Ailede mutsuzluğun en büyük sebeplerinden biri: evliliklerde sınır sorunu

Aile karı ve kocadan oluşan bir kurumdur. Çocuk olmayabilir, henüz olmamış ya da istenmiyor olabilir, aile tanımı için şart değildir.

Ailede mutsuzluğun en büyük sebeplerinden biri: evliliklerde sınır sorunu

Aile karı ve kocadan oluşan bir kurumdur. Çocuk olmayabilir, henüz olmamış ya da istenmiyor olabilir, aile tanımı için şart değildir. Toplumumuz son yüz yılda anne, baba, kardeşler, evli kardeşler, eşleri ve çocuklarının aynı evde yaşadığı geniş aileden, eşlerin ve varsa çocukların ayrı evde yaşadığı çekirdek aileye geçmiş gibi duruyor. Çünkü çoğu zaman ayrılan sadece evler.

Bir ayağı Doğu’dayken, birini Batı’ya atan ve iki arada sıkışan bir toplum olarak, birçok konuda olduğu gibi bu konuda da oldukça zorlanıyoruz. Şu tür yakınmaları çok sık duyuyoruz: “Oğlumu evlenirdim, her şeyin en iyisini yapmaya çalıştım. Ama artık beni eskisi kadar sık aramıyor. Gelin de zaten hiçbir şey bilmiyor, anasının evinde yumurta kırmamış. Aç kalacak çocuğum.” ya da “Gül gibi kızımı verdim, ikide bir annesine gönderiyor. Benim kızım hizmetçi mi!”

Onlar artık yeni bir aile. Nasıl ki, bir evleri varsa, bir mahremleri, sınırları, kendi kuralları, hayattan beklentileri, bütçeleri, harcamaları, tatil ve eğlence anlayışları, kısaca bir hayatları var ya da en azından olmalı. İleride çocukları olunca bir de disiplin anlayışları olacak ama, o başlı başına bir yazı konusu…

Nasıl ki hücre zarı seçici geçirgense, kendisi için gerekli olan molekülleri hücre içine alır, zararlı olanları hücre dışında bırakırsa, çekirdek aile için de böyle bir sınır söz konusu olmalıdır. Ne hiç kimseyle iletişim kurmamaya dayalı, çok katı adeta kale duvarı gibi bir sınır, ne de tüm müdahale ve yorumlara açık sınırsızlık. İkisi de ailede mutsuzluğa sebep olabilir.

Bu noktada, benim gördüğüm bizim toplumda eşlerin ebeveynleri çekirdek aileye çok fazla müdahalede bulunuyor. Hatta yenilen yemekten, doğacak çocuğun adına varana kadar karı ve kocanın ebeveynleri arasında bir çatışma yaşanabiliyor. Tek bir çekirdek aile evinde üç aile… “Senin annen bunu dedi, ablan şunu yaptı…” “Ama seninki de geçen sefer bana surat astıydı, doğru düzgün konuşmadı bile.” gibi konuşmalar size de tanıdık gelmiştir.

Sonuç mu? Eşler arasında huzursuzluk, tartışmalar, yazık ki şiddete varabilen kavgalar, arada kalan ve mutsuz çocuklar, küsüp anne evine giden bir eş ve hatta boşanmalar. Daha önce çalıştığım bir şehirde, gelenek olan ve ısrarla sürdürülen altlı-üstlü oturma adeti yüzünden, o şehir nüfus bazında boşanma konusunda ülke birincisi oluyordu. Aynı ev, yakın oturma zaten çok büyük sorunlara sebep olabiliyor ama, ellili yaşlarda bir kadın danışanımın, eşi için kurduğu cümle: “Telefon diye bir şey var, annesine sormadan adım atmaz.” 30 yıllık evlilik, yetişkin iki çocuktan sonra bile…

Tabii ki, anne-babaların bazı konularda fikri alınmalı, tecrübelerinden faydalanılmalı, arada sırada ziyarete gidilmeli, hatırları sorulmalı ama, hem evli çiftlerin, hem de onların ebeveynlerinin ortada artık yeni bir aile olduğunun ve bu yeni ailenin de kendine göre düzeninin olduğunun farkında olması ve ona göre davranması, aslında herkesin mutluluğu için olması gerekendir.

Evlilik, yeni bir hayat, alışkanlıkların değişmesi, bir uyum süreci gerektiren bir durumdur. Çiftlerin aynı evde yaşamaya, birbirlerine alışmaya çalışması bile belli bir zaman alır. Sadece kendi ebeveynleri değil, bazı durumlarda yakın akrabaların da yeni evli çiftin hayatıyla ilgili söz hakkının olduğunu düşünmesi, her şeye müdahale etmeye çalışması, işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirecektir. Ortada gerçekten büyük bir sorun yoksa ve özellikle de yardım istenmiyorsa, müdahale etmemeye çalışın.

Tabii ki, evli çiftimizin de en ufak sorunu bile bütün ailesine anlatmaması gerekiyor. Siz unutsanız, aradan yıllar geçse bile, aile ve akrabalarınız o konuyu unutmayıp temcit pilavı gibi tekrar tekrar gündeme getirebiliyor ve bu da başlı başına bir stres kaynağı, tartışma sebebi olabiliyor.

Özellikle ilk zamanlar zor olmakla birlikte, bu konuda dengeyi sağlayabilirsek, önce çekirdek aile, sonra onların ebeveyn ve akrabaları, en nihayetinde toplum da daha mutlu olacaktır.

 

Bu makale 24 Haziran 2022 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Hatice Zengel

1975 Adana doğumluyum. Liseyi Adana Kız Lisesi'nde okudum. 2000 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Psikoloji Bölümü'nü bitirdim. Yaklaşık üç yıl özel eğitim merkezlerinde çalıştıktan sonra 2002 yılı Ekim ayında  Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'ne atandım. Dört yıl Üniversitenin Zihin Engelli Çocuklar Merkezi'nde çalıştıktan sonra Sağlık Bakanlığı kurumlar arası geçiş sınavıyla atandığım Kütahya Evliya Çelebi Devlet Hastanesi'nde dört yıl, iller arası geçiş kurasıyla atandığım Osmaniye Devlet Hastanesi'nde bir buçuk yıl çalıştım. Şubat 2012 tarihinde atandığım Dr Ekrem Tok Adana Ruh Sağlığı Hastanesi'nde yaklaşık 10 yıl çalıştıktan sonra devlet memuriyetinden ayrılıp kendi ofisimde çalışmaya karar verdim. 2022 Ocak ayı itibariyle kendi ofisimde danışanlarımı almaya başladım. Web Sitesi: Psk. Hatice Zengel İlgi ...

Etiketler
Evlilik
Psk. Hatice Zengel
Psk. Hatice Zengel
Adana - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube