YAKAMIZDAN DÜŞMEYEN KAYGILARIMIZ


Herkesin günlük yaşantısında çoğu kez karşı karşıya kaldığı problemler çözüme kavuştuktan sonra kaybolup gitmektedir. Ancak geride bıraktığı kırıntılar, herhangi bir tetikleyiciyle karşılaşıldığında gün yüzüne çıkmaktadır. İşte bu kırıntıların bizde yarattığı gerilime kaygı diyoruz. Evhamlı davranışlar, endişeli bakışlar, heyecanlı konuşmalar hemen her gün rastladığımız tanıdıklarımız. Olumsuz yaşantılardan edindiğimiz deneyimler tedirgin ruh haline bürünmemizi oldukça kolay sağlıyor. Ya başaramazsam? Ya kazanamazsam? Kesin kötü bir şey olacak.. Ya başıma bir şey gelirse? Cümleleri oldukça sık rastladığımız cümlelerden birkaçı. Beraberinde çevremizle ilgili de yoğun endişelere kapılabilmekteyiz. ‘’Ya eşim kaza geçirirse?’’, ‘’Ya çocuğum okulda düşerse?’’ , ‘’ Annemi yalnız bırakmamam lazım.’’… Endişelerimiz olağan durumdan fazla hale gelmeye başladığında savunma mekanizmalarımız işlerliğini kaybetmeye başlıyor ve başa çıkma stratejilerinin kontrolünü yitirmeye başlayabiliyoruz. Bu durumda yüksek kaygının neden olduğu Yaygın Anksiyete Bozukluğu karşımıza çıkabilmektedir. Toplumumuzda her 100 kişiden 5-6 kişide görebildiğimiz yaygın anksiyete bozukluğu her yaşta görülebildiği gibi yaşlılık döneminde artış gösterebilmektedir. Stresli yaşam olayları, çocukluk yaşantısı gibi farklı öğelerden beslenen YAB, belirtilerin yoğunluğunda azalma ve artma dönemlerinin bulunduğu bir rahatsızlıktır.
Peki Yaygın Anksiyete Bozukluğu’nun tedavisi mümkün mü?
YAB, psikoterapi ve ilaç tedavisi ile çözüme kavuşabilmektedir. En etkili tedavi için iki durumun birlikte sürdürülmesinin faydalı olduğu görülmektedir. Hızlı çözüm beklentisi kaygılı kişilerde sıklıkla görülmektedir. Ancak tedavi için yeterli süreç tamamlanmadan istenilen sonuç alınamayacaktır. Tedavi için alanında uzman psikiyatrist, psikoterapistlerden destek alabilirsiniz.