Ne kadar zor oldu babasız büyümek...

Ne kadar zor oldu babasız büyümek...

Ne kadar zor oldu babasız büyümek. Henüz 4 yaşındaydım onu kaybettiğimizde. Hayal meyal hatırlıyorum annemi dedemi, ninemi, feryatları, figanları… Önceleri bana babamın uzun bir yolculuğa çıktığını söylediler. Her gün sordum babam gelmedi mi, ne zaman gelecek diye. Babamın bir gün geleceğine o kadar çok inanıyordum ki o geldiğinde ona vermek için her gün resim çiziyordum. Ama günler geçiyor babam gelmiyor bir tarafım eksilmeye devam ediyordu. Annem; bir gün sorduğum sorulara artık geçiştiremeyeceğini anlayınca gerçeği öğrenmiştim. Babam bir daha hiç gelmemek üzere gitmişti. Peki ben buna hazır mıydım? İnsan anne babasının ölümüne nasıl hazırlanabilirdi? Kızmıştım önce nasıl bırakırdı beni, bizi. Hâlbuki o bizi üzgün görmeye, bizim üzülmemize asla dayanamazdı. Daha parka gidip oyun oynayacaktık, bana en sevdiğim ışıklı arabayı alacaktı. Hadi kalk baba, kalk ta gel yanımıza… Ama biliyorum kalkamıyordu, gelemiyordu ve hiç gelemeyecekti. Yavaş yavaş geçecek diyorlardı, ilk günkü kadar acısı taze olmayacak, zamanla alışacaksın. Alışır mıydım sahiden babasız büyümeye. Alışabilir miydim?  Arkadaşlarım babasıyla okulla el ele giderken, aslan oğlum, canım babam derken ben babasız büyümeye alışabilir miydim? Artık evin tek erkeğiydim. Annemi ve kardeşimi ben korumalıydım.

Babasını kaybetmiş bir danışanımla bir gün baba konusunu konuşmaya çalışırken konuya nasıl yumuşak bir geçiş yapabilirim diye düşündüğümde ‘’nasıl anlatayım ki hem anlatsam ne olacak babam geri gelmeyecek ki ‘’ demişti. Tabi ki bunları derken iki damla yaş usul usul göz pınarlarından yanaklarına doğru süzülmüştü. Evet bu kadar acıydı hissettikleri, bıçak gibi keskindi cümleleri, düşünceleri. İçi acıyor, yıllardır görmediği ve göremeyeceği babasını özlüyor ama anlatamıyordu. Bu benim gördüğüm sayılı çocuktan sadece biriydi. Hem çocuk hem de yetişkin daha niceleri var susup ta anlatamayan, anlatsa da hissettikleri azalmayan… 

Pek çok kültürde baba aile içerisinde çocuğa ve hatta anneye güven veren ve koruyan bir simgedir. Evimizde babamız olduğu için çoğu zaman derin bir oh çekmişizdir evimizin ve bizim korumamız vardır. Bir tek babamız olsun bize bir şey olmaz deriz. O bizi tüm kötülüklerden belki de tek yumruğuyla korur diye düşünürken babasız yaşamaya alışmak çocuklarda ve aile içinde bir yıkım olabilir. Evin ve hayatın güven ve güç simgesi baba; artık erkek çocuğun hayatında olmayınca çocuklar bir daha kime güveneceğim veya nasıl bir daha babam gibi bir erkeğe sarılabileceğim diye düşünebilirler.

Anneler ne kadar şefkat ve mutluluğun temsili ise çocuklar için babada o kadar güvenin ve otoritenin simgesidir aile içerisinde. Özellikle erkek çocuk için baba rol modeldir. Yani güvenin, gücün ve otoritenin simgesindedir. Bir erkek nasıl sever, nasıl güçlü durur, nasıl saygılı olur, nasıl güven verir, nasıl korumacı olur, nasıl başarılı olur bunlar bir erkek çocuğun daha çok babasından öğrenebileceği değerlerdir. Dolayısıyla babasız büyüyen bir çocuk bu değerleri babasından öğrenme konusunda eksiklik yaşayabilir. Bunu gidermek için sülale içerisindeki diğer erkeklere yakınlık duyabilir. Örneğin; dede, dayı, amca ile daha çok zaman geçirmek isteyebilir.

Sıcak ve samimi bir baba kucağı çocukların kişilik gelişimini ve ilişkilerde başkalarına güven duygusunu, bağlanmayı kolaylaştıran bir etkendir. Ama aynı zamanda baba erkek çocuk için cinsiyet rollerinin gelişimi içinde önemlidir. Babasız büyüyen ister kız çocuğu ister erkek çocuğunda genel olarak görülen bir diğer durum ise ders başarılarında ve okul performanslarında başta azalma olmasıdır.

Baba yoksunluğunda büyüyen erkek çocuklar diğer erkek çocuklarına göre daha stresli ve gergin olabilirler. Sorulan sorulara karşı daha tepkisel yanıtlar verebilirler. Bu küçük yaştan itibaren tek başına ‘’erkek’’ olarak büyümenin bir getirisi olarak yorumlanabilir.

Gözlemlerimizden çıkan diğer bir sonuç ise babasız büyüyen veya babası olup ta babanın desteğini hissedemeyen çocuklar diğer erkek çocuklarına oranla daha az girişken, daha çok çekingen olabilirler. Rekabet gerektiren işlerde bulunma olasılığı daha düşüktür.

Anne veya baba kaybı sonucunda çocuklarda tıpkı yetişkinler gibi yas süreci yaşarlar. Ölümü kabullenmeme, tekrar geri gelebileceğini düşünme hatta bunun için bazı ritüeller yapma, daha sonra öfke ve davranışsal durumlar görülür. Bir süre sonra ise bu durumu kabullenmenin sürecine geçilir. Bu süre içinde çocuğun kendini kapaması, ağlaması, hırçınlıkları veya sanki daha küçükmüş gibi davranması normaldir. Ancak yıllar geçtikçe davranışlarında bir iyileşme görülmüyorsa uzman psikoloğa gidilmesini önermekteyim.

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Ceren Gümüş Yaşa

Katıldığım Eğitim Programları Psikanaliz ve Pedagoji Seminerleri – ( İstanbul Psikanaliz Derneği, 2022 Ekim- Devam ediyor) Çocuk ve Ergenlerde Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimi ( Psikolog Buse VARDARLI, 2022 Ağustos ) Psikanalize Giriş Konferansları Seminerleri – (İstanbul Psikanaliz Derneği, 2022 Şubat- 2022 Haziran ) Öz Şefkatli Farkındalık Temel Beceri Eğitimi ( Christpher GERMER ve Zeynep SELVİLİ, 28 Mart- 7 Nisan 2022)  Zıvanadan Çıkmış Bir Dünyada Huzur Bulmak (Prof. Dr. Mark Williams, 2021) Pozitif Disiplin Webinarı ( Pınar Mermer, 2021) Stres, Kaygı ve Öfkeyle Sağlıklı Baş Etme Webinarı ( Pınar Mermer, 2020) Sanat Psikoterapisiyle Tanışma Eğitimi ( 2 gün, 2018 Eylül, Sanat Psikoterapileri Deneği) Çocuk ve Ergenlerde Sanat Psikoterapisi Uygulama 2. Modül Eğitimi (4 gün, 2018 mart-nisan, Arkabahçe Eğitim ve Danışm ...

Etiketler
Ölüm korkusu hissetmek
Uzm. Kl. Psk. Ceren Gümüş Yaşa
Uzm. Kl. Psk. Ceren Gümüş Yaşa
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube