Farkındalığına henüz yeni yeni varılmaya başlanan ve yakın geleceğin popüler konularından biri olmaya doğru hızla ilerleyen ‘üstün zekâlı çocuk’ kavramı hakkında günümüzde sıkça tartışılmaya ve yazılıp çizilmeye başlanmıştır. Peki, nedir bu üstün zekâlılık? Aslında kimlerdir bu üstün zekâlı çocuklar? Gerçekten özel çocuklar mıdır bunlar? Birlikte inceleyelim.
Toplumdaki yerleşik algıya göre ideal çocukanne babanın sözünden çıkmayan, ödevlerini günü gününe yapan, akademik başarısı yüksek olan ahlâklı, saygılı, akıllı uslu çocuktur. Literatüre bakıldığında aslında ideal çocuktan ziyade parlak, üstün yetenekli ve üstün zekâlı çocuk kavramlarıyla karşılaşır; hâlbuki ideal çocuğun çok daha ötesinde başka çocukların da bulunduğunu fark ederiz.
Öğretmenlerin favorisi olan grup parlak çocuklardır. Derse karşı ilgili, öğretmenin sorularını cevaplayan, problem çıkarmayan, belli derslerde sivrilen ve söz dinleyen çocuklardır. Her öğretmenin hayalini kurduğu öğrenci grubudur. Bir de üstün yetenekliler vardır. Koşu yarışında hep birinci gelen ama bir türlü matematik problemlerini çözemeyen, veya matematikte en karmaşık problemleri çözüp de tarih dersinde ilk Türk devletlerini bir türlü aklında tutamayan, karakalemde ustalaşmış ancak dilbilgisine bir türlü aklı ermeyen; yani bir alanda son derece güçlü olup bir başka alanda tam tersi durumda olan çocuklar. Bu çocukların kimi özellikleri yaşıtlarından beklenebilecek düzeyde gelişmiş iken kimi özellikleri çok ileridedir. Dahası, kimi alanlarda bu çocuklar belli bir seviyeye ulaşabilmek için desteklenmelidir. Ya meşhur üstün zekâlılar?
Parlak ve üstün yetenekli çocukların ötesinde üstün zekâlı çocuklar etrafı soru yağmuruna tutan, her daim sorgulayan, icat çıkarıp evi birbirine katan, ödev yapmayı dünyanın en sıkıcı işi olarak gören, birçok alana ilgi duyan, her şeyde mantık arayan, sağduyulu, güçlü bir belleğe sahip, mizah becerileri gelişmiş, kelime dağarcığı zengin, çabuk sıkılan, yaşıtlarından öte yetişkinlerle ilişki kurmayı yeğleyen, lider ruhlu, yaratıcı ve bitmek tükenmek bilmeyen bir öğrenme istekleri olan, aslında‘ideal çocuk’ olmayançocuklardır.
Parlak, özel yetenekli veya üstün zekâ3lı olsalar da aslında hepsinin çocukolduğunu; hepsinin ilgi, sevgi, şevkat, güven gibi temel insani değerlere ihtiyaç duyduğunu göz ardı etmemek asli görevimiz olmalıdır. Çocuklara yapabileceğimiz en büyük iyilik ise, onları olduğu gibi kabul edip ‘ideal çocuk’ olmaktan kurtarmak, her birini artı ve eksileriyle elimizden geldiğince tanımak, onlara ihtiyaçları olan desteği sağlayarak geleceklerine ışık tutmaktır.
Kaynakça : Prof.Dr.Ayşegül ATAMAN, Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü