Doktorsitesi.com

HER YÖNÜYLE İDRAR YOLU TAŞLARI

Doç. Dr. Necmettin Penbegül
Doç. Dr. Necmettin Penbegül
22 Nisan 2020149 görüntülenme
Randevu Al
HER YÖNÜYLE İDRAR YOLU TAŞLARI

İdrar yollar taş hastalığı sokakta karşılaştığımız her 11 kişiden 1’ini etkileyen bir hastalıktır. İdrar yollarında taşın nasıl oluştuğunu basit bir örnekle anlatmak gerekirse; içtiğimiz çaya sürekli şeker ilave etmeye devam edersek belli bir evreden sonra bu şekerin erimediğini ve bardağın altında çökeldiğini görürüz. Bundan sonra ilave ettiğimiz şekerin hepsi bardağın altında birikmeye başlayacaktır. İdrar yolları taşı oluşumu bu duruma çok benzer. İdrarımızda fazla bulunan mineral veya tuzlar zamanla kristalize olur ve bu kristaller de kademeli olarak büyüyerek taşa dönüşür. Yaptığımız idrarda bulunan kalsiyum, oksalat, sistin ve ürik asit maddelerinin normalden fazla bulunması böbrek taşı oluşumuna zemin hazırlar. Bununla birlikte sitrat gibi koruyucu maddelerin ise idrarda normalden daha az bulunması da taş oluşumunu kolaylaştırır. En önemli faktörlerden birisi ise yaptığımız günlük idrar miktarının az olmasıdır. İdrar yollarında oluşan taşların çoğu farkında olalım veya olmayalım idrar yaparken vücudumuzu terk eder.

İdrar yolları taşları farklı tip, renk ve yapıda olabilirler. En sık görülen taşlar tipleri ve görülme sıklıkları;
-Kalsiyum oksalat / fosfat taşları (%80)
-Ürik asit taşları (%5-10)
*Aşırı kilolularda, kronik ishalde, kontrolsüz tip 2 diyabette, gut hastalığında, hayvansal protein tüketiminde ve düşük sebze-meyve tüketiminde daha sık görülmektedir.
-Enfeksiyon taşları (%10)
*Bu taşlar sıklıkla çok büyük taşlardır. Sürekli İYE olanlar, sürekli kateter taşıyanlar ve idrar kesesini iyi boşaltamayanlarda daha sık görülmektedir.
-Sistin taşları (%1 den az) *Çocukluk çağında görülür ve böbreğin sistin denen aminoasidi tutamaması nedeniyle oluşur.

TAŞ İÇİN KİMLER RİSKLİDİR?

Böbreğin taş hastalığı coğrafik konumun, küresel ısınmanın olumsuz etkilediği iklim koşullarının, etnik yapının, beslenme tarzının ve genetik faktörlerin etkisi ile oluşan bir hastalıktır. Ülkemiz idrar yolları taş hastalığının sık görüldüğü ülkelerden birisidir. Özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde daha da sık rastlanmaktadır. İdrar yolları taş hastalığı açısından riskli olanlar;

Günlük yaptığı idrar miktarı 2,5 litreden az olanlar en önemli risk grubudur. Bu durum az sıvı tüketilmesine bağlı olduğu gibi; ağır iş yapanlarda, sıcak yerde yaşayan veya çalışanlarda yeterli sıvı alınmasına rağmen terleme yoluyla sıvı kaybından da kaynaklanabilir. İdrar miktarı azaldıkça idrar rengi koyulaşmaya ve idrardaki mineral ve tuz oranı artmaya başlar.

Aşırı tuz tüketenlerde ise idrara geçen tuzlar kalsiyumun idrarla atılmasına yol açarak taş oluşumunu kolaylaştırır. Ayrıca oksalattan zengin besinlerin aşırı tüketilmesi kalsiyum-oksalat taşlarına yol açabilir. Bunun dışında hayvansal protein tüketimi (kırmızı et, balık, tavuk) idrardaki asit seviyesini yükselterek ürik asit taşı ve kalsiyum taşı oluşumunu arttırabilir.

Çok sık idrar yolu enfeksiyonu geçirenlerde, idrar yollarında uzun süreli kateter bulunanlarda enfeksiyon taşları daha sık görülmektedir.

Ailesinde böbrek taşı hastalığı bulunan kişilerde de taş hastalığı görülme ihtimali yükselir.

Şişmanlık (obezite) durumunda idrardaki asit düzensizliği nedeniyle taş oluşabilir.

Doktor önerisi dışında kalsiyum ve vitamin C desteği alanlar da riskli grupta yer alabilirler.

Doğuştan idrar yollarında darlık ile seyreden hastalıkları olanlar da risk grubundadır.

Erkek olmakta bir risk faktörüdür. Erkeklerde taş 3 kat daha sık görülür.

HANGİ BELİRTİLER GÖRÜLÜYOR?

Böbrekteki taşlar sıklıkla herhangi bir şikâyete yol açmazlar ve bu nedenle tanı konamaz. Hatta bu taşlar genellikle yıllarca böbrekte kalır ve çok büyük boyutlara ulaşırlar. Böbrekteki taşlar böbrekten çıkınca; böbrek ile idrar kesesi arasındaki kanalda (üreter) ilerlemeye başlar. Bu taşlar kanalda ilerlerken idrar akışını kısmen ya da tamamen engeller ise böbrekte şişmeye (hidronefroz) ve şiddetli ağrıya yol açarlar.

Sık görülen şikayetler;

Ağrı;

Keskin, kramp tarzında sırt ve yan ağrısı şeklinde başlar ve sıklıkla alt karın bölgesi ile kasığa doğru ilerler. Bazı kadınlar bu ağrının doğum sancısından daha kötü olduğunu söylerler. Ağrı birden başlar ve dalgalanmalar şeklinde seyredebilir. Taş kanalda ilerledikçe ağrılarda yer değiştirerek, idrar yapamama hissi, idrar yaparken yanma hissi, sık sık ama az az idrar yapma, penis ucunda yanma gibi şikâyetlere yol açabilir.

Bulantı –kusma

İdrarda kanama (kimi zaman gözle görülür, kimi zaman mikroskopla görülebilir)

TANI NASIL KONUYOR?

Sıklıkla hastaların şikâyetleri nedeniyle yapılan tetkiklerinde ya da tesadüfen herhangi bir nedenle yapılan radyolojik tetkiklerde tanı konuluyor. Tanıda en zararsız yöntem ultrasonografidir. Bu yöntem özellikle gebelerde, çocuklarda ve radyasyona maruz kalmak istemeyen hastalarımızda kullandığımız ilk yöntemdir. Ancak bu tanı yöntemde çok küçük taşlar veya böbrekten çıkıp kanala düşen taşlar görülemeyebilir. Böbrek taşının tanısında en sık kullandığımız yöntem ise ilaçsız (kontrastsız) bilgisayarlı tomografi yöntemidir. Tomografi sayesinde hem en küçük taşları bile görüntüleyebiliyoruz hem de yapacağımız ameliyat ya da müdahaleyi planlayabilmek için 3 boyutlu görüntüler elde edebiliyoruz. Radyasyonlu bir tetkik olması dezavantaj olmakla birlikte bu tetkikteki radyasyon oranı yeni teknolojiler sayesinde ciddi oranda azalmıştır. Bu nedenle günlük pratiğimizde çok sık kullanmaktayız.

TEDAVİLERİNİ DİĞER MAKALEMİZDEN OKUYABİLİRSİNİZ...

Etiketler

Böbrek taşı oluşumuBöbrek taşı ağrısıBöbrek taşı teşhisiBöbrek taşı tanısıBöbrek taşı nasıl oluşurBöbrek taşı nedeniİdrar analiziİdrar yolu taşlarının lazerle tedavisiİdrar yolu taşları lazerle tedavisiİdrar yolu taşlarıİdrar yolu taşları neden olurİdrar yolu taşları tedavi yöntemleriidrar yolu taş

Yazar Hakkında

Doç. Dr. Necmettin Penbegül

Doç. Dr. Necmettin Penbegül

Doç. Dr. Necmettin PENBEGÜL, 1977 yılında Malatya'da doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından 1995 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini 2001 yılında başarıyla tamamlayarak Tıp Doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, 2001 - 2006 yılları arasında İstanbul Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tamamlayarak Üroloji Uzmanı olmuştur. İhtisas gerçekleştirdiği süre zarfında bir çok yurt içi ve yurt dışı çalışmalarında yer almış taş hastalıklarının Endoürolojik yaklaşımları konusunda eğitim almış Türk Üroloji Yeterlilik Kurulları (TÜYK) Üroloji Yeterlilik Sınavını da başarıyla tamamlamıştır.

Mecburi hizmetinin ardından 2009 yılında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Kliniği'nde ''Yardımcı Doçent'' olarak akademik çalışmalarına başlamış, Endoskopik Ürolojik ameliyatlara olan eğilimi nedeniyle 2010 yılında 1(bir) ay süre ile “Laparoskopik Ürolojik Cerrahi” konusunda İstanbul Tıp Fakültesi Üroloji Kliniğinde gözlemci olarak bulunmuş ve akabinde Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Kliniğinde Laparoskopik Ameliyatların başlamasını sağlamıştır. 2011 yılında Laparoskopik cerrahi konusundaki deneyimlerini arttırmak amacı ile Universitat Tübingen Klinik für Urologie / Stuttgart-Germany kliniğinde 3 ay süreyle gözlemci olarak bulunmuş olan Doç. Dr. Necmettin PENBEGÜL, Ülkesine döndükten sonra kliniğinde Laparoskopik Ürolojik ameliyatlara devam etmiş ve birçok kurslarda Laparoskopik Cerrahi eğitmeni olarak görev almıştır.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.

Benzer Makaleler

Bu uzmanın başka makalesi bulunmamaktadır