Aile içi olumsuz tutumlar

Aile içi olumsuz tutumlar

Her fırsatta altını çizdiğim bir durum vardır: Çocuklar, annelerinin ve babalarının biyolojik, psikolojik ve fiziksel yansımalarıdırlar. Çocukların davranışsal kalıpları öncelikle aile içinde şekillenmektedir. Edilgen (bağımlı değişken) olarak ele alınması gereken bu unsur, ettirgen nitelikteki aile fertlerinin tutumu ile değişim göstermektedir. Bu makalede bulacağınız şeyler kategorilere ayrılmış şekilde olumsuz aile tutumları ve çocuklara yansımaları üzerine olmaktadır. Yazı, öncelikle aile tiplerini ve ideal yaklaşımı içermektedir. Makaleyi okuduğunuzda kendinizde olan birtakım makalede bahsi geçen durumlara ait özellikler bulabilirsiniz. Ancak burada verilmek istenen mesaj yazıyı okuyan ebeveynin kendini kategorileştirerek etiketlemesinden ziyade olumlu gibi görünen olumsuz yaklaşımların farkına varmasıdır. Çünkü hiçbir oyuncu hatalarını sahnedeyken görmez. En iyi gözlemci seyircidir. Dolayısıyla bu yazıyı okurken kendinize seyirci olarak yaklaşmanız daha sağlıklı olacaktır.

Aile Tutumlarında Olumsuz Yaklaşımlar ve Aile Tipleri:

Aşırı Verici, Koruyucu ve Aşırı Disiplinsiz Tutum:

Bu tutumda bulunan ailelerde sevgi ve disiplinsizlik aşırı uçlardadır. Sevginin sunuluşu ise vericilik ve koruyuculuk üzerinedir. Çocuktan herhangi bir beklenti yoktur. Bu durum ödev yapmamasına teşvikinden tutulup duruma bağlı yaşadığı problemlerde annenin veya babanın sorunu çözme teşebbüsü ile görülmektedir. Çocuğun yaşı kaç olursa olsun ebeveyn veya ebeveynler daimi olarak çocuklarını yardıma muhtaç olarak görür ve koruma davranışı gösterirler. Bu tür ailelerin çocuklarının yetişkinlik dönemlerinde cinsiyete bağlı olarak birbirinden farklı sorunlar görülebilir. Örneğin erkekler için askerlik vazifelerinin yerine getirilmesinde veya iş yaşantılarında amir-memur ilişkisindeki otorite ile çatışma (ki bu çocukluk çağında okul içi otorite ile çatışma olarak da görülebilir). Bu tip ailelerde disiplin yalancı bir duruşla ortaya konur ve aile bireyleri aşırı derecede toleratiftir. Çocuk korunması gereken bir varlık olarak görünür ve onun duygu durumunu veya varlığını negatif olarak etkileyen tüm unsurlar tehdit olarak algılanırlar. En yaygın cümle kalıpları “O daha çocuk” gibi küçümseme ve olumlama vardır.

Aşırı İtici, İlgisiz ve Aşırı Disiplinsiz Tutum:

Tıpkı ilk tipte olduğu gibi aile içinde çocuğa karşı disiplinsizlik söz konusudur. Ancak buradaki disiplinsizlik sevgi veya koruyuculuktan değil sorumsuzluk ve ilgisizlikten kaynaklanır. Çocuk yeteri kadar sevgi görmez ve ebeveynler çocuğun bir an önce kendi başına ayakları üstünde durması için gelişimini idare eder. Aile fertleri aynı evi veya yaşam ortamını paylaşan yabancılar gibidir. Çocuğun ilgisiz bırakılması, çocuk üzerinden yürütülen özgürlük ve bağımsızlık kisveleri altında olumlaştırılır ve ihmalkârlığın savunması olarak gösterilir. Çocuk aile tarafından itilmiştir ve deneyimleyerek öğrenmek durumunda kalmaktadır.

Aşırı Verici ve Aşırı Disiplinli, Denetimli Tutum:

İlk tipteki gibi sevgi temeli esastır, aşırı koruyuculuk ve vericilik vardır. Ancak ilk tipin aksine çocuk üzerinde oluşturulan disiplin çok katıdır. Ancak çocuk normalden fazla koruma ve gözlem altında olduğu için çocuktan çocuğun vereceğinden daha fazla şey beklenir. Bu durum sevgiyle büyüyen çocuk tarafından nispeten tolere edilebilir. Fakat bazı çocuklarda oto-kontrol (kendini tutma, engelleme, denetim altında tutma) çok geliştiğinden yüksek baskılı süperegoya (psikodinamik yaklaşımda ahlak kuralları ve temel dürtüleri kontrol altında tutan baskıcı itke) sahip olur. Bu çocuklarda genel ahlak kuralları; saygı, temizlik, sosyal tutumlar erken yaşlarda benimsetilir ve çocuktan gerek akademik gerekse bireysel uğraşılar konusunda çok şey beklenir. Genelde çocuğun mükemmel olması istenir ancak aile tarafından “Biz mükemmel olmasını istemiyoruz. Sağlıklı olsun yeter.” gibi cümlelerle savunma yapılabilir.

Aşırı İtici ve Aşırı Disiplinli, Cezalandırıcı Tutum:

Bu tutumda ikinci tutumdaki gibi sevgi yetersizliği ve üçüncü tutumdaki gibi aşırı disiplin yer almaktadır.

Anne ve Baba Arasındaki İttifakın Bozulması:

Kısa bir yazı şeklinde anlatılamayacak kadar detay içeren bu konu özet olarak yukarıda belirtilen söz konusu durumların veya tam tersi yaklaşımların ebeveynlerden sadece bir tanesinde yer almasıyla oluşmaktadır. Özellikle bir ebeveynin yetersiz ilgisi veya temel duygusal ihtiyaçların yoksunluğu diğer ebeveynde tamamlayıcı olarak daha çok yer almakta ve dengesizlik artmaktadır. Örneğin aşırı disiplinsiz ve sevgisiz olan babadan dolayı çocuk üzerinde oluşmuş eksiklik anne tarafından daha sağlıksız şekilde kapatılmaya çalışılabilir. Bir başka örnek ise aşırı disiplinli annenin tutumu dengelenmesi için baba tarafından aşırı serbest ve verici hal alabilir. Nitekim bu çocuğun ebeveynler arasında tercihin gelişmesine ve aile içinde yeni bir ittifakın doğmasına neden olabilir.

Öte yandan aile içi kutuplaşmalarda kardeşlerin ebeveynlere, ailenin çocuklara, babanın bir kardeş annenin başka bir kardeş ile grup oluşturması veya tüm aile fertlerinin tek bir çocuğa veya ebeveyne karşı cephe alması başka bir örnek olarak sunulabilir.

İnsan varlığının en temel iki ihtiyacı olan sevgi ve değerli olmak/hissettirilmek yaşamsal doyumu en çok arttıran unsurlardır. Dolayısıyla insanın bu duygular konusunda doyuma uğraması gerekmektedir. Ailenin çocuğa yaklaşımı konusunda ise en temel kavramlar yine “sevgi” ve “disiplindir”. Önemli olan şey bu iki yapı taşlarının yeterince ve doğru şekilde kullanılmasıdır. Aksi takdirde idealdeki birey veya aile kavramından uzaklaşılmış olunacaktır.

Uzman Psikolog Alkım Seven

Bu makale 10 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Alkım Seven

Alkım Seven 1985 yılı İzmir doğumludur. Liseyi İzmir Konak Anadolu Lisesi’nde okumuş ve bu dönemde Ege bölgesi Liseler Arası Felsefe Platformu’nu kurmuştur. Liseyi bitirdikten sonra sırasıyla Yakın Doğu Üniversitesi ve Bristol Üniversitesi’lerinde psikoloji ve nöropsikoloji eğitimlerini tamamlamıştır. İngiltere'de bulunduğu sırada  "Knight of the Order of the White Rose of Finland” ödülüne sahip CRIC Bristol Profesörü Risto Kauppanen süpervizyonunda “Travma Sonrası Stres Bozukluklarında Hipokampik Hacimsel Değişimler ve Bilişsel-Davranışçı Terapinin etkisi” üzerine bir makale yazmıştır ve basılmaya değer bulunmuştur. Bunun yanında nöro-linguistik çalışmaları nezdinde Uralik ve Altaik dillerin matematiksel ölçütlerinin kognitif-linguistik paketlemeleri üzerine  çalışmalar yapmıştır. Bristol Üniversitesi Nöropsikoloji yüksek lisansı bitirm ...

Etiketler
Aile içi iletişim
Uzm. Psk. Alkım Seven
Uzm. Psk. Alkım Seven
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube