Yıllar içinde değişen ve gelişen ekonomik ve toplumsal şartlar, gelişmiş ve pek çok gelişmekte olan ülkede aşırı kiloya bağlı sağlık problemlerini ciddi şekilde arttırmıştır. Ülkemizde de obsezite oldukça önemli sağlık problemlerinden biri olmaya başlamıştır. Ülkemizde obezite sıklığı ile ilgili yapılan çalışmalarda kadınlarda %44,2, erkeklerde ise %25 düzeyini bulan sonuçlar vardır. Özellikle çocuk ve adelosan (genç erişkin) dönemi obezite sıklığı dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızlı bir şekilde artmaktadır.
Sağlık için yapılan harcamalara ilişkin veriler obezite tedavisinin pahalı bir tedavi olduğunu göstermektedir. Obesite ile sıklıkla birlikte görülen ; diyabet , hipertansiyon, iskemik kalp hastalığı, bazı kanser türleri , kas iskelet sistemi hastalıkları maliyeti daha da arttırmaktadır. Obesite, ömür boyu devam etme potansiyeli olan kronik bir hastalıktır. Tedavisi de aynı şekilde ömür boyu sürmektedir. Tedavi teorik olarak basit görünse de pratikte oldukça güçtür.
Obezite tanısı Dünya Sağlık Örgütü (WHO ) ‘ ne göre, vücut kitle indeksi ( BMI ) düzeyine göre yapılmaktadır;
BMI 25 – 29,9 arasına grade I obesite
BMI 30-39,9 arasına grade II obesite
BMI 40 ın üzerine grade III obesite denmektedir.
Obezite tedavisi için kilo kaybı gereklidir, ancak bu hekim ve hastanın tek hedefi olmamalıdır. Asıl amaç kiloyu ne pahasına olursa olsun düşürmek değil, sistemleri koruyarak hastanın uzun vadede sağlıklı kalmasını sağlamaktır.
Tedavinin ana başlangıç noktası, gıda alım miktarının, gıda içeriğinin. Hastanın fiziksel aktivitesinin ayarlanmasıdır. Bu yaklaşım , tüm tedavi seçeneklerine eşlik edecek olmazsa olmaz olan yaşam şekli değişikliğini içermektedir. Obezite tedavisinde cerrahi yaklaşım da dahil olmak üzere kalıcı yaşam şekli değişikliği yapılmazsa uzun süreli tedavi başarısı sağlanamaz ve hastalık tekrar eder.
BMI’ i yüksek olan her hastada obezite tedavisi yapılma zorunluluğu yoktur. Örneğin, orta derecede bestesi olan ancak eşlik eden hastalığı olmayan hastalarda özellikle tıbbı yardım istemedikleri sürece tedavi gerekli değildir. Bu hastalarda gereksiz ve yanlış yaklaşımlar anoreksia yada bulimia gibi yeme bozukluklarını tetikleyebilmektedir. Psikiyatrik nedenlerle gelişen yeme bozukluklarında öncelikle bu problemin çözümü gereklidir.
Tedaviye yönelik yöntemler sırası ile ; diyet, egzersiz, davranış terapisi, ilaç tedavisi ve en son cerrahi tedavidir.
İlaç tedavisi yeni gelişmelerle birlikte tedavide başarı oranını arttırmaktadır. İlaçlardan beklentimiz, enerji alımının azaltılması, besinlerin emiliminin engellenmesi, enerji harcanmasının arttırılması, sağlıklı kiloya inince o düzeyin korunmasıdır. Tedavide ilaçların kullanılması uygun vakalarda cerrahiye gidişi azaltmaktadır.