Bireyin kendisini anlatması dürtüsel bir ihtiyaçtır. Eski çağlarda taşlara yazı yazarak şekiller çizerek insanlar kendilerini ifade ediyorlardı. Günümüzde de bu davranış sosyal mecralar üzerinden gidiyor.
Birey takdir edilmek, beğenilmek ister. Sosyal medya platformları Dürtüsel ihtiyaçlarımızı çok iyi biliyor ve bireyde beğenilme arzusu oluşturuyorlar.
Kontrolsüz sosyal mecra kullanan kişi, gerçek bir kimlik ile değil sahte bir kendilikle var oluoyor. Belki de ruhsal hasarlarını bu sahte kendilikle onarmaya çalışıyor!
Böylece duygusal travmalar, bölünmüşlükler, depresyon, melankoli problemleriyle karşı karşıya kalınma ihtimali artıyor.
Ayrıca sosyal mecralarda oluşturulan algoritmalar bireylerde kumar bağımlılığı benzeri bir bağımlılık türü gelişmesine neden oluyor.
Bu yeni tür çağımızın hastalığı Dijital Bağımlılık!
Bilinenin aksine bağımlılık alışkanlık değil bir beyin hastalığıdır.
Henüz literatürde tanı kümeleri içerisinde yer almayan ancak yeni yayınlanacak tanı ölçütleri başvuru kitabında davranışsal bağımlılıklar kümesine gireceğine kesin gözüyle bakılan Dijital Bağımlık çağımızın vebası haline gelmiştir.
Kısaca bahsetmek gerekirse;
Beynimizde kişinin duygusal tepkilerini ve eylemlerini düzenleyen dopamin nörotransmitterleri vardır. Yapılması keyif veren aktivitelerden sonra salgılanır.
Bağımlı olunacak madde veya davranış neticesinde normalden fazla dopamin salınır. Yüksek seviyede dopamin ile tanışan beyin artık normal seviyede dopamin salgılatan eylemi tercih etmez.
Böylece beyindeki dopamin dengesi bozulur. Ödül zevk merkezi tahrip olan beyin yüksek dopamin salgılatan madde veya eyleme bağımlı hale gelir.
Dijital Bağımlılık; tedavisi açısından diğer bağımlılık çeşitlerinden biraz farklı.
Sigara bağımlısı bir kişinin tedavisinin ana hedefi sigara ile temasının tamamen kesilmesidir.
Fakat Dijital Bağımlılık tedavisinde ise ana hedef kontrollü dijital nesne kullanımı.
Önemli olan dijital nesnelerin kullanım amacı. Amaç ile araç yer değiştirmemeli.
Sınırlar konmalı, kontrol sağlanmalı.
Dijital nesneler ve sosyal mecraların kullanımda önlenemez bir istek ve iradesizlik yaşıyor, kullanamama neticesinde huzursuz oluyorsak orada bir problem vardır.
Ruhsal bozukluklara, psikososyal işlevsizliklere yol açmaması için dijital nesneleri kontrollü kullanamıyorsak bir ruh sağlığı uzmanına başvuru şart haline gelmiştir!
Bireyin dikkati ne kadar dağınıksa, zihin ne kadar geçmişe ve geleceğe gidiyorsa, ne kadar anda kalamıyorsa mutsuzluk artıyor. Bizde telefona baka baka kendimizi mutsuzluğa eğitiyoruz.
Kontrollü dijital nesne kullanımı için anahtar davranış sınırlar koymaktır. İşten geldim, yemeği yedim biraz internetle ilgileniyim derken internetle ilgilenme kısmı ucu açık olmamalı.
Sosyal medya ile ilgilenme saati olmalı. Mutlaka bir son olmalı. Mesele başlamak değil, başladıktan sonra durduramamak.
Günde 2-3 kere 1 er saat ayırın ve o 1 saatte bittiğini bilin. Biraz daha bakiyim, biraz daha bakiyim bunun sonu yok. Bunun sonunu koymak gerekiyor, kontrolün bizde olması gerekiyor.
Ayrıca uyandığımızda direk telefonla ilgilenmemek için analog saatlerle alarm kurabiliriz. Ayrıca radyasyondan etkilenmemek adına telefonlarımızın kesinlikle yattığımız odanın dışında bırakmalıyız. Radyasyondan korunmak için Dijital nesne en fazla 40 santim yakınlıkta olmalıdır. Sürekli dijital nesne radyasyonuna maruz kalmak biliş bulanıklığı oluşturur.
Yemek masasına kesinlikle telefonla gitmemeliyiz.
Lavaboda dijital nesne ile uzun süre geçiriyorsak telefon yerine bir dergi bulundurabiliriz.
Arabada telefonumuz gözümüzün ucunda bulundurmamalıyız.