Doğum; kadın üreme sisteminin mükemmel bir şekilde geliştirip yaşama yeteneği kazandırdığı yeni bir bireyin dünyaya gelmesidir.
Sağlıklı bir gebeliğin oluşup sürdürülebilmesi ve bir bebeğin dünyaya gelişinin tadına varılabilmesi için bedensel ve ruhsal olgunlaşmanın tamamlanması gereklidir. Gebelik boyunca düzenli aralıklarla sağlık kurumlarınca bebeğin ve annenin kontrolünün yapılması, gebeliğin mutlu bir sona ulaşımını sağlar.
Bebek ana rahminin içinde, yaklaşık 9 aylık bir sürede, dış dünyada yaşayabileceği gelişime ulaşır. Bu süre boyunca özel bir sıvıyla dolu olan “su kesesi” içindedir. Beslenmesini de ”göbek kordonu” yoluyla plasentadan sağlar.
Rahim ağzının genişlemesi ve bebeğin içinde bulunduğu su kesesinin açılması ile doğum başlar.
Bebeğin aşağı doğru kayarak vajinadan geçip doğması için kuvvetli bir kas dokusuna sahip olan rahim kasılır ve bebeği iter. Bu sırada anne, “doğum ağrısı” denen ağrıları hisseder. Günümüzde hastanelerde kullanılan yöntemlerle, anneleri rahatsız eden bu ağrıların hissedilmesi engellenebilmektedir. Buna “ağrısız doğum”adı verilir.
Rahim ağzının yeterince genişlemesi ve bebeğin rahimden, kasılmalar sayesinde yavaş yavaş vajinaya ve oradan da bedenini dışına itilerek doğması 6-18 saat arasında sürebilir. Bebekler genellikle başları gelecek şekilde doğarlar. Tüm beden çıktığı zaman bebeğin anne karnında beslenmesini sağlayan göbek kordonu, doğuma yardım eden sağlık görevlisi tarafından kesilir. Plasenta ise bebek doğduktan sonra hekim kontrolü altında kendiliğinden dışarı çıkar ve böylece doğum tamamlanmış olur.
Doğumda hekimin ya da ebenin yardımı ve izlemi gereklidir. Bu nedenle doğumun, anne ve bebeğin sağlığı açısından bir hastanede ve sağlık görevlisi yardımı ile yapılması ve bebeğin de doğar doğmaz bir hekim tarafından muayene edilmesi gereklidir.
Bebeklerin çeşitli nedenlerle normal yoldan doğmasının mümkün olmadığı durumlarda, “sezaryen”denilen bir ameliyat yapılarak bebek anne karnından alınır.