PANDEMİDE BİLGİYİ YÖNETMEK ve PSİKOLOJİK SAĞLAMLIK İÇİN ÖNERİLER


İnsanın evrende varoluşunu kurgulaması, kısa ömründe anlam arayışı içerisindeki sayıltıları, maceraları ve felaketleri insanlık tarihi kadar eskiye dayanmaktadır. Geçmişi ve geleceği kendi biyolojik bünyesinde genleriyle bütünleştiren insan, aynı zamanda kendi ömür devinimi içinde geleceğe uzanmaya ve geçmişini değerlendirmeye çabalamaktadır. Güne başladığımız her gün temel biyolojik ihtiyaçlarımızla başlıyor. Bu temel ihtiyaçlarımızı karşılayamadıysak -örneğin kahvaltı yapmadıysak- sadece biyolojik bir gerginlik değil, biyolojinin bize yansıttığı psikolojik bir durum içerisinde kendimizi buluruz. Veya uykusuz kaldıysak, gerektiğince edinilmeyen uykunun sersemliğini gün boyu üzerimizde taşırız. Uzun vadede beslenme, uyku, spor gibi temel ihtiyaçların yerine getiril(e)memesi ise belirli vitamin mineral eksikliklerin oluşmasına, belki de kronik bozuklukların oluşmasına neden olabilmektedir.
İnsanı bir bütün olarak anlamaya gayret ettiğimizde pek çok yönü değerlendirmek gerekir. Ekonomik yönden politik yöne; kimlik yönünden rollere; temel değerlerden temel fizyolojiye karmaşık bir yapıyı karşımızda buluruz. Aynı zamanda bu karmaşık yapı ve burada bir kaçından bahsettiğim bazı öğeler, birbirleri ile sürekli etkileşim halindedir. Uykusunu almamış birey, uyandığında sadece bu biyolojik durumun psikolojik ve biyolojik baskısı altındayken; uykusuzluğun etkisiyle belki kolay bir nedenden kolay kavga eden birisine dönüşür. Belki bu kişi, işine geç kalacak ve problemlerine iş problemi de eklenecektir. Belki de, akşam sözleştiği toplantıya gidemeyecek ve sosyal hayatı da sekteye uğrayacaktır. Sadece uykunun etkisini hesaba kattığımızda iş, özel ve sosyal hayatın sekteye uğradığı düşünüldüğünde, yaşamı bir bütün olarak değerlendirmek gerektiği rahatlıkla görülecektir.
Pandemi süreci insanın genel manada üç yönünü oluşturan iş, özel ve sosyal hayatını temelden sarstı. Bu üç boyuta yine bunlarla iç içe olan hobilerimizi de ekleyebiliriz. Başlangıçta dünyanın çeşitli yerlerini etkileyen virüsün-daha önceden yaşanan virüs ve pandemi olayları gibi- hafif atlatılacağı düşünüldü. Hatta ülkemizi etkileyip etkilememesi belirsizliği bile çoğu kişide endişe verici olmaktan çok merakla beklenen ve uzaktan izlenen sıradan bir durum gibiydi. Ta ki ilk pandemi vakasının ülkemizde oluşması ve ilk ölümün gerçekleşmesine kadar! Geldi, geliyor, gelebilir mi nezdinde merak ve kuşku duygularının yerini elle tutulur bir korku, telaş, endişe ve belirsizlik aldı. Pandemi, insanın temel ihtiyaçlarından varoluşsal anlam ve dokusuna hızlı ve derin etkiler bıraktı.
Pandemi Sürecine İlişkin Bazı Boyutlar ve Öneriler:
Kaygı, korku ve fobiler: İnsan için tüm duyguların değeri ve hayatta karşılığı var. Bu minvalde daha da ileri gidersek, iyi duygu ve kötü duygu diye bir olgudan bahsetmek doğru değildir. Kötü ve olumsuz ve çoğunlukla itici (kötü) bulduğumuz üzüntü, öfke, tasa, özlem, kıskançlık gibi duygular bile; öncelikle hayatta kalmak ve sonrasında yaşamsal anlam ifade eden duygulardır. İnsanın duygu durumunu sorgularken altı faktörün ele alınması öncelikli: olaylar, düşünceler, duygular, davranışlar, fizyolojik (biyokimyasal) süreçler ve hakikat. Kaygıyı ve diğer tüm duyguları yönetmek bu altı değişkenin uyumuyla ilişkilidir. Ve çoğunlukla diğerlerinin orkestra şefi düşünceler!
Korku, kaygı ve fobiler, pandemiyle bağlantılı sürecin psikolojik yansımaları açısından en çok ele alınan konular oldu. Korku ve kaygıyı anlamak için korku ve gerilim film türlerini örnekleyebiliriz. Korkunun nesnesi vardır ve aniden parlar; yüksek duygu dozajlıdır ve çoğunlukla kısa sürede kaybolup gider. Korku filmlerindeki ani çıkış ve yok oluşu hatırlayın! Ancak gerilim filmleri belirsizdir. Müzikler kaygılanmamız için kurgusal olarak eşlik eder. Mesela, film oyuncusu yavaş yavaş yukarıdaki merdivenlere yürür ve neyle karşılaşacağını bil(e)memektedir.
Pandemi sürecinde korku ve kaygıyı iç içe yaşamaktayız. Bu durum, vesveselerden oluşan gerçekle bağın çoğunlukla bir konuda (sosyal fobi, okul fobisi gibi) önemli ölçüde yittiği fobileri de beraberinde getirebilmekte. Korku ve kaygılarımızda, bütün metabolik sistemimiz hayatta kalmak adına harekete geçer. Doğada bazı hayvan davranışlarında da gözlemlediğimiz bu durum; kaç, dövüş ve donakal şeklinde tezahür eder. Tehditkar bir durumla karşılaştığımızda prefrontal (frontal) korteksin müdahalesinin önünde hareket eden ve savunma sistemimiz olan bu sistem, zaman zaman yanlış durumları kodlayabilir. Her gün geçtiği sokağın köşesi tehlikesizken saldırgan bir köpekle karşılaşan kişinin endokrin sistemi ve pek çok bileşkesi ortak ve ani harekete geçer. Amaç hayatta kalmak ve gerçekçi bir reaksiyondur. Fakat beynin otomat fizyolojik-biyokimyasal tarafı yeni durumu kodlar. Ve artık olası tehditkar olarak işaretlendiğinden kaygı (anksiyete) durumu tetiklenir.
Peki beyin sahte bir durumu da benzer şekilde kodlayabilir mi? Sistemimiz, bazen sahte durumları da tehlike olarak görebilir. Pandemi sürecinde, gerçekçi olmayan durumları kodladığımızda temel savunma sistemine harekete geç emri vermiş oluruz. O zaman ve halde bilgi işleme sürecimizi tekrar tekrar gözden geçirmeliyiz. Böylece pandemi sürecinde de boş yere sistemimizi harekete geçirmemiş oluruz. (titreme, terleme, baş dönmesi, kalp atışının hızlanması vb.)
Anksiyete bozukluğu çoğunlukla gerçekçi olmayarak işlenen ve savunma sistemimizi sürekli harekete geçirerek alarmın bozulduğu bir olgudur. Kapımız tıklandığında kişinin kim olduğunu araştırmadan direkt içeri buyur etmeyip araştırıyorsak; aklımızın kapısına gelen düşüncelerde de aynısını yapmalıyız. Sorgulamalı ve durumun doğruluğuna ilişkin kanıtlar aramalıyız. Bu anlamda yakın çevremizden alacağımız bilgilerin hakikatinin araştırma değeri dışında; sosyal ve geleneksel medyadan aldığımız bilgilerin yoğunluğu, gerçekliği, bilginin nasıl işleneceği ve özünde değeri ortaya çıkmaktadır.
Sosyal Medya Kullanımı ve Geleneksel Medya:
Uzun süredir dillendirilen ve ayrı isimlerle adlandırılan medya profillerinin artık iç içe oldukları görülüyor. Televizyonda izlediğimiz bir haberi sosyal medyada takip edebiliyoruz. Geleneksel tabir edilen medyada da sosyal medyadaki durumları haber veya yayın olarak izleyebiliyoruz. Bilgi almanın kolaylaştığı günümüzde, medya okur yazarlığı da önemini artırıyor. Sıklıkla dönüşüme uğrayan bu yapıyı anlamak için uyanık, titiz ve yeni durumlara karşı eğitime (eğilime) açık olmak gerekir. Öyle ki pandemi döneminde; bazı bilgilerin çarpıtılarak aktarıldığı, bazen sosyal linç davranışlarının tetiklendiği çeşitli durumlarla karşılaştık.
Doğru ve işlevsel bilgilerin kitlelere ulaşmasında medyanın olumlu anlamda pek çok katkısını göz ardı edemeyiz. Ancak bu dönemde diğer yaşanılan çoğu gelişme gibi medya da sorgulanır hale geldi. Akıllı telefonlarla ivme kazanan internet ve mobil teknolojilerden alınan bilgiler mutlaka gözden geçirilmelidir. Ayrıca ciddi ve başkalarının yaşamını etkileyecek durumlarda; hızla harekete geçilerek yorum, beğeni (like) ve paylaşım yapılması doğru değildir.
Pandemiyle beraber oluşan süreçte 12 psikolojik sağlamlık ve gelişim önerisi:
Her şeye kendinizden başlayın! Pandemi sürecinde neredeyse bir yıla yakın süreçte neler yaptığınızı gözden geçirin.
Hobiler araştırın. Çocuklukta neler yaptığınızı düşünün. Uzun süredir yapmadığınız bir hobiniz varsa oradan yola çıkabilirsiniz.
Mesleğinizle ilgili -yeni süreçte- değişiklik ve dönüşümlerle karşılaşabilirsiniz. Size söylenenleri değerlendirin. Fakat ayrıntılı araştırma içine girin. İyi bir araştırmacı için internet mecrası fazlasıyla olanağa sahip.
Gevşeme ve nefes egzersizleri öğrenin. Ama bunlar tek başına tedavi edici veya iyileştirici değil, zaman kazandıran eylemlerdir. Farkındalıkla taçlandırılmamış durumlar geçicidir.
Yeni dünya düzeninin bahsedildiği pek çok komplo teorisine kulak verseniz de labirentlerde kaybolmayın. Unutmayın ki önceliğiniz sizsiniz! Önceliğin siz olmanız, bencillik mahiyetinde değildir. Kendini inşa edemeyen insanın başkasına yardımcı olamayacağı gerçeğinin dipnotudur.
Değişken durumların zorluğu karşısında iyi ve güçlü taraflarınızı da kendinize hatırlatın. İnternette bulabileceğiniz ve çoğunlukla kurumsal şirketlerde yapılan kişisel SWOT analizinizi yapın.
Yoğun öfke ve kaygı anında ilk ‘1’ dakika çok değerlidir. Bu noktada harekete geçmemeye çalışın. Bekleyin! Unutmayın ki pandemi ile beraber öfkelendiğiniz çocuğunuz da duruma uyarlanmaya çalışıyor.Veya enerjisi çok yüksek yarı yetişkin ergen çocuğunuz da… Öfkelendiğiniz 65 yaş üstü yakınınızsa (ayrıca kronik hastalıkları da varsa) bir yıla yakın sürede ne zorluklara katlandığını unutmayın!
Doğa, beş duyu organımızı harekete geçiren dostluğunu derinlerde hissettiğimiz ve Aşık Veyselin ‘Benim sadık yarim kara topraktır’ dediği bir bağlılıktır. Fırsat buldukça ona koşmak gerekir. Ona gidemediğimizde çiçek yetiştirmek ve/veya balkonda uygun ağaç yetiştirmekle de iyi hissedebiliriz. Çeşitli akıllı telefon uygulamalarıyla tarımın her yönünün sorumluluğunu gerçekleştirmeye çabalayan (hatta gece kalkıp oyundaki sanal çiçeği sulayan) kişinin saksıda çiçek yetiştir(e)memesi; bireyin kendine ve doğaya yabancılaşması anlamını taşıyacaktır.
Sosyal hayatınızın kısıtlanmasıyla beraber üzerimizdeki bu çok yönlü baskıyı azaltmak için uzun süredir aramadığınız kişileri gözden geçirin. Teknolojinin bu yönde görüntülü görüşme gibi olumlu yanlarından sıklıkla yararlanın. Duygudaş olmak, fikir alışverişi yapmak ve sevdiklerinizle bağı korumak bu eksiğinize merhem olabilir.
Değerli yazarımız Vedat TÜRKALİ ‘Taşları sürekli dönen bir değirmendir kafa dediğin, arasına bir şey koymazsan kendi kendini öğütür, bitirir‘ der. Gerek iş yerlerinin kapalı olması gerek farklı sebeplerden boşluk hissi olduğunda, merak edebileceğiniz ve araştırabileceğiniz pek çok şey bulabileceğinizi unutmayın.
Temel yanlarınızı oluşturan rutinlerinizi sağlarken pandemi sürecine uyumlu hareket etmenin zorluğu aşikar. Ancak umudun ve gelişimin de buradan geçtiğini bilin. Mevlana, zıtların birliğini savunur ve ona göre her şey zıddıyla kaimdir. Çağlar öncesinde topraklarımızda (Efes) yaşamış olan Heraklitos, karşıtlıkların savaşından bahsetmiştir. Susuzluk varsa suyun değeri vardır! Ve eğer özfarkındalık oluşursa susuz kalmış kişi, değer bilmenin yanı sıra ahlaki güçlenmeyle yoluna devam eder.
Bu dönemde sağlık emekçileri ve pek çok yakınımızı kaybettik ve kaybediyoruz. Bu acı durumlar ve yas sürecine katkı adına konuyla ilgili makaleler okuyun. 2013 yılında yazdığım ‘Gidenlerin ardından’ makaleme de internetten erişebilirsiniz.
Likya medeniyetinde yazılmış bir şiirin son satırlarıyla yazımı tamamlayacağım. İnsanın yaptıklarıyla varoluşunu tamamladığını anlıyorum. Bir de şunu anlıyorum bu şiirde: geçmişle geleceğin insan şimdisinde bir bütünleşme çabası olduğunu! Belki de bir de; üretmenin gururunu ve zamanın çeşmesindeki damlacıklar olarak bir bütünün parçaları olduğumuzu. Tabii olarak şiir okuyucusu ve/veya bu şiiri okuyan olarak çıkaracağınız daha farklı anlamlar olacaktır. Ve tabiat gereği, sanatın tabiatı gereği…!
‘Beni bulamazsan üzülme,
Eşyalarımı bulacaksın.
Kestiğim taşları, açtığım yolları,
İşlediğim heykelleri bulacaksın.
Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden,
Parmak izlerimiz değecek birbirine’