Kaygının yansımaları

Ruh sağlığı alanında farklı terapi yöntemlerini işe koşarak kaygıyla çalışmak mümkündür. Kişisel görüşüm ise kaygının yansımaları olan işlevsiz durumların psikodinamik kökenlerini danışanla işbirliği kurarak keşfetmek yönündedir. Bakım verenle ilk ilişkilerden başlayıp gelişim aşamalarında karşılaşılan çatışmaların nasıl çözüldüğü ve kaygının buradaki işleviyle çalışmak iyileşme yolunda terapiste ve danışana yol göstericidir. Bir parça kaygının yararı ve çok fazla kaygının zararından bahsederken ruhsal dinginlik ve dengenin çokça deneyimlenmesini dilerim.

Kaygının yansımaları

                                                                        Kaygının Yansımaları

Rahatsız edici ve gerginlik yaratan duygu olarak tanımlanan kaygı,  beynin limbik bölgesinde(duygusal beyin) bulunan amigdalada oluşur. Amigdalanın böbrek üstü bezlerdeki hormonları tetiklemesiyle vücut kaygıyı,  savaş yada kaç tepkisi ile deneyimler. Kaygının neden olduklarına bakıldığında; obsesyonları, takıntıları, saplantıları ve hatta aşkı saymak mümkün olabilirdi.  

Fernando Pessoa’nın üzerine kitap yazmaktan geri durmadığı huzursuzluk kavramını ele almak isterim. Huzursuz olma durumu; sakinliğin yokluğunu, huzurun eksik oluşunu temsil etmektedir. Huzursuzluk bir tehlike avcısı gibi çalışarak korku ve kaygıyı doğurur. Korku, hayatta kalmayı garanti altına alma çabasıyla davranışlara yön vermeye çalışır.  Huzursuz bir beynin daha üretken olabileceği söylenirken ortalama bir kaygının da kişiyi motive ettiği kanıtlanmıştır. Bu tıpkı ertelemenin iç çocuğumuzun korkması olarak tanımlanması gibidir.  Duruma, nesneye, olguya, işe zevkle değil de kaygıyla bakıldığında korkuyla dolan iç dünya, karşı karşıya gelmek yerine kaçınmayı; yapıp etmek yerine ertelemeyi seçer.

 Amerikan Psikiyatri Derneği tarafından yayınlanan ve ruhsal sıkıntıların sınıflandırıldığı Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nda çok yoğun ve çok sık yaşanan kaygının kaygı bozukluklarının nedeni olduğu belirtilir. Bu bozukluklar;  ayrılma kaygısı bozukluğu, başka bir sağlık sorununa ilişkin kaygı bozukluğu, maddenin/ilacın yol açtığı kaygı bozukluğu, seçici konuşmazlık, sosyal kaygı bozukluğu, özgül fobi, agora fobi ve panik bozukluk olarak sıralanır. Bu durumların dışında kaygının duygu durum bozuklukları, travma sonrası sorunlar ve kişilik bozukluklarının temellerini de inşa ettiği söylenebilir.

Ruh sağlığı alanında farklı terapi yöntemlerini işe koşarak kaygıyla çalışmak mümkündür. Kişisel görüşüm ise kaygının yansımaları olan işlevsiz durumların psikodinamik kökenlerini danışanla işbirliği kurarak keşfetmek yönündedir. Bakım verenle ilk ilişkilerden başlayıp gelişim aşamalarında karşılaşılan çatışmaların nasıl çözüldüğü ve kaygının buradaki işleviyle çalışmak iyileşme yolunda terapiste ve danışana yol göstericidir. Bir parça kaygının yararı ve çok fazla kaygının zararından bahsederken ruhsal dinginlik ve dengenin çokça deneyimlenmesini dilerim.  

Bu makale 8 Ağustos 2024 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Klinik Psikolog  E. Sevginur Bakır

Lise eğitimimi Hasan Polatkan Anadolu Lisesi’nde İstanbul’da bitirdim. Lisans eğitimimi Uludağ Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünde yüksek onur derecesi ile tamamladım. Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans eğitimimi  ‘Nesne İlişkileri Perspektifinden Aktarım Kavramının İncelenmesi’ isimli çalışmamla tamamlayarak onur derecesi almaya hak kazandım. Eğitimim süresince Bilişsel Davranışçı Terapi ve Çözüm Odaklı Terapi üzerine dersler ve süpervizyon almış bulunmaktayım. Psikanalitik ve psikodinamik terapilere olan ilgimi ve danışanlara katkısını fark ederek İstanbul Psikanaliz Eğitim, Araştırma ve Geliştirme Derneği tarafından gerçekleştirilen ‘Psikanalize Giriş Seminerleri’ni tamamladım. Aynı derneğin ‘Vaka Çalışmaları’na davem etmekteyim. Kendimi daha iyi tanımak ve danışanlarıma faydalı olmak adına kendi psikanalit ...

Etiketler
Kaygı bozukluğu
Klinik Psikolog  E. Sevginur Bakır
Klinik Psikolog E. Sevginur Bakır
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube