifade edebilmek. Yok sayılmış ve anlam bulamamış her duygu bedende var olmaya çalışmaya devam eder.

  “Hayatı bedenlerimiz aracılığıyla deneyimleriz. Hayat deneyimimizi açıkça ifade edemezsek, zihnimizin ve ağzımızın söyleyemediğini bedenlerimiz söyler.”

  Yıllar boyu bunu deneyimlememiş insanlar için bir anda duygularını tanımaya ve açıklamaya çalışmak zor gelebilir. Fakat her zaman kendimize soracak sorular bulabiliriz. Hayatımda neyi arzuluyorum, neyin daha çok ya da daha az olmasını istiyorum, sınırlarım neler? Ne hissediyorum ve bunu bedenimde nerede hissediyorum? 

  Psikoterapi, insanın terapist aracılığıyla kendi kendisine soru sorup cevap vermesi ve o cevaplardan kendi iyileşmesine giden yolu inşa edebilmesidir. Bedenden ayrı bir zihin düşünülemez, her anlamda bir iyileşme için zihnin de kronikleşmiş olumsuzluklardan kurtulması gerekir. 

Her yönüyle sağlığımıza kavuşmamız dileğiyle. Unutmayalım ki birimizin sağlığı, içinde buluduğumuz toplumun sağlığı demek.

  Sevgiler.

 

 

 

 

 

Bu makale 17 Mayıs 2022 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Dan. Begüm Danacı

   Begüm Danacı, Başkent Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünden 2017 yılında mezun olmuştur. Lisans eğitimi sürecinde çeşitli psikolojik danışmanlık merkezlerinde ve özel eğitim merkezlerinde staj yapmıştır.  Meslek yaşamına özel bir kolejde okul psikolojik danışmanı olarak başlamıştır. Bu süreç içerisinde ergenler ve ailelerine yönelik çalışmalar yürütmüştür. Sonrasında özgül öğrenme güçlüğü olan özel eğitim öğrencileriyle de çalışmıştır. 2017-2021 yılları arasında İstanbul Psikodrama Enstitüsü eğitmenlerinden Uzman Psikolog Merih ÜNSAL’dan FEPTO (The Federation of European Psychodrama Training Organisations) onaylı Psikodrama Grup Terapisi üzerine temel düzeyde uzmanlık eğitimini almış, böylece Co-psikodramatist (yardımcı psikodramatist) ünvanını almaya hak kazanmıştır.        Kendisi aynı zamanda MEB Onaylı Aile ...

Etiketler
Psikoterapi
Psk. Dan. Begüm Danacı
Psk. Dan. Begüm Danacı
İzmir - Psikolojik Danışman
Facebook Twitter Instagram Youtube