Doktorsitesi.com

GÜVENSİZ BAĞLANMA STİLLERİ

Aile Danışmanı Emine Tekkol
Aile Danışmanı Emine Tekkol
12 Kasım 202514 görüntülenme
Randevu Al
1- KAYGILI BAĞLANMA Bağlanma, stres ve tehdit karşısında bireyin güvenli bir figüre yönelmesini sağlayan, evrimsel kökenli bir biyolojik güvenlik sistemi olarak tanımlar. Bağlanma şeklimiz bebeklikten bakım veren kişi ile kurulan bağlanma ile gelişir.
GÜVENSİZ BAĞLANMA STİLLERİ

Mary Ainsworth’un Strange Situation çalışmaları (Ainsworth ve ark., 1978), bu kuramın gözlemsel temellerini güçlendirmiş; güvenli, kaygılı–kaçınan ve kaygılı–kararsız (ambivalent) stilleri tanımlamıştır. Daha sonra Main ve Solomon (1990), dezorganize bağlanmayı ekleyerek, özellikle tutarsız/ travmatik deneyimlerin bağlanma sistemi üzerindeki etkilerini kavramsallaştırmıştır. Erken bağlanma örüntüleri, yalnızca çocukluk dönemi için belirleyici değildir; yetişkinlikteki romantik, dostluk ve iş ilişkilerinin “kalıbını” da şekillendirebilir. Bireyin yaşam örüntüsünde yaşadığı travmatik öyküler ya da pozitif bir yaşam tarzı ile de bağlanma ilişkileri olumlu yönde gelişebilir. Bu yazıda bağlanma stillerinden kaygılı bağlanma hakkında bilgi verilecektir. Kaygılı bağlanan insanlar aslında duygu olarak her duyguyu fazlasıyla erken fark edip o duyguyu içselleştirmeleri diğer bağlanma stillerinden hızlıdır. Kaygılı bağlanan birinin duygu değişimini daha tetikte diğer kişilerin verdiği ip uçlarına karşı daha hassas duyguları doğru okuyabilirler. Fakat çok hızlı davranıp tepki verince duygu durumunu iyi yönetemeyebilirler. Kaygılı biri bu duygu anlama süresine biraz bekledikten sonra duygunun ve davranışın üzerine düşündükten sonra çözmeye çalışırlarsa daha sağlıklı yol alabilirler. Kaygılı bağlanma şeklinin oluşumunda bebeklikte bakım veren etkilidir. Özellikle çocuğun bakımına da istikralı karşılık veremeyen tutarsız davranan bakım veren tutumu etkili olabiliyor. Bakım veren kişinin bazen çok sert kızması bazen de şefkatli davranması bebekte kaygıyı arttırabiliyor sürekli tetikte olma hali gelişebiliyor, hangi duygu ile karşılaşacağını bilememesi bebeğin güvenli bağ kurmasına engel olabiliyor. Bakım verenler ile ilgili sürekli kafaları karışıktır. Ayrıldıklarında aşırı tepki verebilirler. Bu ayrışmaları bakım verenden kopmamayı anaokuluna veya 1. Sınıfa başlayan çocuklarda karşılaşılabiliyor. Çocuğun ayrılmama yeni girdiği ortamda uyum sağlama durumu oldukça zorlaşabiliyor. Anne babanın çocukla bir an oynaması ve hemen ardından çocuğu itmesi, çocuğu bazen çok şımartmak bazen de her talebini reddetmek bu yaptıklarına kayıtsız kalıp çocuğa hiçbir açıklamada bulunmamak, kendi yaşadığı olumsuz duygudan çocuğu sorumlu tutmak, örneğin “senin yüzünden mutsuzum, sinirliyim” gibi gerekçelerle suçluluk ve yetersizlik duygusunu çocuğa yüklemek. Çocukluk döneminde ebeveyni tarafından terk edilme, ani kayıplar, ergenlik ve gençlik döneminde terk edilme, bazen uzun süreli ilişkilerden sonra gelen ihanette kaygılı bağlanma duygusunu geliştirse de temelde bebeklikteki bağlanma çok etkilidir. Sosyal çevre kaygılı ise bu bağlanma stiline uyum geliştirebilirsiniz. Kaygılı bağlanmayı bir hikâye metaforu ile anlatmak bu duygunun zihinde nasıl yaşandığını daha iyi ifade edebilir:

Köyün birinde yaşan bir genç kız çeşmeden su almaya gider, evdekiler bekler ama bir türlü gelmez sonunda evin babası diğer kız kardeşi de çeşmeye gönderir. “Ablan hala gelmedi bak” der baba, Kız kardeş ablasının yanına çeşmeye gider ve ablasının çeşme başında oturmuş ve ağladığını görür. Kız kardeş telaşla ablasına “Ne olduğunu sorar” Abla “Daha ne olsun kardeşim, şu kayanın üstündeki çiçeği görüyor musun? İşte ben evlenirsem çocuğum olursa bu köye misafirliğe gelirsek çocuğum anneme o çiçeği koparayım derken ayağı kayıp o kayadan aşağı düşüp ölürse diye ağlıyorum.” Kız kardeşi de “Teyzesi kurban olsun yeğenine” deyip ağlamaya başlar. Evet kaygı tam olarak bu duygudur olasılıklar üzerine bu gününüzü yaşamayı engelleyebilir. Kaygılı bağlanma hep seviliyor muyum sorusu sordurabilir, terk edilmeyi kabullenmemeyi tetikleyip saplantılı bir kişilik geliştirebilir, ayrılamama duygusu ile mutsuz bir hayatı kabullenebilir. Bazen terk edildiğinde bile hala belki barışır diye terk eden kişi ile ilişkisini sürdürmeye çalışabilir. Sağlıklı bir terapi süreci ile bu durum olumlu yöne çevrilebilir. Bu duygunun farkına varılabilir.

Yazar Hakkında

Aile Danışmanı Emine Tekkol

Aile Danışmanı Emine Tekkol

Emine Tekkol, İstanbul'da hizmet veren bir Aile Danışmanıdır. Aile danışmanlığı alanındaki uzmanlık eğitimini Üsküdar Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Çocuk, ergen, yetişkin ve ailelerle çalışmakta olup, özellikle çocuklarla yapılan terapötik çalışmalarda oyun terapisi yöntemini etkin biçimde kullanmaktadır.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.