Sağlığın korunması ve canlılığın sürdürülebilmesi için gerekli bir numaralı kural su içmektir. Bir insan aç olarak 15-20 gün yaşayabilir ancak susuz 3 gün yaşayamaz. Su; metabolizmanın düzenlenmesinde ve vücudumuzdaki tüm reaksiyonlarda görevlidir. Hücrelere oksijen ve besin öğelerinin taşınmasını, ayrıca atık ürünlerin taşınarak böbreklerden atılmasını sağlar. Ağız, göz ve burun gibi vücut dokularının nemlenmesini
sağlar. Vücuttaki kan, gastrik sıvı, tükürük, amniyotik sıvı (gebelikte) ve idrar gibi vücut sıvılarının büyük bir kısmı sudur.
Dışkının yumuşamasını sağlayarak kabızlığın önlenmesine katkıda bulunur. Cilt sağlığında, bağışıklık sisteminde, vücut ısısının denetiminde, ödemin atımında rolü vardır. Tükürük ve mide salgısında besinlerin sindirilmesinde görev alır. Kilo alıp vermeden dolayı oluşan sarkmaları sporla birlikte önler. Vücudun ihtiyaç duyduğu iz minerallerin pek çoğunu sağlar.
Soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları ve mesane kanseri riskini düşürür. Zayıflama diyetlerinde metabolizmayı çalıştırmanın yanında, midede hacim oluşturarak tokluk hissi vermede işe yarar. Peki suyun bu kadar görevinin olmasının sebebi ne diye soracak olursanız cevabını vücudumuz veriyor. Kaslarımızın %75, beynimizin %90, kemiklerimizin %22, kanımızın %83’ü yani ortalama olarak vücudumuzun %60’ı sudan oluşmaktadır. Yeteri kadar su içmediğimizde; kabızlık, deri kuruluğu, şişkinlik, yorgunluk, migren, tansiyon, baş ağrısı gibi rahatsızlıklar baş göstermektedir.
Susuzluk hissiniz yoksa su ihtiyacınızı nasıl anlayabilirsiniz ?
İdrar renginiz koyu ve keskin kokusu varsa
Cildiniz yaz kış pul pul dökülüyorsa
Yemek yemenize rağmen sıklıkla açlık hissiniz varsa
Yorgunluk hissiniz ve eklem, kas ağrılarınız artıyorsa su içmediğinizden kaynaklı olabilir.
Bu sıralar hiç su içmezken birden su içmeye başlayıp yaşadıkları güzel değişimleri paylaşan insanlarla dolu sosyal medya. Birinin hikayesini anlatayım size belki suyun önemi hakkında daha ikna edici olur. İngiltere’de migren hastası Sarah Smith doktoru ve diyetisyenin tavsiyesi ile kahve ve alkolü kesip 4 hafta boyunca günde 3 litre su tüketti. Smith bu süre zarfında günlük alışkanlıklarını değiştirmedi, sadece su kaybına yol açan kahve ve alkolü bıraktı. Değişimini takip etmek için her gün yüzünün fotoğrafını çeken Smith’in teni düzelmeye, kırışıklıklar ve benler yok olmaya başladı. İngiliz kadın ikinci hafta sonunda baş ağrısı sıklığının azaldığını ve yataktan daha enerji dolu kalktığını fark etti. İkinci hafta sonunda gözlerinin çevresindeki koyu halkalar yok olmaya başladı. Smith üçüncü hafta sonunda konsantrasyonunun arttığını ve kendini zinde hissettiğini söyledi.
Dört hafta önceki ve sonraki iki fotoğrafını görmelisiniz. Ciddi anlamda bir fark var. Gören suya sarılıyor diyebilirim. Siz de günde en az 2-2,5 litre su içmelisiniz. Bu dediğim yiyecek ve içeceklerin içinde bulunan su ile birlikte değil sadece su. Günlük hayatın vazgeçilmez ikramları çay, kahve,
neskafe, meyve suları, bitki ve meyve çayları vb. içecekler ile su tüketmiş olmuyorsunuz. Hatta içeceklerden bazılarının diüretik etkisi olduğundan vücudun ihtiyacı olan sıvıyı karşılamayacağı ve vücuttan sıvı atımını arttıracağı için çay, kahve tüketimini de azaltmak gerekir.
Su içmek için susamayı beklemeyin. Su tüketiminizi ne ile daha iyi belirleyebilecekseniz onunla hedefler koyun.
Bardak hesabı ya da yanınızda bulundurabileceğiniz su şişeleri ile bunu yapabilirsiniz. Sürekli gözünüzün önünde bulundurun ki içmek aklınıza gelsin. Eğer tadıyla ilgili bir sıkıntınız varsa salatalık, yeşil elma, limon, nane, karanfil, zencefil, tarçın gibi çeşitli tatlar ekleyerek tatlandırabilirsiniz.
Bol su içmeye başlamanız dileğiyle…
Sağlıcakla kalın.
