İnme (Felç) en korktuğumuz kara bir kâbus gibidir. Bir anda vücudumuzun bir yanının tutmaması ya da isteyip de basit bir kelimeyi bile söyleyememe ihtimali içimizi karartır. Belki bazıları için sakat kalmak, başkasına muhtaç olmak ölümden bile beter. Son yıllarda inme tedavisinde büyük ilerlemeler sağlanmış olsa da inmenin engellenmesi çok daha ucuz etkili ve güvenlidir. Başta gelen inme nedenlerinden biri de kalp ritm bozukluklarıdır.
Kalpte çarpıntı hissi ile kendini gösteren ritm bozuklukları birçok kişinin sıkça yaşadığı bir sorundur. Üstelik tedavi edilmediğinde inmeye yol açma riski 5 kat daha fazladır. Türkiye”deki oranı yüzde 3 olsa bile, sakat bırakma oranları çok yüksektir. Kalp doktorlarının birinci görevi artık kalbi korumak değil beyni korumak. Beyni korumada atrial fibrilasyon (AF) dediğimiz kalpteki ritim bozukluğundan dolayı gelişen pıhtı ve felç olaylarını tedavi etmede artık çok güzel ilaçlar var.
Kalpte pıhtı nasıl oluşur?
AF kalbin üst odalarının kasılma yeteneklerini kaybedip, ancak titreşebildikleri için, içlerindeki kanı pompalayamaz. Kasılan kulakçıklardaki hızla hareket eden kan oldukça durağanlaşır ve sonunda pıhtı gelişir. Pıhtı nereye atarsa o organın fonksiyonu bozulur. Kalpteki pıhtının en sık gittiği yer beynimizdir. Pıhtı tıkadığı damardaki kan akımını durdurur. Oksijensiz kalan beyin bölgesi işini yapamaz olur. Eğer kansız kalan bölge konuşmamızı sağlayan merkezse, konuşamaz oluruz, kolumuz - bacağımızı hareket ettiren merkezler kansız kalmışsa, yürüyemez oluruz.
Atrial fibrilasyon hastalarında erken tedavi inme riskini azaltır !
AF hastalarda inmeyi önlemenin tek yolu, kanın pıhtılaşmasını zorlaştırmaktır. Bunu sağlamak için ticari adı kumadin olan warfarin adlı ilaç kullanılır. Geçen yüzyılın başında “fare zehiri” olarak kullanılan bu maddenin durdurulamayan kanamalara yol açtığı görüldükten sonra insanlarda kullanılmaya başlanması 60 yıl önceye dayanır. Kullanılması zor bir ilaçtır. Az alırsanız etkisi olmaz, çok alırsanız kanama yapabilir. Pıhtılaşmanın ne kadar yavaşladığını veya halk arasındaki deyimle kan sulandırıcı etkinin derecesini, belli aralıklarla yapılacak kan tahlilleriyle, INR denilen bir testle, sık sık kontrol etmek gerekir.
Son zamanlarda Sağlık Bakanlığından onay almış Türk tıbbının hizmetine girmiş çok yeni ve güzel ilaçlarımız var . Yeni oral antikoagülanlar (YOAK) olarak biline bu ilaçlar apixaban, edoxaban, rivaroxaban ,dabigatrandan oluşur. Bu kan sulandırıcı ilaçlar ağızdan her gün alındığında kumadinden daha etkili olduğu gibi, aynı zamanda da çok çok daha güvenli, yani daha az kanama gibi yan etkiye yol açıyor.ilaç ve gıda etkileşimi yok . En güzel kısmı ise takipte kan tetkiki gerektirmemesidir. YOAK'lar için belirli durumlarda SGK ödemesi de artık var.
“Artık kalp doktorlarının görevi, kalbi korumak değil, beyni korumak haline geldi.”
Son zamanlarda kadınlarda sigara tüketiminin de artışıyla damar hastalıkları gittikçe artarak, çağımızın hastalığı haline geldi. Tüm toplum şişmanlıyor, kilo problemi de tansiyon ve şekeri artırıyor. Bütün bu faktörler birleşip, kartopu gibi kalp damar hastalıklarının katlanarak artışı ile sonuçlanıyor. Kardiyovasküler hastalıklar her iki ölümden birinden sorumludur. Damar hastalığı beyne giden damarlarda olduğu zaman bu karşımıza felç olarak çıkmaktadır. Yüksek tansiyonun ve kolesterol düzeyinin kontrol altına alınması beyin sağlığımız için çok önemlidir.
Kalp ritm bozukluğunda inmeden (felç) korunmada yenilikler