Evlilikte Doğru Bilinen Yanlışlar


EVLİLİKLE İLGİLİ DOĞRU BİLİNEN YANLIŞLAR
Zihinsel kalıplarımıza yeniden bakmaya ne dersiniz?
Arife Ateş | Aile ve Çift Danışmanı
---
Giriş
Evlilik, iki kişinin hayatlarını birleştirme kararıyla başlayan, duygusal, zihinsel ve sosyal birçok boyutu içinde barındıran karmaşık bir süreçtir. Ancak ne yazık ki, bu sürece dair doğru sandığımız birçok yanlış inanç, ilişkilerin gidişatını olumsuz etkileyebilmektedir. “Evlilikte şu olursa sorun çıkar”, “Mutlu evlilik böyle olur” gibi genellemeler, çiftlerin birbirini anlamasını zorlaştırmakta ve çözüm yollarını tıkamaktadır.
Bu makalede, evlilikle ilgili toplumda yaygın biçimde kabul gören bazı yanlış inanışları ele alacak; araştırmalar, klinik gözlemler ve sağlıklı ilişki dinamikleri ışığında bu yargıların gerçeği ne kadar yansıttığını birlikte değerlendireceğiz.
1. “Nevrotik kişilikler evliliği bozar.”
Toplumda sıkça dile getirilen bu inanış, ruhsal zorluklar yaşayan bireylerin sağlıklı bir evlilik yürütemeyeceği yönündedir. Oysa araştırmalar gösteriyor ki bir evliliğin başarısı, bireylerin “normal” olup olmamasından çok, karşılıklı uyum becerilerine ve birbirlerini oldukları gibi kabul etmelerine bağlıdır.
Her bireyin kendine özgü zorlukları olabilir. Önemli olan, partnerlerin bu farklılıkları sevgiyle göğüsleyip, birlikte nasıl başa çıktıklarıdır.
2. “Ortak ilgi alanları güçlü bir evliliğin temelidir.”
Ortak hobiler paylaşmak elbette keyifli olabilir. Ancak bu benzerlikler, sağlıklı bir ilişkiyi garanti etmez. Asıl belirleyici olan, bu alanları paylaşırken ortaya çıkan iletişim kalitesidir.
Saygı içermeyen bir etkileşimde, tiyatro sevgisi bile tartışmaya dönüşebilir. Oysa farklı ilgi alanlarına sahip çiftler, karşılıklı saygı ve ilgiyle çok daha tatmin edici ilişkiler kurabilirler.
3. “Evlilikte her şey karşılıklı olmalı.”
İlişkilerde karşılıklılık ilkesi elbette önemlidir. Fakat bu durum, yapılan her davranışın bir “geri dönüşü” olması gerektiği anlamına gelmez.
Eğer eşler, birbirlerinin jestlerini puanlayan bir sistemle hareket ederse, ilişki bir sevgi bağından çok bir hesaplaşmaya döner. Oysa sağlıklı evliliklerde bireyler, karşılık beklemeksizin katkıda bulunur. Çünkü içsel motivasyonları sevgidir, minnettarlık duygusudur.
4. “Çatışmadan kaçınmak evliliği huzurlu kılar.”
Birçok çift, sorunları konuşmanın gerginlik yaratacağı kaygısıyla problemleri görmezden gelir. Ancak çözülemeyen her sorun zamanla birikerek ilişkiyi zedeler.
Araştırmalar, boşanma nedenlerinin başında büyük kavgaların değil, iletişim eksikliğinin geldiğini göstermektedir. Sağlıklı evlilikler, çatışmayı yönetebilen, duygularını dürüstçe paylaşabilen çiftlerle mümkündür.
5. “Aldatma evliliğin bitiş sebebidir.”
Elbette sadakatsizlik ilişkilerde büyük bir kırılma yaratabilir. Ancak çoğu zaman bu durum, evliliğin temelindeki başka sorunların sonucu olarak ortaya çıkar.
Duygusal uzaklık, değersizlik hissi ve takdir eksikliği, kişileri başka yönelimlere açık hale getirebilir. Yani aldatma, sebep değil, bir sonuç olabilir. Bu nedenle evliliğin temelinde yakınlık, ilgi ve güvenin sürekli beslenmesi önemlidir.
6. “Erkekler doğaları gereği evliliğe uygun değildir.”
Toplumsal olarak kabul gören bu inanç, sadakatsizliğin erkek doğasına bağlanmasıyla yaygınlaşmıştır. Oysa bilimsel araştırmalar, sadakat davranışlarının cinsiyetten çok kişilik yapısı ve fırsatlara bağlı olduğunu göstermektedir.
Günümüzde, evlilik dışı ilişki yaşayan kadın oranları da erkekleri geçmiştir. Bu da bize meselenin biyolojik değil, psikososyal temelli olduğunu açıkça göstermektedir.
7. “Kadınlar ve erkekler farklı gezegenlerden gelir.”
Kadın ve erkek arasındaki farklılıkları bir uçurummuş gibi göstermek, sağlıklı bir iletişimi baştan zorlaştırır. Farklı bakış açıları elbette vardır, ancak asıl belirleyici olan bu farklılıkları anlamaya ve yönetmeye yönelik niyettir.
Çalışmalar, evlilik doyumunun %70 oranında çiftler arasındaki dostluk ilişkisine bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Yani evliliğin duygusal omurgası; romantizmden çok arkadaşlıktır.
Sonuç
Evlilik hakkında doğru sandığımız birçok düşünce, aslında sağlıklı ilişkiler kurmamızın önünde engel olabilir. Bu kalıpları fark etmek, sorgulamak ve yerlerine daha gerçekçi ve ilişkileri besleyen yaklaşımlar koymak; hem birey olarak gelişmemizi hem de çift olarak güçlenmemizi sağlar.
Unutmayalım ki; evlilik, benzerlikte değil anlayışta, mükemmellikte değil şefkatte ve karşılıkta değil gönüllülükte anlam bulur.
Evliliğinizi yeniden yanımaya niyet ederseniz, ilişkinizde sizinle birlikte dönüşebilir.
Yazar Hakkında
Arife Ateş, Aile ve Çift Danışmanı. Anlam arayışından doğan mesleki yolculuğunda, Enneagram temelli bakışıyla bireylerin ve çiftlerin ilişkisel örüntülerini fark etmelerine rehberlik ediyor. Atölyeler, seanslar ve dijital içeriklerle ilişkilere dokunmaya devam ediyor.