Paranoyak değilsiniz

Paranoyak değilsiniz

Temizkalplisiniz Belki!!!

          Makale yerine gerçek psikiyatrik hikayaler yazsam acaba daha çok kimsenin yoluna ışık tutabilirmiyim diye düşündüm. Aklınıza gelen başınıza gelmeden önce tedbir alın. Bir vaka örneğinin anlattıkları:

          On beş sene önce erken maaşsız emekli olan eşime işyeri açtım. Kurum müşterilerine verdiğimiz bir yemekte; günde 3 kez kostüm değiştiren çok güzel ve olağanüstü bakımlı hanım arkadaşımın, eşimle adaş olan eşinin karşısında bir genç kız geçmiş öylesine döktürüyor, kalçasını öyle sallıyorduki midemde hafif bir bulantı hissetim, arkadaşımın kocası keyifle kendinden geçmiş kıza bakıyordu, arkadaşımsa dünyadan habersiz pistin başka köşesinde oynuyordu. Kendime (kötü düşünme) diye telkin ettim. O zamanlar ben 41, eşim 43, arkadaşım 35, kız ise 24 yaşlarında idi. Yemek sonunda kızın, eşimin henüz tanışmaya vakit bulamadığım yeni personeli olduğunu öğrendim. Aşırı cılız, soluk küllü kumral saçlı, yüzüne kocaman gelen eğri burnu, nohut büyüklüğünde 3 beni ile çirkince bir kız sayılırdı, ama feminen, flörtöz, girişken, bir havası vardı. Meslek lisesi mezunu olup üzerine drama dersleri almıştı.

          Yeni iş yerimizde sekreter temizlikçi gibi alınmış olsada asla hiçbir işe elini sürmeyen, tersine babası yaşındaki erkek personeli parmağında oynatıp iş yaptıran, elinde süpürge sapıyla dans etmek gibi çocukca hareketler yapma özelliğine sahipti. Anne ve babasının iki büyük kızından sonra belki oğlan olur ümidiyle yaptıkları ve adını önceden belirledikleri için erkek ismi verdikleri biraz şımarık büyüttükleri bir kızdı.

          İlerleyen seneler içerisinde eşim; girişken, yetenekli, çalışkan, namuslu iyi aile kızı olarak tanımladığı çalışanından çok memnundu. Bir arkadaşım “eşini bir sarışın kızla gördüm çalışanıymış, hiç kıskanç değilsin” dedi. İlerleyen seneler içinde bir türlü evlenemeyen kızın süslenme oranıda artmıştı. Estetik cerahi yardımına yetişti, benlerini toplattı, burnunu düzeltti, dişlerini yaptırdı, dişine hızma taktırdı, saçlarını sarıya boyattı ve eklettirdi, zayıflık sebebi guatrından ameliyat olup biraz kilo alıncada hayli güzelleşti. Ayrıca iyi çalışması için verildiği söylenen primleride Hilton’daki kuaför ve giyiminede harcayınca pek çok kişinin dönüp bakacağı biri haline geldi. Yinede geçen 10 yıl içinde akranları çoluk çoçuğa karışırken o bir türlü evlenemedi.

          Bense kendime güvendiğim gibi eşime güveniyordum evliliğimizdede hiçbir sorun yoktu, tüm kazandığımıda hergün eşime veriyordum, birlikte sıfırdan adam olmuştuk. En verimli zamanlerımızdı takır takır çalışıyorduk. Oks ve Öss’ye hazırlanan akıllı çocuklarımızdan ve evimizden eşime bir sorumluluk düşürmüyordum. Zira ikinci şubemizide açan eşim işten eve gelemiyordu. Gelincede hep iş konuşuyordu ve hep tek kişilik koltuğa oturuyordu.

          Son yıllarda eşim manikürsüz ellerimi ve ayaklarımı ve kendi boyadığım saçlarımı beğenmemeye, biraz artmış kiloma biraz dokundurmaya başladı (son günlerde çok kilo almış tam 60 kilo olmuştum!!!) hem kolayca küsüyor sırtını dönüyor, ertesi gün nikah yüzüğünü kaybediyor bir sonraki gün bana güzel bir yüzük alıyordu. İş yerindeki resimlerimi kaldırmıştı (40 küsür yaşındaki bendenizin resimlerine güya erkekler bakıyormuş) kızın yanında kutladığımız doğum günümüzde elime vermediği çiçekler, cebinde saklayıp akşama verdiği tek taş yüzükler hep midemi bulandırsada konuşuyorduk. “Etme eyleme ellere uyma çok işimi görüyor, şirketin çok şeyini biliyor şirketi başımıza yıkar” diyordu. Sarılıyor, konuşuyoruz, anlaşıyoruz, öpüşüyoruz, yemeğe gidiyoruz, kendimden utanıyor, kendimi kıskanç takıntılı kötü kalpli hissediyor, eşimin ve ileride çocuğumun olacak işimizi bozmamak için dua ediyordum. Yedeğim mi vardı hissi içimden hiç çıkmıyordu. Dua etmekten başka çarem yoktu. Bir çocuğum öss diğer çocuğum oks’ye dolu dizgin hazırlanıyordu. “Yarabbi bana gerçeği öğret” dedim. Tüm uyarıları dikkate almamıştım, bir çiftin en yakın olduğu zamanlarda onun adı ile bana eşim sarılana dek. Sonrası kabus…Psikiyatristler, ilaçlar. Kuran’a el bastı ve yemin etti. “İşimi bozma yok bir şey” diye. Dokuz kilo zayıfladım. 3 ay sonra tam ilaçlar ve sonsuz dualarla kendimi toplamaya başlamıştım ki, ikisinin ortak kullandığı iş arabasından bir tanesi kullanılmış prezarvatif kutusu çıktığında raydan çıktım. Pastaneye kızı yanıma çağırdım, gelse idi Türkiye’ye örnek olsun diye yüzünü börek bıçağı ile parçalayacaktım. Yaptığım herşeyi elimle yıkacaktım az kalsın… Eşim uyarmış olmalıydı. İyi ki gelmedi. Eşim seçimini yaptı ve onu seçti. Birlikte çalışmaya, hayata devam ettiler… Taa ki kız kendinden genç biriyle evlenip gidinceye kadar…

           

Bu makale 10 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dr. Zeynep Pınar

Uzm. Dr. Zeynep Pınar, ilköğretim öğrenimini Manisa'nın Alaşehir ilçesinde, lise öğrenimini ise İzmir Kız Lisesi’nde tamamladı. Tıp eğitimini Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde sürdüren Dr. Pınar 1986 yılında mezun olarak tıp doktoru unvanını aldı. Dr. Pınar, 1987 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde psikiyatri ihtisasına başladı, ihtisası sırasında kadın ve erkek psikoz servisi, adli psikiyari servisi, alkol ve madde bağımlılığı kliniği (AMATEM) nevroz kliniği, nöroloji kliniği yanısıra çocuk ve ergen psikiyatrisi için İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, acil dahiliye için Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde eğitim gördü. “Şizofrenide Sol El Kullanımı” konulu tezini bitirerek 1991’de uzmanlık eğitimini tamamladı. Dr. Pınar, 1991 ile 1992 yılları arasında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi Eğ ...

Etiketler
Paranoid kişilik
Uzm. Dr. Zeynep Pınar
Uzm. Dr. Zeynep Pınar
İstanbul - Psikiyatri
Facebook Twitter Instagram Youtube