Günlük yeme sıklığımız ne olmalıdır?

Günlük yeme sıklığımız ne olmalıdır?

Yapılan bir çalışmaya göre erkek ve kız okul çocuklarında günde 3 öğün yemek yiyen grubun, günde 6—7 öğün yemek yiyen gruba göre deri altı yağ tabakası daha kalındır.

Sık sık ve günde 3 öğün beslenenler karşılaştırılınca; diyetin günde 3 öğün besleme şeklinden, sık sık besleme şekline değiştirilmesi ile kandaki yağ düzeyinde hızlı bir azalma olmuştur.

Başka bir çalışmada günde 3 öğün veya daha az yemek yeme, daha sık yemek yemeye göre kilo artmasına, kan kolesterol düzeyinin yükselmesine ve insülin direncine sebep olmuştur.

Genel olarak belirli dönemlerde beslenen insanların vücutlarında protein ve su miktarları azalır fakat yağ miktarı artar. Yeme sıklığının azaltılmasıyla oluşan sonuçlar bir süre sonra metabolizma uyum sağladığından gözlemlenmeyebilir. Fakat az az sık sık yeme düzenine geçildiğinde daha iyi sağlık sonuçlarına ulaşılacağı aşikardır.

Beslenme şeklinin herhangi bir sebeple değiştirilmesi geçici bir süreç de olsa metabolik aksama ve psikolojik gerginlik yaratır çünkü bu durumda yemek yeme sıklığı, yiyeceğin miktarı, diyetin bileşimi, bağırsaklardan emilimi, dokularda kullanılması ve fazlasının depo edilmesi vücudun alıştığı düzeni bozar. Buna bağlı olarak vücutta çeşitli enzim ve hormonların miktarı değişir. Bazı enzimler ve hormonlar günde 3 öğün beslenme şekline göre daha az, bazıları ise daha fazla salgılanırlar.

Günde 1 veya 2 öğün beslenme ve hatta günde 3 öğün beslenip de besinleri 3 eşit miktardaki öğünle tüketmemek de metabolizmayı aksatır. Genç kadınlarda günlük yemek miktarını 3 eşit öğünde bölen grubun, günlük yemek miktarını 1 büyük ve 2 küçük öğün halinde tüketen gruptan daha düşük kan kolesterol düzeyinin olduğu görülmüştür.

Kişinin yemek yemeye zaman ayırmaması veya öğün kaçırmakla az yiyeceğini ümit ederek zayıflayabileceğini düşünmesi hatalıdır. Kişi gelecek öğünde farkında olmadan hızlı ve fazla yemek yiyeceğinden sadece kendisini kandırmış olur.

Fazla miktarda yiyeceğin sindirim sistemine girmesi kişide uyuşukluk yaratır. Bağırsaklardan besin öğelerinin hızlı bir şekilde emilimi olur ve kandaki düzeyleri çok yükselir. Bunların bir kısmı o anda uzun süredir aç kalan hücre ve dokuların ihtiyacı için kullanılır, bir kısmı ise gereksiz yağ olarak depo edilir.

Ayrıca bu tip beslenenlerde bütün besin öğelerinin bağırsaklardan emilimi ve hücrelerde kullanılması daha az olacaktır, çünkü vücudun belirli bir sürede gerek besin öğelerini emme gerekse hücrelerde kullanma yeteneği sınırlıdır. Vücudun o anda ihtiyacı yoktur ve depolama yeteneği de hem miktar hem de besin öğelerinin çeşidine bağlı olarak sınırlıdır. Bu yüzden düzensiz beslenenlerde vücuttan idrar ve dışkı yolu ile kayıp özellikle bazı besin ögeleri için fazla olur.

Böylece vücut ihtiyacı olan besin ögelerinin tamamını alamaz. Bu tip beslenme kişilerde psikolojik gerginlik yarattığından iştah değişebilir. Belirli besin öğelerini almamak veya fazla kısıtlamak o besin öğesini içeren yiyeceklere karşı olan iştahı artırır, çünkü vücudun ihtiyacından fazla kısıtlanmıştır. Bunun sonucunda da kilo alımı ve sağlık sorunlarının ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelir.

Az az sık sık beslenme işte bu yüzden önemlidir. Ne kadar kilo kaybı başlangıç için sık sık beslenenlere kıyasla öğün sayısını azaltma ve besin kısıtlamayla daha fazla ya da aynı olsa da, kaybedilen kilolaların çoğu su ve kastan gidecektir. Böyle durumlarda da verilen kiloların geri dönüşü kaçınılmazdır.

Bu makale 13 Nisan 2021 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dyt. Tuğçe Çakır

Dyt Tuğçe Çakır, Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde başladığı eğitimini başarıyla tamamlayarak Diyetisyen ünvanını almıştır. 

Mesleki çalışmalarına The American Psychology Neuropsychology Center'da devam etmektedir.

Etiketler
Kilo kaybı
Dyt. Tuğçe Çakır
Dyt. Tuğçe Çakır
Ankara - Diyetisyen
Facebook Twitter Instagram Youtube