Karar vermek, dilemek ve eyleme geçmek arasındaki köprüdür. Eğer sonucunda bir eyleme geçilmiyorsa bu bir karar değildir, ancak niyetten bahsedebiliriz.
Aynı zamanda karar vermek, mutlak bir seçim yapmayı da içerir. Bilinçli ve bilinçdışı karar mekanizmalarımız ile karar verme sancılarını bertaraf etmeye çalışırız. Örneğin karar vermemiz gereken durumlarda, avantaj-dezavantaj ayrımı ile listeleme, insanlardan uzak durma, yakınlıktan kaçınma, pasif ya da agresif olarak üstesinden gelme gibi yöntemleri kullanırız.
Zaman zaman hepimiz bir tür kararsızlık içinde buluruz kendimizi ve aslında karar vermek, hafife alınamayacak kadar ciddi bir meseledir.
William James, karar tiplerini 5 maddede incelemiştir:
Akla Uygun Karar; belirli bir hareket tarzının lehinde ve aleyhindeki seçenekleri düşünerek buna göre karar verme durumu
İstençli Karar; ‘ruhsal çaba’ duygusunu içeren ve büyük çaba gösterilerek verilen kararlardır.
Sürüklenen Karar; seçilmesi gereken her iki durum ya da eylem de iyi görünür ve karar vermek için dışarıdan rastlantısal olarak belirlenen bir yöne sürüklenerek verilen karardır.
İtkisel Karar; karar verilemeyen ve sürüklenen kararlardaki gibi rastlantısal olarak karar verilmiş gibi görünen ancak kararın otomatik olarak içten geldiğini ve itkisel olarak haret edildiğini belirtir.
Bakış açısının değişimine dayalı karar; çoğunlukla birdenbire önemli bir dış deneyim, üzüntü ya da korku gibi, sonrasında ruhsal bir değişim sonrasında ortaya çıkan bir karardır.
Karar vermek zordur...
Etrafımıza baktığımızda, birçok insanın en az bir kararla boğuştuğunu görebiliriz.
Mesela, önemli bir ilişkiyle ilgili evli mi kalmalı yoksa boşanmalı mı, çocuk sahibi olup olmamak ya da yapmak zorunda olduğumuz birtakım eylemlerle ilgili sigarayı bırakmak, kilo vermek, spor yapmak gibi konularda veya yaşamımızın akışında iş hayatında doğru kararı verebilmek mevcut işe mi devam etmeli yoksa gelen fırsatı değerlendirmeli mi gibi örnekleri çoğaltabileceğimiz bir çok konuda karar vermemiz gerekiyor ve işimiz kolay değil...
Karar vermek, aslında bir vazgeçiştir...
Bir yol ayrımında; hangisine gideceğimizi seçtiğimiz yolun alternatifi olan yol, vazgeçilen seçenektir.
Yine yol ayrımında, hangi yolu seçeceğine karar veremeyen kişi, aynı anda iki yola birden gidemeyip yol ayrımında oturarak eylemsiz kalabilir tıpkı,
Aristo’nun, aynı cazibeye sahip iki yiyeceği seçemediği için aç kalan köpek örneğindeki gibi...
Çocuk gelişiminde ise önem arz eden karar konusunda, çocuklar yerine karar veren ebeveynlerin ya da çocuğun istediğini seçmesine müsade etmeyen ebeveyn tutumları sonrasında ‘isteme’nin kötü bir şey olduğu ve istenilen şeyin yasak olduğu bilincini geliştiren çocuklar dikkat çekmektedir.
Karar vermek, sorumluluk almaktır aynı zamanda...
Kişi, yaşamı sırasında sorumluluğunu almayarak feda ettiği şeylerin ve faydalanamadığı olanakların varoluşsal suçluluğunu yaşar.
Karar vermekten kaçınırken;
Acı veren şey karar verme sürecidir, kararın içeriği değil. Kişi karar verdiğini bilmeden karar veriyorsa bu süreci kolay atlatabilir. Karar vermekten kaçınmanın en çok görülen şekli ertelemedir.
Vazgeçmekten kaçınırken;
Kişi, feragat etmek zorunda hissettiği için zorlanıyorsa, daha az şeyden vazgeçeceği bir durum yaratmak, seçenek olarak sunulabilir.
Seçilmeyen seçeneğin değerinin düşürülmesi;
İki seçenek arasındaki küçük fark büyütülerek, karar vermeyi kolaylaştırabilir. Yapılan araştırmalarda, seçilen seçeneğin diğerine göre üstün olmaması durumunda sonradan pişmanlık meydana geldiği gözlemlenmiştir.
Kararı bir başkasına bırakmak;
Karar vermek yalnız özgürlük değil, hayatımızda yaşadığımız durumla ilgili sorumluluğumuz gerçeğiyle de yüzleştirir. Eğitim düzeyi ne olursa olsun, kişiler kendilerinie rehberlik edecek birinin özlemini duyarlar.
Karar veremediği için, kararı karşı tarafın verdiğine inanarak eyleme geçmek de burada örnek olarak gösterilebilir. Mesela evliliğinde mutlu olmayan ancak boşanma kararını yani aslında sorumluluğunu alamayan kişinin, boşanma kararını eşine aldıracak şekilde bir tutum sergilemesi örneği konuyu biraz daha somut anlamamızı sağlayabilir.
Karar vermeyi bir şeye bırakmak;
Burada kararı kadere bırakmayı ya da Luke Rhinehart’ın ‘Zar Adam’ kitabını örnek gösterebiliriz.
Kitaptaki baş karakter, kişiliğinin birçok farklı yönüne şans verebilmek için zarın her yüzeyini farklı bir alternatif ile eşleştirerek kararı zara bırakıyor. Özgürlük ve sorumluluktan vazgeçen kişiye dönüşüyor. Çünkü bir süre sonra, davranışlarının açıklamasını şu cümleyle ifade ediyor : ‘Zar öyle yapmamı istedi’...
Karar verme konusunda boğuşan ve çözüm arayan kişilere öneriler ise şöyle;
‘Seçenekler nelerdir?’ sorusunu sorun;
Bu soruya yanıt verirken kişi, karar verememe durumunun yarattığı panik ile yüzleşir. Seçenekleri listeledikten sonra bu panik hissinin azaldığını gözlemleyebiliriz. Bu seçenekleri terapist değil, kişinin kendisi ortaya koymalıdır.
Bilinçdışı düzeylere hakim olun;
Karar mekanizmasını etkileyen, istençler ortaya çıkartılmalıdır yani verilecek kararın derin anlamları ile kişi yüzleşmelidir.
Kararın kaçınılmazlığı;
Kararın kabulu ve sorumluluğun üstlenilmesi aslında burada, karar vermesi gereken kişinin kaçınma yollarını farketmesi, kaçınmak için sergilediği davranışlar ile yüzleşmesi gerekmektedir.
Bir kararı şekillendirmek;
Kişinin bakış açısını değiştirmesi, genel görünen çervenin artında olan örtük anlamları keşfetmesidir.
Kararın anlamı;
Her kararın bir bilinçli ve yüzeyin altında büyük bir bilinçdışı bileşeni vardır.
Örneğin, eşini kaybettikten sonra yazlık evini satmayı düşünen bir kadın;
Yazlık evin bakımı, masrafı, gidiş-gelişi gibi maddi ve manevi yükleri dile getirirken, evini satmaya karar veremiyor. Burada sıralananlar, evi satması yönünde verilecek kararı destekleyen bileşenlerdir.
Ancak, hala kaybettiği kocasının yasını tutan ve yazlık evi sattığı taktirde, kocasının bir daha hiç dönmeyeceğini kabul etmesi ve yazlık evi sattığı taktirde arkadaşları tarafından bir daha ziyaret edilmeyeceğini düşünmesi bilinçdışı bileşenleri bize göstermektedir.
Karar vermenin kelime anlamının ötesinde ifade ettiği birçok bilinç ve bilinçdışı etkenine değinerek, hayatımızın farklı alanında kullanabileceğimiz bilgilerin harmanıdır bu yazı. Kararsızlıklarımızı aydınlatmasını dilerim...