Yazdığım yazının başlığı beni yıllar önce okuduğum ve beni oldukça etkileyen bir öyküye götürüyor. Öykü şöyleydi:Bir gün kozada küçük bir delik belirdi; bir adam oturup kelebeğin saatler boyunca bedenini küçük delikten çıkarmak için harcadığı çabayı izledi.Ardından sanki ilerlemek için çaba harcamaktan vazgeçmiş gibi geldi ona. Sanki elinden gelen herşeyi yapmış ve artık yapabileceği bir şey kalmsmış gibiydi. Böylece adam, kelebeğe yardım etmeye karar verdi; eline küçük bir makas alıp kozadaki deliği büyütmeye başladı. Bunun üzerine kelebek kolayca çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu. Adam izlemeye devam etti; çünkü her an kelebeğin kanatlarının açılıp genişleyebileceğini ve bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu.Ama bunlardan hiçbiri olmadı! Kelebek hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de asla uçamadı.
Ebveynlerin aşırı korumayla çocuğa olan yaklaşımları çoğu zaman aynı sonucu doğuruyor. Yapabilecekleri elinden alınan çocuğa büyüme fırsatı verilmiyor. Çocuk bu durumda ben yetersizim düşüncesi geliştiryor. Sonra ondan okula gittiğinde sorumluluklar alması, ödevlerini yapması, arkadaşlarıyla ilişki geliştirmesi bekleniyor ve çocuk bunları yapmakta zorlanıyor ve neden zorlandığının farkında olmadan. Biraz kendine dönebilen ebeveyn yaptığının sonucunu görebiliyor ve tavrını değiştirebilirse çocuğunun kanatlarının gelişmesine fırsat veriyor. Ama bunu göremeyen ve öğretmeni, başka çocukları ve etrafı suçlayan ebeveynler çocuğunun asla uçamayacağının farkında olamayanlar.
Bu ebeveynlerin çoğu aslında geçmişlerinde büyümelerine fırsat verilmeyen ebeveynler. Büyüyemeyince büyütmek te zor oluyor. Nasıl bir çocuk yetiştirmek istiyoruz ve yaptıklarımız neyin gelişimine hizmet ediyor bunu düşünmek belki çocuklara biraz daha büyüme fırsatı vermeye yarayabilir.
Bir de çocuğun kendilerince olumsuz duygular yaşamasına fırsat vermeyen ebeveynler var. Sanki bu duygular yaşandığında çocuğa çok olumsuz bir şey olacakmış gibi. Üzülmesi, ağlaması, korkması ve daha birçok duygu olumsuz ve yaşanmaması gereken duygu. Çocuk bunları yaşamaktan korkuyor ve içeriye gömmek zorunda kalıyor. Sınav kaygısı yaşamasının olumsuz olduğu, öfke yaşamasının olumsuz olduğu kanısı gelişiyor.
Oysa anne- babalar bilmeliler ki öfke de, kaygı da sevinç ve mutluluk gibi yaşanması gereken duygular. Bunları yok sayarak ve çocukları bunlardan uzak tutarak çok ta iyilik etmemiş oluyoruz çocuklarımıza.
Sadece biraz sabır ve beklemeyle çocuğa fırsatlar sunarak büyümesine hizmet etmek her anne babanın elinde.