Yakın İlişkilerde Kıskançlık


Kıskançlık çoğu zaman ilişkide sevgiyi gösterme biçimi olarak karşımıza çıkar. Yakın ilişkilerde en sık rastlanan sorunların başında gelen bu duygu hem kişilerin hem de ilişkinin yıpranmasına neden olabilmektedir.
Kıskançlık duygusunun altında, önemsenen bir kişinin kaybedilmesinden duyulan korku, ilişkinin bozulmasına yönelik kaygı yer almaktadır. Aslında kıskançlık tam olarak bir duygu değil duygu ve tepki karmaşasıdır.
Kıskançlık çoğu zaman ilişkide karşımıza olumsuz bir durum olarak çıksa da ilişkide birleştirici rolü yadsınamaz bir gerçektir. Kıskançlığı olumsuz bir çizgiye taşıyan kısım ise kıskançlığa yüklediğimiz anlamlardır. Bu anlamlar kıskançlığın ilişkideki yerini ve niteliğini belirler. Sınırları olmayan, aşırı düzeydeki kıskançlık ilişkide şiddeti doğurabilir. Kıskançlık kişinin kendine ya da başkasına zarar vermesi durumunda patolojik bir boyut kazanmaktadır. İlişkide sevgiyi göstermek uğruna izlenen strateji ilişkinin bitmesine yol açabilmektedir.
Kıskançlık, birçok nedenden kaynaklanabilmektedir. Kişinin kendine veya partnerine karşı güven eksikliği, kültürel ve bireysel özellikler kıskançlık boyutunu ve ifade edilme şeklini etkiler. Kıskançlık bir güven probleminden doğabileceği gibi ilişkide zamanla güven problemlerine neden olabilmekte ilişkiyi kısır bir döngüye sürükleyebilmektedir.
Kıskançlığın ilişkinizdeki yıpratıcı ilişkisinden kurtulmak istiyorsanız öncelikle kıskançlığa yüklediğiniz anlamı gözden geçirmeniz gerekmektedir. Terk edilme, rekabet, aldatılma ya da partneri kaybetmeye yönelik korkunun çözümü kıskançlıktan geçmemektedir. Ayrıca kıskançlık sevgiyi ifade etmenin ya da ilgiyi göstermenin tek yolu değildir.
İlişkide yaşanan iletişim hataları, partnere yollanan sözlü ya da sözsüz mesajlar durumun sürmesi ya da farklı boyut kazanmasında önemli etkenler arasındadır.