Eşler arası "ilişki" çiftin sahibi olduğu ilk çocuğudur aslında.Bu çocuk henüz evlenmeden önce ilk tanışmayla başlayan süreçte çiftlerin gebe kaldığı bir süreçte büyümeye başlar.
Her iki tarafın emekleriyle büyüyecek olan bu çocuğun(ilişkimizin) yetişmesinde geçmişten getirdiklerimizin de rolü büyük olacak.Yani genetik yatkınlığın,içinde yetiştiğimiz ailenin ebeveyn tutumlarının.Burada farkında olmadığımız bilinçdışı bir süreç devreye girer; her birimiz kendi ailemizde gördüğümüz ebeveyn tutumlarını rol model alır, beklentilerimiz ve kaygılarımızı bunun üzerinden yaşarız.Yani geçmişte annemizi aldatmış bir baba modelimiz varsa evlilik ilişkimizde hep bu kaygıyla yaşarız.Yahut her şeyi omuzlayan bir ebeveynimiz varsa ya biz de onun gibi evin bütün sorumluluğunu üstlenen bir rol oynarız yahut bunu eşimizden bekleyen pasif bir rol alırız.
Bu anlamda geçmişten getirdiklerimizin farkında olabilir bunları doğru okursak sorunların çözümü de daha mümkün olabilir.Doğru teşhis doğru tedavi anlamında.Doğru okuyamazsak içinde debelenir dururuz.Elbette okurken karşı tarafa odaklandığımız kadar kendimizi de gözlemlememiz gerekir.Karşımızdaki insanın çok iyi analizini yapıyor olabilir ancak eğer ilişkide kendimizin analizini yapamıyorsak nafile.Çünkü bu ilişki içerisinde yönetebileceğimiz ya da değiştirebileceğimiz tek kişi kendimizdir.Karşımızdaki değil.Ve malesef bu anlamda yine yapılagelen en büyük hata değişimi hep karşımızdakinden beklemektir.Bunun için bir çok yöntem deneriz ancak karşımızdaki bir türlü değişmez.Amaç bu olduğu sürece de asla değişmeyecektir zaten.Ancak insan kendi değişim sürecine odaklanır ve ilişki üzerinden kendini okuyabilirse durum çok farklı o zaman. İŞTE O ZAMAN KISIRDÖNGÜLER KIRILIR VE EVLİLİK İLİŞKİSİ ZAMANLA YERİNE OTURUR.Farklılıklar örtüşür bütünleşir, fazlalıklar törpülenir ve çift birbirini tamamlayan bir bütün haline gelir.
İlişkimizi karşılıklı olarak ne kadar dikkate alır ne kadar hassasiyet gösterirsek o kadar sağlıklı bir çocuğumuz (ilişki/iletişimimiz) olacaktır.
Günümüz evliliklerde yapılan en büyük ihmallerinden biri sahibi olduğumuz bu çocuğa (ilişkimize), gerekli yatırım yapılmamaktır.Bunun yerine kaçış yolları aranarak çoğunlukla ya işe kaçarken ya da yeni doğan çocuğun(kız/erkek çocuk) ihtiyaç ve beklentilerine kaçılmaktadır.Bu durum kısa vadede sorunu ötelerken uzun vadede malesef kronikleştirmektedir.
Karşılaştığım aile sorunlarının çoğunun temelinde kızına/oğluna bağlanmış anne ve işine kaçan baba modeli vardır.Çocuğunun ihtiyaçları için neredeyse her şeyi göze alan çift asıl çocuğu olan evlilik ilişkisinin ihtiyaçlarını malesef öteleyebilmekte ve ihmal edebilmektedir.Ya da bu konudaki sorunlarının çözümünü mümkün görmeyerek en kısa yoldan ayrılmayı tercih edebilmektedir.Oysa her sorunun mutlaka bir çözüm yolu vardır.İnsan gerçekten ister gayret eder ve ümidini kesmezse Allah ın izniyle mutlaka bir çözüm yolu bulunabilir.Elbette bazen boşanmak da bir çözümyoludur.Ancak en son yol.
Eğer ilişkimize karşılıklı olarak yatırım yapar onu dikkate alır ve gereği kadar önemser (zira aşırı önemsemek de ayrı bir problemdir) isek zaman içerisinde mutlaka bir şeyler olumlu anlamda dönüşmeye başlayacaktır.Eğer biz yaşadığımız sorunları ya da güzellikleri paylaşabiliyorsak evlilik ilişkisi anlamlıdır ve içerisinde hayat barındırır.
Sağlıklı bir paylaşım (iletişim /anlama ve anlaşılma) yoksa işte o ailede sağlıklı ebeveynler olunamayacağı gibi sağlıklı çocuklar da yetiştirilemeyecektir.Böylelikle sorunların kuşaktan kuşağa aktarılmasını sağlayan bir köprüden başka bir misyonumuz olamayacaktır.
Değişim ancak insanın kendisiyle mümkün olacaktır. Eğer yaşadıklarımızı bize birer ayna olarak görebilirsek ve bunlardan mesaj alır doğru anlayabilirsek sorunlar ne kadar can yaksa da birer fırsata dönüşecektir, engel değil.
Sorunları fırsata dönüştürebilen ve hayatını anlamlı yaşayabilen bireyler olmak dileğiyle....
Psikolog Fatma Çalışkan