Toplum içinde konuşamıyorum, yüzüm kızarıyor !!!

Toplum içinde konuşamıyorum, yüzüm kızarıyor !!!

Sosyal ortamlarda kendini ifade edememe,sosyal ilişkilere başlayamama ya da devam ettirememe , kendine güvenmeme , sürekli  kendini eleştirme  ve buna eşlik eden heyecan belirtileri bir sosyal fobiyi işaret edebilir.

Belirtileri günlük yaşamında çok fazla yaşayan kişiler ;çevresindekiler  ile bu özel durumunu paylaşmak , bir  uzmana danışmak   ve  tüm sıkıntılarını paylaşmakta zorlanabiliyor. Sosyal ortamlarda  bulunmamayı seçerek kaçma davranışı gösterebiliyor ki bu da hastalığın seyrini olumsuz etkiliyor.  

Bu kişiler; sürekli başkalarının kendisinden  daha iyi  ,  daha güzel ya da daha başarılı olduğu düşüncesi içerisindedir. Kendisi bir türlü bir şeyleri başaramamaktadır. Kendisini beğenmez. Sosyal bir ortama girdiğinde  herkesin kendisine baktığını ve onunla ilgili olumsuz şeyler düşündüklerini hisseder. Kendine güven duygusu yetersizdir ve sürekli olumsuz düşüncelerle kendini yorar.  Başkalarının kendisi ile dalga geçeceği, başkalarının yanında küçük düşeceği  ve rezil olacağı düşünceleri olumsuz düşüncelerinden birkaçıdır. Bu düşünceler nedeni ile sosyal ortamlarda yer almaz,  sürekli olarak kaçma davranışı içerisindedir.

Kişide korku ve sıkıntı yaratan toplumsal durumlar beraberinde anksiyete dediğimiz belirtileri getirir. Bu belirtiler bazı kişilerde daha da belirgindir. Kalp ritminde artma, hızlı nefes alma, terleme, titreme, kaslarda gerginlik, midede rahatsızlık  ve sıkıntı hissi, yüz kızarması, sıcak ya da soğuk basması belirtilerden birkaçıdır. Bu belirtiler bedensel bir rahatsızlığa bağlı değildir. Kişi olumsuz düşünceleri ile bedenini harekete geçirmekte ve  anlamsız  olduğunu bildiği halde kontrol edememektedir. Bu endişeler ve bedensel tepkiler artık kişinin günlük yaşantısını olumsuz etkilemeye başlamıştır. Davetlere, organizasyonlara , toplantılara gidemez, ya da gitmekte zorlanır. Erteler. İş yerinde aktif görev almaktan kaçınır. Duygusal ilişkilerde başarısızdır.

Sosyal fobiyi , toplum içinde yemek yiyememe, konuşma yapamama ve konuşmaya başlayamama,  göz iletişimi kuramama, yazı yazamama  şeklinde yaşayan kişiler olsa da evden çıkamayacak , geceyi gündüz gündüzü gece olarak  yaşayan daha ağır düzeyde kişiler de vardır. Bu kişilerin kesinlikle  psikiyatri desteği öncelikli olmak üzere  tedavi sürecine başlaması gerekmektedir.  Tedavi sürecinde ilaç desteği ve terapi  süreci etkili olmaktadır. Kişi kendisi ve çevresi ile ilgili olarak olumsuz düşüncelerini kontrol etmeyi öğrenerek toplum içinde yer alma, iletişim kurma  ve  aktif rol alma ödevlerini yerine getirmektedir. Tedavi sürecine güven ve kişinin tedaviye uyumu başarıda çok etkindir.

Sağlıklı ve mutlu günler ... 

Bu makale 17 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Klinik Psikolog  Eda Gökduman

Klinik Psikolog Eda Gökduman, 2001 yılında On Dokuz Mayıs Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezun olmuştur. Gelişim Üniversitesinde Klinik Psikoloji Yüksek Lisans eğitimini başarı ile bitirmiştir.   Çocuk, ergen ve yetişkin psikolojisi  ile ilgilenmektedir.  İlişki ve evlilik danışmanlığı hizmetleri vermektedir.  İlk klinik çalışmalarını Uzman Psikiyatrist Dr. Orhan Aykanat ile yürütmüştür.  Uzun yıllar, yetişkin psikiyatristleri, çocuk psikiyatristleri, çocuk doktorları ve kadın doğum uzmanları ile ortak klinik çalışmalarda bulunmuştur.  Turkcell Global Bilgi, Arkas Holding, Hürriyet Gazetesi, Hugo Boss, Lcw, Bosch, İlbak Holding, Ergo Sigorta, Doğuş Holding, Eczacıbaşı, Milupa, Digitürk, Temsa, Alman Hastanesi, Türk Telekom, Unicef, Photoworld/ Canon, Mikado  birlikte çalıştığı kurumsal firmalardan bazılarıdır. 2009 yılı ...

Etiketler
Anksiyete
Klinik Psikolog  Eda Gökduman
Klinik Psikolog Eda Gökduman
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube