Kadınlarda en sık görülen iyi huylu tümörler mİyomlardır.Üreme döneminde ki kadınların %60 ında gözlenir. Ancak neden, hangi koşullarda geliştikleri ve büyüdükleri iyi bir şekilde anlaşılamamış olmakla birlikte büyümelerin hızlandırdığı düşünülen bazı faktörlerden bahsedilmektedir; sex steroidleri denilen hormanlar, östrojen ve progesteron gibi.İlerleyen yaş, obezite ve siyah ırk en iyi bilinen risk faktörleridir.
Kırklı yaşlar myomalrın görülme ihtimalini zirve yaptığı yaşlardır. Doğum yapmamış olmak, erken yaşta adet görmeye başlamak, 16 yaşından önce doğum kontrol haplarını kullanmanın da riski artırabileceği izlenmekte, D vitamini eksikliğinin de etken çevresel faktörlerden olabileceği düşünülmektedir. Bazı çalışmalarda sebze meyve ve düşük yağ içerikli beslenmenin de riski düşürebileceği izlenmiştir.
Myomlar çoğu kez rastlantısal olarak saptanırlar ve hiçbir şikayete yol açmazlar.Ancak yerleşim yerleri ve büyüklüklerine göre adet düzensizliği,aşırı adet kanamaları ve buna bağlı anemi, adet ağrısı, adetten bağımsız ağrı, kasıkta basınç, infertilite, tekrarlayan gebelik kayıplarına neden olabilirler. Komşu organlara bası ile sık idrara çıkma ve kabızlığa da neden olabilirler.
Myomların tedavisi kişiye göre farklılıklar gösterirken tedaviyi gerçekleştirecek hekimin tecrübesi de bu seçimde önemli bir faktördür. Hastanın yaşı myomun büyüklüğü, yerleştiği yer,klinik belirtileri ve hastanın gebe kalabilirliğini devam ettirme arzusu tedavi yolunun seçiminde etken faktörlerdir. Ancak seçilen yol tedaviyi uygulayan kişinin tecrübesi ile başarıya ulaşabilecektir.
Histerektomi yani rahimin tamamen alınması myomların en etkin, kesin tedavisidir. Uzun yıllar myomu olan kadınlar yaşları ne olursa olsun şiddetli şikayet yaşıyorlarsa rahimlerini kaybetmekle karşı karşıya kalıyorlardı. Modern tıbbın ilerlemesi ve gerek kadınların geç yaşlarda anne olmaları gerekse hastaların cerrahiyi kaldıramayacak yan sorunlarının olması ya da kendilerini buna hazır hissetmemeleri histerektomiye alternatif yaklaşımların gelişmesine yol açmış ve bunlarda da oldukça başarılı sonuçlar alınmıştır.
Histerektomiye alternatif olarak bugün en sık myomektomi kullanılmaktadır. Gerek açık cerrahi (laparatomi) gerek kapalı cerrahi (laparaskopi) gerekse rahim içinden müdahale (histerskopi) yöntemleri ile uygulanan myomektomi çocuk istemi olsun ya da olmasın rahimini korumak isteyen herkese uygulanabilir. Myomektomi rahim koruyucu olamakla birlikte operasyon sırasında histerektomiden daha fazla kanamaya yol açabilmektedir diğer taraftan da komşu organlara özellikle de üreterlere zarar verme ihtimali histerektomiye göre daha azdır. Tamamı çıkarılsa bile myomların %15’i tekrardan olaşacaktır ve myomektomi olan hastaların %10’u 5-10 yıl içinde tekrar histerektomi olmak zorunda kalabilecektir.
Myomların yerleşim yerleri sayıları ve büyüklükleri myomektominin laparaskopi histerskopik veya laparatomi ile yapılmasının kararını verdirir. Rahim içi kaviteye yerleşmiş submukozal myomların tedavisi hemen her zaman ilk aşamada histereskopik olarak yapılmalıdır.5 cm büyüklüğe kadar olan submukozal tek seansda alınabilirken 5 cm den büyük olanlar için iki aşamalı cerrahi rahimin delinmesi ve fazla sıvı yüklenmesinin önlenmesi için tercih edilmelidir. Laparaskopik myomektomi daha az kan kaybına neden olması, operasyon sonrasında daha az ağrıya neden olması, genel komplikasyonlarının daha az olması hızlı iyileşme sağlaması ve kozmetik olarak daha iyi iyileşmesi nedeniye açık myomektomiye göre daha avantajlı bulunmuştur. Diğer taraftan operasyon süresinin daha uzun oluşu ve daha fazla cerrahi tecrübe gerektirmesi laparaskopik yaklaşımda sınırlamalara yol açmaktadır. 10 cm den büyük ve cervikal birleşim bölgesine yerleşen myomlarda laparaskopik myomektomi tercih edilmemesi önerilmektedir. Açık myomektomilerde çıkarılan myom dokuları olduğu gibi patolojik incelemeye gönderilirken lapraskopik myomektomide myomlar morselasyon denilen bir yöntemle küçük parçalara ayrılarak batın dışına çıkarılır. Son derece nadir olan myomalarda ki kanser potansiyelinin morselasyon sırasında kanserin batın içine yayılmasına yol açabileceği de bilinmelidir ve laparaskopi için bir dezavantaj oluşturmaktadır.
Bir başka rahim koruyucu yaklaşım ise çok sınırlı hasta gurubunda uygulanabilen uterin arter embolizasyonudur. Rahimi besleyen atar damarların tek taraflı yada iki taraflı olarak tıkanması olan bu işlem hasta uyanık ken radyologlar tarafından yapılabilen bir işlem olup klinik belirti veren ancak rahmini korumak isteyen hastalarda kullanılırken çok aşırı büyümüş (20 haft agebelik cesametinde ) myomlarda tercih edilmemelidir. İşlem sonrasında gebe kalamama veya düşük yapma ihtimalinin de küçümsenmeyecek kadar yüksek olduğu akılda tutulmalıdır.
Myomlarda ilaç tedavisi ise genellikle operasyon öncesinde aşırı kanaması olup kansız kalmış ve kansızlığı düzelene kadar zaman tanımak istenen hastalarda kullanılır. Bu amaçla levonorgestrelli rahim içi araçlar, GnRh- agonist veya antaonistleri, doğum kontrol hapları, progestinler, selektif progesteron reseptör modulatörleri (SPRMs), aromataz inhibitorleri veya selektif estrojen reseptör modulatörleri kullanılabilmektedir.