Pozitif psikoloji

Pozitif psikoloji

Psikoloji bilimi, insanın varoluşundan beridir var olsa da ancak yakın geçmişte bilimsel bir kariyer yakalayabilmiş ve her şeyi açıklamaya çalışan insanlığın kendisini açıklamada kullandığı mihenk taşı haline gelmiştir. Popüler olmayan adıyla Ruh Bilimi; insan davranışlarının sebeplerini ve zihinsel süreçlerinin anlamlarını araştıran bir bilim dalıdır. Yıllar içinde birçok alt alana sahip olsa da Psikoloji biliminin temel uğraşı alanını büyük ölçüde normal dışı davranışlar ve ruh sağlığı bozuklukları oluşturmuştur. Bu durum Psikoloji Bilimini, insanın eksik ve negatif yönleri ve tedavi süreçleriyle ilgilenmeye yöneltmiştir.

Fakat Psikolojinin yalnızca insanın ruhsal sıkıntılarıyla ve negatif yönleriyle ilgilenmesinin Psikolojiyi tanımlamada yetersiz olduğunu düşünen bir grup bilim insanı doksanlı yılların başında Martın Selegman’ın öncülüğünde “Pozitif Psikoloji” kuramını ortaya koymuşlardır. Bu kuram Psikoloji Biliminin yalnızca insanın negatif yönlerine çözüm bulmakta değil pozitif yanlarını da geliştirmekte etkili olduğunu öne sürer.

Eksik bir tanımlama da olsa “mutluluk bilimi” olarak da ifade edilen Pozitif Psikoloji; insanın, hayatı daha doyurucu ve anlamlı halde yaşamasını amaçlar. Kuramın öncülerinden Martın Seligman’a göre insan yaşamı boyunca “iyi oluş” haline sahip olmalıdır. Bu terimi tam anlamıyla karşılayamayan mutluluk kelimesi daha çok bireysel ve anlık duygular için kullanılan bir ifadedir. “İyi oluş” kuramı ise hayat motivasyonunu sağlama ve yaşamı anlamlı kılmanın bütünsel bir ifadesidir. Yine kuramın kurucularından olan Martın Selıgman’a göre iyi oluş halinin gerçekleşmesi ve arttırılabilmesi beş temel unsur sayesinde gerçekleşir.

İyi Duygular: Hayatın akışı içerisinde karşılaştığımız ve bazen hoşlanmadığımız birçok durumla karşılaşırız. Bu durumlardan bazıları bizi kaygıya, endişeye, öfkeye ve türlü kötü duygulara sürükleyebilmektedir. Hayat içerisinde bu duyguları olduğunca minimalize etmek, hayata karşı optimist bir tavır takınmak, “İyi oluş” halimizi gerçekleştirebilmek açısından kritik bir noktadadır. Her zaman polyannacılık oynayamasak da iyimser duyguları yaşamımızda merkeze almak hayat doygunluğumuz ve mental sağlığımız açısından oldukça önemlidir.

Yaşama Bağlılık: Her insanı hayatta tutan belli değerleri ve amaçları vardır. Ailemize olan bağlılığımız, dini inanışlarımız, gelecek planlarımız yaşama olan bağlılığımızı arttırır. Bu bağlılık hayatta kalmamızı, kendimiz ve değer verdiklerimiz için yaşamımızı sürdürmemizi sağlar. Değerlerimiz ve amaçlarımız hayatı anlamlı kılarken bize de yaşamı sevdirir.

İlişkiler: Tamamen sosyal bir varlık olan insan, bulunduğu toplumdan soyut olarak düşünülemez. Ne kadar kişisel olsa da verdiği kararlar, sergilediği davranışlar muhakkak toplumun karakterinden ve genel kabullerinden payını almıştır. Nitekim, insanlık ancak toplumsal anlamda bir iş bölümüne ve yardımlaşmaya dayalı olarak hayatını idame ettirebilir. Her insan bir başka iş için diğer insana muhtaçtır. Toplumsal yaşamın bu değişmez kuralı birbirimizle iletişimimizi geliştirmiş ve birbirimize olan sempatimizi arttırmıştır. Bu durum insanın özel dostluklar edinmesine, aile kurmasına yani yine doğrudan toplumla ilişki kurmasına sebep olmuştur. Bu sebeple ilişkilerimiz insan hayatının önemli bir parçası haline gelmiştir. Gelişmiş ve sağlıklı kurulmuş ilişkilerse bizi “iyi oluş” halimize bir adım daha yaklaştıracaktır.

Hayatın Anlamı: Yüzyıllardır cevabı aranan bir sorunun gövdesini oluşturan bu kavram aslında bizi biz yapan ve hayata dair diğer tüm sorularımıza cevap bulabileceğimiz yegane kelimedir; tanımlayabildiğimiz ve kendimizde farkındalığını oluşturduğumuz taktirde “iyi oluş” halimizin büyük bir kısmını tamamlayacağız demektir.

Başarılar: Her insanın hayatını şekillendiren iş ve uğraşıları vardır. İnsanın meşgul olduğu ve emek sarf ettiği işlerde başarıya ulaşması ve çevresinden takdir görmesi onu mesleki tatmine ve yaşamsal doygunluğa eriştirir. “iyi oluş” hali böylece tamamlanmış olur.

Pozitif Psikoloji insanların, grupların, kurumların ve bunların bütününde sosyal hayatın olası en iyi işleviyle faaliyet gösterebilmesi ve gelişmesi için koşulları ve süreçleri irdeleyen Psikoloji Biliminin alt alanıdır. Huzurlu, anlamlı ve doygun bir hayat fikrini temel alır ve gerekli koşulları geliştirir. Bahsettiğimiz bu beş temel esası hayatımızda gerçekleştirmek yaşamsal kalitemize, dünya görüşümüze ve kişisel farkındalığımıza inanılmaz faydalar sağlayacaktır.

Bu makale 12 Şubat 2021 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Rüya Süllü

2013 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji bölümünü eğitim dili İngilizce olarak bitirdim. Hemen ardından İstanbul Haliç Üniversitesi Uygulamalı Psikoloji yüksek lisansını tamamladım. Yüksek Lisans tezimi “2-6 yaş grubu çocuğu olan ebeveynlerin anne babaya bağlanma düzeyleri ile ebeveyn tutumları arasındaki ilişkinin bazı değişkenlere göre incelenmesi” üzerine yazdım. Kreş, hastane, huzurevi, rehabilitasyon ve danışmanlık merkezlerinde yaptığım stajlarının ardından çocuk, ergen, yetişkin, çift ve ailelere psikoterapi hizmetleri verdim. Çocuklar için; çocuk merkezli Bilişsel Davranışçı Oyun Terapileri ile Çocuklarda Görülen Davranış Bozuklukları (küfür etme, yalan söyleme, çalma ve hırsızlık, öfke ve saldırganlık, parmak emme, tırnak yeme, alt ıslatma), Kardeş Kıskançlığı, Çocuklarda İletişim Problemleri, Okul Fobisi, Tik B ...

Etiketler
Psikoloji
Uzm. Kl. Psk. Rüya Süllü
Uzm. Kl. Psk. Rüya Süllü
Konya - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube