Bağlanma kuramı, geçmiște bebeklik ve çocukluk dönemlerine ve bu dönemdeki temel bakım veren ile çocuk arasındaki ilișkiye odaklanırken, günümüzde yetișkinlerin sosyal ve romantik ilișkilerinde yașadıkları duygusal bilișsel ve davranıșsal özellikleri anlamak için de kullanılan bir model haline gelmiştir.
İnsanların bebeklik döneminde ebeveynleriyle (ağırlıklı olarak anne) kurdukları ilişki ile yetişkinlik dönemindeki romantik ilişkileri çeşitli açılardan benzerlikler göstermektedir. Bir çocuğun, bağlanma figürü (anne) yanında olduğunda ve gereksinimlerine duyarlılık gösterdiğinde kendisini güvende hissetmesi gibi yetişkinler de, eşleriyle birlikte olduklarında ve gereksinimlerine doyum bulduklarında kendilerini güvende ve rahat hissederler.
Güvenli bağlanmaya sahip bireyler, eşlerine kolaylıkla yaklaşabilirler ve onlara bağlı olmaktan da mutludurlar. Terkedilme ve insanların onlara onların istediğinden daha fazla yakınlaşmaları yönünde kaygıları yoktur. Uzun süreli ilişkiler kurarlar, özellikle uzun süreli eşlerle yaşanan cinsellikten hoşlanırlar, hem kendilerine hem de diğer insanlara duydukları saygı ve güven yüksektir.
Korkulu ve Saplantılı Bağlanma stiline sahip bireyler, eşlerine onların olduğundan daha fazla yakınlaşma gereksinimi içindedirler. Eşlerini kendilerine yeterince yakın olmamakla suçlarlar. Yoğun biçimde eşe odaklıdırlar ve eşlerini kontrol etmeye çalışırlar. Çok sık duygusal iniş çıkışlar yaşarlar. Korkulu ve saplantılı bağlanma stiline sahip bireyler, evliliklerinde doyum yaşamak için nelerin gerekli olduğu, eşinden ne beklediği konusunda fikir sahibi değillerdir. Ancak eşinin ona kendini çok fazla açması onun tarafından sevildiği işaretini verir. Bu bağlanma stillerine sahip kişiler en çok reddedilme korkusu yaşarlar...