GEBELİK(PRENATAL) DÖNEMİNDE GÖRÜLEN ANKSİYETE VE STRESLE BAŞA ÇIKMA TUTUMLARI BAKIMINDAN FERTİL VE TEDAVİLİ İNFERTİLLER ARASINDA FARK VAR MI?

Op. Dr. Şadi Özdemir
Op. Dr. Şadi Özdemir
13 Kasım 2017151 görüntülenme
Randevu Al
GEBELİK(PRENATAL) DÖNEMİNDE GÖRÜLEN ANKSİYETE VE STRESLE BAŞA ÇIKMA TUTUMLARI BAKIMINDAN FERTİL VE TEDAVİLİ İNFERTİLLER ARASINDA FARK VAR MI?

İNFERTİLİTE KLİNİKLERİNDE PSİKOLOJİK DANIŞMANA GEREKSİNİM VAR MI?

YA DA TEDAVİ SONU OLUŞAN GEBELİKLERDE PSİKOLOG-JİNEKOLOG TAKİBİ GEREKLİ Mİ?

GEBELİK(PRENATAL) DÖNEMİNDE GÖRÜLEN ANKSİYETE VE STRESLE BAŞA ÇIKMA TUTUMLARI BAKIMINDAN FERTİL VE TEDAVİLİ İNFERTİLLER ARASINDA FARK VAR MI?

ÖZET:

Bu çalışmada infertilite tedavisi görerek gebe kalmış gebeler ile normal seyrinde oluşmuş gebeliklerde görülebilen anksiete ve stresle başa çıkma tutumları karşılaştırılmıştır.1n grup 50 kendiliğinden gebe kalan ,2. Grup  50 tedavi sonrası gebe kalan kadınlardan oluşmuştur.

Bu araştırmada, infertilite tedavisi görmüş  gebelerin fertil gebelere nazaran sürekli kaygı düzeyleri ve durumluk kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.Keza tedavi sonu gebe kalanların stresle başa çıkma tutumları tedavisiz gebelere göre daha yetersiz olduğu saptanmıştır.Her iki grupta da işlevsiz baş etme mekanizmaları kullanılmakta ,ancak tedavi görenlerde bu mekanizmalar daha da çoğalmaktadır.

ABSTRACT:

INFERTILITY TREATMENT OF PREGNANT WOMEN WITHH PREGNANT WOMEN IN PRENATAL PERIOD FERTİLE A COMPARASON OF THE ATTITUDES OF COPING WITH STRES AND ANXIETY

The main objektive of this work is to compare the pregnant women who have treated for infertility with women of prenatal anxiety with deir stress levels. .1.group sample 50 pregnant and 2. Group 50 pregnant women treated for infertility.

In this study, the state anxiety and trait anxiety levels the pregnant women who treated for infertility found higher compared to fertil women . In prenatal period, the stress level pregnant women who have treated infertility is inadequate compared to fertil pregnant women. When the anxiety level of fertile pregnant women increase, they start to use  dysfonctional coping mechanisms.Yet, these pregnant women  who have traeted infertility use much more dysfunctional  coping mechanisms. Throught the study , it has been found that the pregnant women who have traeted infertility have used their dysfunctional coping mechanisms more often compared to fertile pregnant women.

GİRİŞ    

Biz bu makalede infertilite(kısırlık) nin nedenlerini incelemekten ziyade sonucunda tedavi ile gebe kalmış kadınlar ile kendiliğinden gebe kalmış kadınlar arasındaki psikolojik farklılıkları incelemeyi amaçladık. Kıyaslamalı olarak gördük ki;kısırlığın kendisi zaten anksiete ve aynı  zamanda  bir stres durumudur. Anneye ait (female)fallopien,uterin ya da ovarian nedenlerin yanında , erkeğe ait(male ) nedenler  de doğallıkla mevcut olacaktır. Ancak açıklanamayan(anexplenoid) nedenler de mevcuttur. İşte bu sebebi açıklanamayan infertilite tanısı bile tek başına bir stres bozukluğu kaynağıdır. Bununla birlikte stres de hipotalamo-hipofizer aksı baskılayarak ve bozarak ovulasyonun bozulması ile infetriliteyi artırıcı bir neden olabilmektedir.

                İnfertilitede psikojenik neden hipotezi 1950’lerden beri  bir kısım yazarların konusu olmuştur.Annelik duyguları karşılanamayan kadınlarla yapılan psikianalitik çalışmalar sonucunda, kuvvetli iç çatışmalar ve psikosomatik yakınmaların infertil kadınlarda fertil anne adaylarına kıyasla daha belirgin olduğu tespit edilmiştir.(Sezgin ve Hocaoğlu 2014)(1)

 Gebeliğin kendisi de kadında anatomik,,fizyolojik ,biyokimyasal ve nihayet emosyonel değişiklikler yaşatan uzunca bir süreçtir. Bunun yanında gebelik öncesi tedavi süreçleri de uzamış ise problemin kendisi kadar önemli ve tedaviyi etkileyebilecek yeni bir emosyonel boyut da eklenmektedir.(Yenen ve ark.,2003)(2)

                Bu konudaki çalışmalar oldukça yeni ve sayısıal olarak da nispeten azdır.Post-partum(doğum sonu) depresyon ve anxite ile ilgili bir çok çalışma olmasına rağmen pre-partum(doğum öncesi) dönem sorunlarına ve bu sürecin tedavi süreçleri ile bağlantılarının psikolojik iredelenmesi ile ilgili çalışmalar çok azdır. Bu alan ,tıpkı prenataloji gibi yeni ve uzmanlık gerektiren bir dal olmaya aday gibi görünmektedir. Nitekim bir çok İNFERTİLİTE KLİNİĞİnde  psikolojik destek programları uygulamak üzere uzman psikologlara gereksinim duyulmaktadır. Bu yöntemlerle gebe kalan anne adaylarının özel sayılıp diğer gebelerden farklı şekilde takip edilmelerinin  gerektiğine dair inanç gün geçtikçe artmaktadır. Zira bu gebeler biz Kadın Doğum uzmanları tarafından YÜKSEK RİSKLİ GEBELİKLER/KIYMETLİ BEBEK grubu olarak sınıflandırmak durumundayız artık.

                İnfertilite tedavisini psiko-sosyal boyutu bakımından bu hastalar için yapılan incelemeler ve uygulanan ilaçlar, kısırlığın nedeni  erkek faktörü bile olsa, gebe kalamayan kadını erkeğe göre daha fazla etkilemeketedir.Denemelerin sayısı arttıkça, zamanla ortaya çıkan hasar da artmaktadır. Bireyde giderek suçluluk,öfke,başa çıkamama ve umutsuzluk duyguları baş gösterir.Yaratılan bu travma eşlerin dış dünya kadar birbirlerinden de uzaklaşmalarına neden olur.

                Yapılan çalışmalar infertil kadınlarda tedavi süreçlerinin yarattığı depresyonun; kanser,by-pass ameliyatı,hipertansiyon gibi hayatı tehdit edici durumlar yaşayan bireylerde görülen depresyonla benzer oranlarda görüldüğünü  ortaya koymuştur(Karaca,2011)(3)

                MATERYAL VE METOD

                Bu araştırmada model olarak daha önceden var olan ve şimdiki zamanda da süren bir durumu olduğu gibi tarif eden bir yöntem olan TARAMA MODELİ  esas alınarak inceleme olgularının değiştirilmeden objektif olarak veri olması esas alınmıştır.

                Materyal olarak Kişisel Bilgi Formu(KBF) araştırmacı tarafından geliştirilmiş,Durumluk-sürekli Kaygı Envanteri(STAI),Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme  Ölçeği(COPE) kullanılmıştır. Verilerin istastiki analizi ise iki grup arasındaki farkı Mann Whitney-U testi ve ikiden fazla grup durumunda parametrelerin gruplararası karşılaştırmalarında Kruskal Wallis H-Testi kullanılmış,Araştırmanın bağımlı ve bağımsız değişkenleri arasındaki ilşki Spearman korelasyonu ile test edilmiştir.

                TARTIŞMA

                Fertil ve İnfertil Gebelerde Stresle Başa çıkma Envanterinin Alt Ölçeklerinden ve Durumluluk-Sürekli Kaygı Ölçeklerinden Alınan Puanların ‘’Mann Whitney U’’ Testi ile Karşılaştırılması sonucu  grupların durumluk kaygı ölçeği puanı açısından anlamlı fark bululmuştur(p<0.01). İnfertilite tedavisi görmüş gebelerin aleyhine anlamlı fark var idi.Fertil gebelere göre durumluk kaygı düzeylerinin  daha yüksek olduğu saptandı.

                Sürekli Kaygı Ölçeği Puanlarında infertilite tedavisi görmüş gebelerin fertillere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır.

Fertil gebelerin infertilite tedavisi görmüş gebelere nazaran Yararlı Sosyal Destek Kullanımı Düzeyleri daha yüksektir.

                Fertil gebelerin inferttilite tedavisi görmüş gebelere göre  Diğer Meşguliyetleri Bastırma Düzeyleri daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır.

                Plan yapma düzeyleri açısından da ;Fertil gebeler infertilite tedavisi görenlere oranla daha yetenekli idiler.

                Pozitiv yeniden yorumlama ve gelişme alt ölçeği puanları açısından fertil gebeler lehine anlamlı bir fark olarak gelişme düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.

                Fertil gebelerin infertilite tedavisi görmüş gebelere göre  dini olarak başa çıkma düzeyleri ile şakaya vurma,duygusal sosyal destek kullanımı,kabullenme,zihinsel boş verme düzeyleri daha yüksek bulundu.           

                Bu gruplar arasında YAŞ faktörüne göre karşılaştırmamızda;sürekli kaygı,aktif başa çıkma,geri durma,plan yapma,pozitif yeniden yorumlama ve gelişme,dini olarak başa çıkma,şakaya vurma,duygusal sosyal destek kullanımı,kabullenme,zihinsel boş verme,soruna odaklanma,madde kullanumu,inkar,boş verme ölçeklerinden aldıkları puan açısından aralarında istatisitki olarak bir fark olup olmadığını belirlemek amacıyla KRUSKAL Wallis H-Testi yapılmış,gebelerin yaşları açısından bir fark olmadığı saptanmıştır.

                Sosyal Destek Kullanımı açısından ise 26-35 yaş arasındaki gebeler ,25 yaş üstündeki diğer gebelere oranla daha çok puan alarak anlamlı bir yetenek ortaya koydular.Bu gruptakilerin diğer meşguliyetleri bastırma düzeylerinin de daha yüksek olduğu görülmektedir.

                İnfertilite tedavisi gören ve görmeyen gebelerde gebelik sayısı bakımından yapılan karşılaştırma ve Kruskal Wallis H-Testi sonuçlarında anlamlı bir farklılığın olmadığı görülmektedir.

                İnfertilite tedavisi görenlerde sürekli kaygı düzeyi arttıkça sosyal destek kullanımı, aktif başa çıkma,geri durma,plan yapma ,diğer meşguliyetleri bastırma ,pozitif yeniden yorumlama ve kabullenme düzeylerinin düştüğünü görmekteyiz.

                Buna karşılık sürekli kaygı düzeyi arttıkça infertilite tedavisi gören gebelerde inkar,zihinsel boş verme,soruna odaklanma ve duyguları açığa vurma,davranışsal olarak boş verme ve madde kullanımı düzeylerinin artmakta olduğu görülmüştür.

                Bizim bulgu ve sonuçlarımızın dışında yapılan araştırma ve yayınlarda; Hjelmstedt ve arkadaşları(2003)(4) infertilite tedavisi sonrası gebe kalan kadınların kaygı düzeylerinin spontan gebe kalanlara kıyasla daha yüksek olduğuna dikkat çekmişlerdir.Monti ve arkadaşları(2008)(5) İtalyadaki araştırmalarında 30-32 gestasyonal haftadaki tedaviyle gebe kalmış infertil kadınlarda kaygı düzeyinin benzer şekilde arttığını yayınlamışlardır.Benzer şekilde Ataman ve Arslan(2010)(6) psikososyal etkileri yönlü gebelerin durumlarını karşılaştırmış,İranlı Hashemieh ve arkadaşları 100 infertilite sonu gebe kalan kadınları Beck Anksiyete Ölçeği ile yaptığı değerlendirmede %34 oranında anlamlı kaygı düzey artışı tespit ederek bizim araştırmamızı destekler sonuçlar bildirmektedirler.

                SON SÖZ VE SONUÇ

                Bizim ve benzeri araştırma sonuçları bize gösteriyor ki; infertilite tedavisi görüp te gebe kalan anne adayları prenatal dönemde stresle başa çıkmakta daha fazla zorlanmaktadırlar. Kaygı ve depresyon düzeyleri daha fazla olmaktadır. Doğurganlığın tarihsel ve şimdiki zamanlarda toplumsal statü bakımından ne kadar önemli olduğunu görmek zor değil. Kadının ilk çağlardaki yeri ve anaerkil Toplumun şekillenmesinde emeğin ilk yaratıcı gücü olduğunu biliyoruz.Doğurdukça emekçi artacak, kadının yeri de yücelecektir.Bu gün bile eğitim,sosyal güvence ve çalışma koşullarının daha az geliştiği toplumlarda doğurgan kadının yeri çok özeldir.Bu bakış açısı modern toplumlarda da bir şekilde geçerliliğini sürdürmektedir.

                İnfertilite ve IVF (in vitro fertilization) merkezleri  ile Doğum kliniklerinde klinik psikolog ve danışman psikologlara her geçen gün daha çok gereksinim olduğuna inanmaktayız.Jinekolog /obstetrisyen ve psikologların işbirliği önemsenmesi gereken bir antite olarak önümüzde durmaktadır.

Etiketler

Tüp bebek tedavi merkeziKısırlık tedavisiPsikolojik destekİnfertliteYüksek riskli gebelikGebelikPsikolojin

Yazar Hakkında

Op. Dr. Şadi Özdemir

Op. Dr. Şadi Özdemir

Op. Dr. Şadi ÖZDEMİR, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. İhtisasını ise, aynı üniversitede yapmış ve Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olmuştur. 

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.

Benzer Makaleler

Bu uzmanın başka makalesi bulunmamaktadır