Yaşamımızın 1/12’si rüyada geçiyor. Bu ortalama bir yaşam süresinde 4-5 yıl demektir. Rüyayla geçen 4-5 yıl!! Uzun bir süre. Eğer bir canlıda yaşamının bu kadar uzun süresini kapsayan bir aktivite varsa bu hayati öneme sahip bir şey olsa gerek.
Rüya, uykunun daha çok REM dediğimiz döneminde görülür. 8 saatlik bir uykuda 4-5 kez REM dönemine gireriz ve bunların toplam süresi 90-120 dakikadır. REM, hızlı göz hareketleri demektir. Bu dönemde, göz kapaklarımız kapalı olmasına rağmen, göz küreleri bu esnada sanki bir olayı izliyormuş, yaşıyormuş gibi hızlı hareketler içindedir.
Rüyalarımızda dış etkiler rol oynar. Ama içsel dünyamız rüya içeriğini etkilemede daha baskındır. Mesela birisi rüyasında açlığını ağaçtan topladığı meyvelerle giderirken, bir diğeri çevrede hiçbir yiyecek bulamadan rüyasında aç bir biçimde dolaşabilir. Başka bir kişi bir restaurantta gidip bir güzel yemek yiyip karnını doyurabilir, bir diğeri girdiği restaurantta yemek kalmadığını, tükendiğini görebilir. Özet olarak, bir dış veya bedensel etkenle başlasa bile rüyanın gidişatında sonsuz sayıda senaryodan bahsetmek mümkündür ve bu gidişatı belirleyen asıl etken kişinin içsel dünyasıdır.
Burada içsel dünya terimini şöyle açabiliriz:Kişinin duyguları, düşünceleri, üzüntüleri, sevinçleri, beklentileri, korkuları, karşı karşıya olduğu problemler. Yani özetle söylersek, kişinin psikolojik durumu diyebiliriz. Ve bu psikolojik durumu, rüya söz konusu olduğunda biraz daha sınırlayabiliriz. Şöyle ki; eğer ben bu gece bir rüya görmüşsem, bu, son birkaç gün içinde yaşadığım olaylar ve onların benim üzerimdeki psikolojik etkisi ile ilgilidir.
Psikolojideki bilişsel terapinin kurucusu Dr. Beck, rüya için bir tür ‘biyopsi’ benzetmesi yapıyor. Biyopsi nasıl ki fiziksel hastalıklarda kesin tanıya götüren bir şeyse, rüya da aynı şekilde kişinin psikolojik, psikiyatrik sorununun tam da merkezinden, kalbinden alınmış bir numune gibidir. Bu nedenle, nasıl ki fiziksel biyopsi kişinin fiziksel hastalığının ne olduğunu ve derecesini tayin etmede çok etkili bir yöntemse, rüyalar da kişinin psikolojik dünyasını anlamada aynı işlevi görebilir. Kişinin rüyasını anlarsanız, hangi sorunlardan muzdarip olduğunu ve bunların onun hayatını hangi ölçüde etkilediğini de anlayabilirsiniz.
Peki psikolojik sorunlar yaşayan bireylerde rüyanın içeriği nasıl oluyor?
İçerik, psikolojik sorunun türüne göre değişiyor. Örneğin depresyonu ele alalım. Depresyonda kişide kendisine, çevresine, tüm dünyaya ve geleceğe yönelik olumsuz duygular vardır. Kişi duygusal olarak çökkündür, her şey kötüdür ve kötüye gitmektedir, hiçbir umut yoktur, kişi çaresizlik içindedir. Mesela depresyondaki kişilerin rüyasında bu temaları ve özellikle de ‘çaresizlik’ temasını belirgin bir biçimde görebiliyoruz. Örneğin yoğun depresyondaki bir kişi şöyle bir rüya görebiliyor. Evdeyim, yalnızım her zaman olduğu gibi ve dışarıdan bomba sesleri geliyor bombalar patlıyor ve o anda ben başım ellerimin arasında büzüşmüş bir şekilde yerde çömelmiş duruyorum. İşte bu rüyada kişinin bir şey yapmadan duruşu ile uyanık hayatındaki tutumu paralellik gösteriyor, uyanık hayatında da olaylar karşısında ‘çaresizlik’ içinde hiçbir şey yapmayabiliyor. Yapmaya da kalkışmıyor çünkü ne yaparsa yapsın durumu değiştiremeyeceği inancı hakim; yani yapacağı hiçbir şey bir ‘çare’ olmayacak, olumsuz gidişi değiştirmeyecek inancı. Depresyon düzelmeye başlayınca, bunun yansımalarını rüyalarda da görebiliyoruz. Kişi rüyalarındaki olaylar karşısında nispeten daha aktif bir hale geliyor. Kaygı, anksiyete problemlerinde ise daha çok ‘tehlike’ temalı, korkutucu rüyalar öne çıkıyor. Örneğin rüyada kişinin peşinde, onu takip eden birileri var ve kişi sürekli ondan kaçmaya çalışıyor, sürekli korku ve panik halindede olabiliyor. Tabi bu içerikler kişinin yaşadığı sorunun şiddetine, yoğunluğuna göre derece farkı gösteriyor.
Tabiki rüyalar terapilerde bize yardımcı olmak için çok büyük bir etmen olup terapiler de ilerleme olup olmadığı, yani danışanın sorununda olumlu bir gelişme olup olmadığı yönünde de bize bilgi veren bir kaynaktır. Örneğin, terapinin başında rüyasında büyük bir balonun içinde hapsolduğunu söylerken terapi süreci devamlılığında rüyasında iple bağlanmış bir balonu tutarak göğe yükseldiğini ifade etmektedir.
Peki “Rüya Terapi” seansları nasıl oluyor?
Seanslar, bir ya da birbuçuk saat sürüyor.
Rüya terapisinin ilk seansı, bilgilendirme sürecinden oluşuyor. Bu seansta uzman, beyin ve işlevleri hakkında bilgi edinmenizi sağlıyor. Ardından size gördüğünüz rüyaları not etmenizi istiyor.
Gördüğünüz rüyaları, uyanır uyanmaz ya da en geç kahvaltıdan önce tek tek not etmeniz gerekiyor. Aksi takdirde üst beyin devreye girerse, rüyalarınızı yorumsuz olarak yazmanız mümkün olmuyor.
Burada dikkat etmeniz gereken şey, rüyanızı kimseye anlatmamak ve yorumlatmamak. Çünkü, yanlış bir yorum, alt beyninizin takıntılarını artırıyor.
Rüyalarınızın sayısı 5-6’yı bulduğunda ise seansın ikinci bölümü başlıyor. Bu seansta, rüyalarınız analiz edilerek takıntılarınızın su yüzüne çıkması sağlanıyor.
Amaç, takıntılardan kurtulmanızı sağlayarak, daha mutlu, güçlü ve başarılı olmanızı sağlamak.