Kolesterol dost mu? düşman mı?

Kolesterol dost mu? düşman mı?

Son 20-30 yılda sağlıkla ilgili en çok tartışılan ve speküle edilen konulardan birisi de budur. Kolesterol ve alt bileşenlerinin normal değerlerinin ne olması gerektiği, kolesterol düşürücü ilaçların tamamen masum ve yan etkilerinin olup olmadığı, kimlere kolesterol düşürücü ilaçların verilip verilmeyeceği, beslenmede nelere dikkat edileceği, neyin yenilip neyin yenilmemesi gerektiği uzun yıllar tartışılmış ve tartışılmaya devam etmektedir. Hatırlanacağı üzere tüm dünyada uzun süre yumurtanın, tereyağının, kırmızı etin özellikle küçük baş hayvan etlerinin ve buna benzer birçok temel gıdanın kolesterolü yükselttiği ve yenilmemesi gerektiği söylenmektedir. Bunlar ne derecede doğrudur? Kanda olması gerekenden daha fazla kolesterol olduğunda ne tür riskler oluşturabilir?

Öncelikle kolesterol nedir?

Kolesterol de kanımızda bulunan bir çeşit yağ ürünüdür. Yağlar vücudumuzun temel yapı taşları ve enerji kaynağı olmakla birlikte aynı zamanda birçok hormon ve metabolik ürünün de temel maddeleridir. Dolayısıyla yaşamsal tüm fonksiyonlarımız içinde gereklidir. Kolesterol beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunur. Normal koşullarda yağlar suda çözünmez ve kanda taşınabilmeleri için karaciğerde bir protein zincirine bağlanarak yani paket edilerek kana verilir. Bu kolesterol ile protein bileşiğine de lipoprotein denilir. Lipoproteinler çok sayıda olmakla birlikte başlıca iki tanedir.

1. LDL (low density lipoprotein, düşük yoğunluklu lipoprotein): Kötü huylu kolesterol,
2. HDL (high density lipoprotein, yüksek yoğunluklu lipoprotein): İyi huylu kolesterol olarak da bilinir.

İyi kolesterol ya da kötü kolesterol demenin amacı sadece kolay anlatabilmektir. HDL ne kadar yüksekse damar sertliği riskinin o kadar az olacağı öngörülmektedir. Çokça kullandığımız bir diğer yağ değeri de trigliseriddir. Trigliserid de kolesterol gibi kanda çözünen bir yağdır. Kan trigliserid düzeyi ile damar sertliği arasındaki ilişki kolesterol kadar belirgin değildir. Ateroskleroz ya da damar sertliği dediğimiz durum vücudumuzun her yerinde bulunan damar yatağının oluşan aterom plakları nedeniyle daralması, sertleşmesi ve doku dolaşımının bozulması demektir. Aslında damar sertliği yaşamın normal bir sürecidir. Birçok yazar damar sertliğinin doğumla beraber başladığını ve yaşlanma sürecinin doğal bir parçası olduğunu ifade etmektedir. Ateroskleroz bu yazının konusu olmamakla birlikte kolesterol ve kan yağları ile ilişkisinin bilinmesi gereklidir.

Yüksek kolesterol düzeyleri tek başına damar sertliğine neden olur mu? Yüksek kolesterol düzeyleri ile damar sertliği arasında doğrudan bir ilişki var mıdır?

Aksini iddia eden bazı yayınlar da olmak kaydıyla bugün için kabul edilen yaygın görüş bu soruların cevabının evet olduğudur. Tek başına kan yağları yüksekliği damar sertliği ve bunun sonucunda da birçok organ hastalığı için ciddi risk faktörüdür. Diyabet, hipertansiyon, obesite, sigara kullanımı gibi ilave risk faktörleri de varsa bu sürecin hız kazanacağı öngörülmektedir. Ancak tek başına kolesterol ya da yağ yüksekliği kalp damar ve beyin damar hastalıklarının gelişmesi için yeterli değildir. Özellikle beslenme alışkanlıkları, sağlıklı ve doğal beslenilip beslenilmediği, stres, hareketsiz yaşam ve olumsuz çevre koşulları en az yağ değerlerinin yüksekliği kadar ve belki ondan daha fazla belirleyicidir. Alkol kullanımı gerek yağ metabolizmasını gerekse diğer tüm metabolik dengeleri olumsuz etkileyerek bu hastalıklar için çok daha ciddi bir risk faktörü oluşturur. Bilinmesi gereken kan yağları yüksekliğinin de önlenebilir bir risk faktörü olduğudur.

Normal değerler nedir?

Kolesterol için: 200 mg/dl’nin altı istenilen düzey, 200-239 mg/dl arası sınırda yüksek, 240 mg/dl’nin üstü ise yüksektir.

LDL için: 130 mg/dl’nin altı istenilen düzey, 130-159 mg/dl arası sınırda yüksek, 160 mg/dl’nin üstü ise yüksektir.

HDL için: 35 mg/dl’nin altı düşüktür.

En çok speküle edilen konulardan birisi işte bu normal değerlerin ne olduğu konusudur. Yukarıda verilen değerler Amerikan standartları olup aslında herkes için normali yansıtmayabilir ve kişisel sapmalar bulunabilir. Normal kavramını mutlaka her kişi için özel olarak değerlendirmeliyiz. Sınırda yüksek değerlerin anlamı her kişi içi farklı olabilir. Her sınırda yüksek değer kolesterol düşürücü ilaç verilmesini gerektirmeyebilir. Sosyal Güvenlik Kuruluşumuz (SGK) da bu spekülasyonlardan dolayı bir takım ödeme kriterleri geliştirmiştir ve bu kriterlere uyulmadığında ödeme yapmamaktadır. Tüm dünyada kolesterol ilaçları pazarı çok büyüktür ve önemli bir rant kapısıdır. Maalesef uluslararası çalışmacılar da ilaç tröstlerinin etkisinde kalmakta ve kolesterol düşürücü ilaçlar çok masum gösterilmeye çalışılmaktadır.

Kolesterol yüksekliği şikâyete neden olur mu?

Birçoğumuzun düşündüğünün aksine kolesterol ya da yağ yüksekliği doğrudan bir şikayete neden olmaz. Yani kolesterol yüksekliğine ait bir baş ağrısı, halsizlik, bulantı ya da başka bir belirti görülmez. Kolesterol yüksekliği başka hastalıklar için risk faktörüdür ve oluşan hastalığa ait belirtiler, yani bir kalp, beyin damar hastalığı ya da bir böbrek hastalığı oluşmuş ise onun belirti ve bulgularını görürüz.

Değerler nasıl yorumlanır?

Yüksek kolesterol değerleri kişisel olarak değerlendirilir. Hayat tarzınız, beslenme tarzınız, birtakım hastalıklara karşı genetik yatkınlığınız, mevcut hastalıklarınız gibi birçok faktör göz önüne alınarak kan sonuçlarınız değerlendirilir ve anlamlandırılır. Örneğin 220 kolesterol değeri sağlıklı ve riski olmayan bir bireyde büyük bir anlam ifade etmezken, by pass geçirmiş bir kalp hastasında ya da diyabetli hastada çok anlamlı ve mutlaka düşürülmesi gereken bir değerdir.

Göz ardı edilmemesi gereken bir diğer konu kolesterol ve yağların yaşamsal öneme sahip maddeler olduğu, zannedildiği gibi ne kadar düşük değerlerde olurlarsa o kadar iyi olacağı gibi bir görüş savunulamaz, vücudumuzda yeteri kadar bulunmak zorundadırlar. Beslenme ve günlük yaşam alışkanlıklarımızı düzelterek yağ dengesini çok kolaylıkla sağlayabiliriz.

Vücudumuzun yağ dengesini sağlamamız konusunda beslenmenin etkilerini ve kolesterol ilaçlarını bir başka yazıya bırakarak, yumurta ve kırmızı et kullanımı konusuna da kısaca değinelim. Yıllarca kolesterol ve kırmızı et korkusunun en zirvede olduğu dönemlerde bile hastalarına yumurta ve kırmızı eti tamamen yasaklamamış bir hekim olarak yeterli ve dengeli bir şekilde tüketildiklerinde bu besinlerin de çok faydalı ve gerekli olduğuna inanıyorum. Nitekim tüm dünyada görüşler hızla değişmekte ve yumurta ve kırmızı et özellikle de koyun eti tüketimi önerilmektedir.

Bu makale 26 Mayıs 2021 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Sedat Demir

Prof. Dr. Sedat Demir, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini başarıyla tamamlayarak Tıp Doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tamamlayarak Dahiliye - İç Hastalıkları uzmanı olmuştur. 

Mesleki çalışmalarına Özel Muayenehanesi'nde devam etmektedir.

 

 

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
Etiketler
Kollesterol
Prof. Dr. Sedat Demir
Prof. Dr. Sedat Demir
Bursa - Dahiliye - İç Hastalıkları
Facebook Twitter Instagram Youtube