Sosyal medyanın kullanımı hızlıca büyüyerek yeni bir iletişim, etkileşim alanı halini aldı. Sosyal medyanın kullanımında ülkeler arasında önemli farklar olduğunu biliyoruz. İnternete erişim olanaklarını vatandaşlarına çeşitli sebeplerle sunmayan ya da kısıtlayan ülkeler olduğu gibi internet erişimini toplumsal sermayenin güçlendirilmesinin temel aracı olarak gören ve destekleyen ülkeler mevcut.
Öte taraftan aynı ülkede yaşayan farklı toplumsal katmanlardan, farklı kuşaklardan insanların farklı kullanım biçimleri olabildiğini gözleyebiliyoruz.
Bu çeşitlilik birçok soruyu akla getiriyor. Internet kullanımı ve beraberinde sosyal medya kullanımı örneğin bu teknolojinin içine doğmuş kuşaktan kişiler için toplumsal sermayenin parçası olmak ve toplumsal-ruhsal iyiliğin bir parçası olabilmek işlevi görebilirken diğer taraftan da internet bağımlılığı, siber zorbalık, kişisel bilgilerin korunamaması gibi önemli sorunları da beraberinde getiriyor.
İnternet üzerinden etkileşim gençlerin artmış benlik saygısı, algılanan sosyal desteğin güçlenmesi, güvenli bir toplumsal kimlik deneyimi, kendini ifade edebilme fırsatı bakımından olumlu yönler taşıyor. Ancak aile içi iletişim azalma, sosyal yalıtılmışlık ve ruhsal çökkünlük gibi olumsuz sonuçlarla ilişkilendirilebilmektedir. İnternette sosyal medya aracılığı ile hızla yayılan olguların, kültürel yeni kalıplar olarak ortaya çıkabileceğine tanıklık ediyoruz.
Toplumsal ortak hareketlerin güçlü yeni zemini olarak bazen hükümet sistemlerinin korktuğu sonuçlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bireysel olarak kişilerin açıkça yaşamlarını tehdit eden riskler taşıyabildiğini 'Mavi Balina' adlı meydan okuyuşun Rusya, Brezilya ya da Fransa örneklerine tanık oluyoruz.
Sosyal medyanın Arap Baharı'nın başlangıcındaki yeri ya da Amerikan başkanlarının topluma seslenişlerinde kişisel bilgi güvenliğine yaptıkları vurgularını da hatırlamalıyız. Bugün ülkelerin internet kullanımı ile ilgili farklı politikaları olduğundan bahsedebiliriz. Bir taraftan internette içeriği oluşturarak etkileşimi belirleyen ağırlıklı Y kuşağından bireyler diğer taraftan sadece içeriği takip ederek tüketici kalan toplumsal kesimler...
Burada bir güç değişimi ve yeni değer sistemlerinin üretimi olduğunu söylemeliyiz. Bu noktada itiraf etmeliyiz ki şimdiki yasal düzenlemeler ya da teknik kısıtlamalarla internetin yönetilmesi çok güç görünmektedir.
Kendine has iletişim kodlarını üreten, etik kodlarını tartışan bir mecra ile karşı karşıyayız. Verebildiğimiz cevaplar sorabildiğimiz sorular karşısında bir hayli zayıf kalıyor. Bu sorulara uygun cevapları bulmaya çalışan araştırmalar bir taraftan yapılsa da resmin tümünü dinamik biçimde okumaktan henüz uzağız. Sorular, özellikle toplumsal gerçekliği etkilemeye çalışan trol davranışının anlamlı bir sıklıkla gözlenmesi ile daha da zor hale geliyor.
Sonuç olarak sosyal medyada iletişim; haberleşme, diğerleri ile bağ kurma, toplumsal yalıtılmışlığı azaltma, dayanışma kültürünü güçlendirme, anlaşılma amaçlarından uzaklaşabilmektedir.
Giderek etkileşimin bireysel ya da grup çıkarları için mecrayı kötüye kullanmak üzere evrilebileceği riskinden bahsedebiliriz. Bir başka pencereden ise çeşitli sosyal medya uygulamalarında ötekilerden alınan beğeniler sizin bir fikri, ürünü sattığınız bir pazarlama ilişkisinde gerçekleşiyor.
İster istemez bir tür reklam etme ilişkisi doğuyor; iletişim 'Hakla İlişkiler' yönetimi bağlamında sunuluyor. Şirketler için ticari anlamda gerçekleşen amaç, bireysel iletişimin içine sızıyor. Bireylerin, sivil toplum örgütlerinin, hükümet örgütlerinin ya da şirketlerin farklı amaçlarla çeşitli sosyal medya uygulamalarını kullanmaları söz konusu olabiliyor. Burada kullanılan dil bu amaçları şekillendiren önemli unsur olmaya devam ediyor.
Toplumsal faydayı öne alan örgütler genelde etkileşimli olmayan tek yönlü bilgilendirme amaçlı kullanımlara odaklanabiliyorlar. Etkin iletişimin kim tarafından, ne biçimde yapılması gerektiği bir başka soru olarak karşımıza çıkıyor.Yeni toplumsal antlaşma vatandaşların sosyal medya aracılığı ile yönetişimin parçası haline gelmelerine, hükümetler üzerinde yeni bir denetim alanı bulmalarına da olanaklar yaratıyor.
Bireyin ilişkilerinde sosyal medya uygulamalarını hangi amaçlarla kullandığı iletişimin her çeşidinde olduğu gibi bir sorumluluk alanı olmaya devam ediyor. İletişimin aracı dil, bu mecrada da doğru ve etik bir çerçevede kullanılmayı gerektiriyor. İster üreterek, ister takipçi olarak sosyal medyayı kullanırken tüm bu unsurların hem malzemesi hem hedefi olduğumuz ile ilgili farkındalığımızı artırmalıyız. Görünen o ki bireysel ve ortak iyiliği korumanın bilinen yönlerini sosyal medyaya uyarlamak acil bir ihtiyaç haline gelmektedir.