Yolda yürüyorum.
Kaldırımda çok derin bir çukur var.
Düşüyorum.
Kayboldum
Çaresizim
Bu benim hatam değil.
Dışarı çıkmak için yolumu bulmak çok zamanımı alıyor.
Aynı yolda yürüyorum.
Kaldırımda çok derin bir çukur var.
Sanırım onu görmüyorum.
Yine düşüyorum.
Aynı yerde olduğuma inanamıyorum.
Ama bu benim hatam değil.
Dışarı çıkabilmek yine çok zamanımı alıyor.
Aynı yolda yürüyorum.
Kaldırımda çok derin bir çukur var.
Orada olduğunu görüyorum.
Yine de düşüyorum
Bu bir alışkanlık
Gözlerim açık.
Nerede olduğumu biliyorum.
Bu benim hatam.
Hemen dışarı çıkıyorum.
Aynı yolda yürüyorum.
Kaldırımda derin bir çukur var.
Etrafından yürüyorum.
Başka bir yoldan yürüyorum.
Portia Nelson
Hayat aynen Portia Nelson'ın bu şiirindeki gibi değil mi? Ne çok hatayı üst üste yapıyoruz. Niye hep başımıza benzer şeyler geliyor? Niye hep terk edilen taraf biz oluyoruz ya da niye hep ilişkilerimizden sıkılıyoruz? Niye hep insanlar tarafından kullanıldığımızı düşünüyoruz? Niye hep çevremizde bizi anlamayan insanlar olduğundan yakınıp duruyoruz? Cevap şöyle: Biz çocukluğumuzda hayatımıza karar veriyoruz. Çarpıcı bir cümle öyle değil mi? Neden psikologlar 0-7 yaşın önemini vurgulayıp duruyorlar zannediyorsunuz? Çünkü bu küçücük yaşımızda hayatımızla ilgili bir senaryo yazıyoruz. Bu senaryoya göre de hayatımızda oynamaya başlıyoruz. Rolümüz terk edilen kadın rolünü oynamak mı? Hayatımıza sürekli bizi terk edecek adamları seçip çocukluk kararımızı pekiştirmeye çalışıyoruz. Sonra da dönüp diyoruz ki Ben zaten biliyordum. Bütün adamlar güvenilmez. Ben hayatta düzgün bir adam bulamayacağım. Zaten adam düzgün olsa, bana bakmaz. Senaryo kararı çok önemli. Danışanlarımla çalışırken oynadıkları senaryoyu o kadar net görüyorum ki; bir gün bir danışanım sürekli onu terk eden adamlardan bahsediyordu. Sonra birden fark etti: Aslında o babası gibi ona pek de ilgi göstermeyen sonra da aynı babası gibi çekip giden adamları hayatına çekiyordu. Eğer hayatınızda tekrar eden bir döngü varsa dikkat edin. Cevap çocukluk döneminde aldığınız bir kararda gizli olabilir.
Ne yapacağız da hayatımızda memnun olmadığımız şeyleri değiştireceğiz? Birinci adım; döngüyü fark etmek dedik. İkinci adım ise yeni kararlar almak ve bu kararları uygulamaya koymak. Bunun da kolay bir süreç olmayacağını aklımızdan çıkarmamak. Çünkü değişim çok zor ve sancılı geçen bir süreç. Çevremizdeki insanları değiştirmeye çalışmışızdır hepimiz ama çok nadiren bunu başarırız. Kendimizi değiştirmek de bir o kadar zordur. Çukurlar vardır, sözüm ona, görmeden düşeriz içine. Bazen de, göz göre göre içine atlarız çukurların. Sonra da gidip başkalarını suçlarız. Ya da kendimizi suçlayıp kızarız kendimize düşüp sürekli oramızı buramızı sakatlıyoruz diye. Bazı zamanlarda ise çevresinden dolaşmayı seçeriz çukurların. Eğer yeni yollar bulduysak; işte değişim başlamış demektir. Ama yeni yollarda da yeni tehlikeler, farklı çukurlar vardır. Ama hayat bu değil mi zaten? Cesur olup artık yeni kararlar almaya ne dersiniz? Hayatın monotonluğunu kırıp risk almaya ne dersiniz? Yaşam buna değer bence.
Sonbahar mevsimi yazın bitişini simgelerken yeni bir mevsimin de gelişini müjdeler. Haydi, kışa girerken yaza güzel bir şekilde hoşça kal diyelim ve yeni adımlarımızı atmaya başlayalım.
İyi yolculuklar.
Klinik Psikolog & Yaşam Koçu Pınar ÖZGÜNER
Yürüdüğüm yolda bir çukur var
