EVLİLİK = BEN + BİZ + HEPİMİZ
Psikiyatrist Mehmet Sungur’un esprili bir lafıyla başlayalım: ‘Aşk bir görme bozukluğudur, evlilik de onun tedavisidir.’ Eğer evliyseniz kendi evliliğinize ve çevrenizdeki evlilere baktığınızda sizce doğru mu bu gerçekten? Evlilik, aşıkken göremediğiniz gerçeklerin buz gibi yüzüne çarpması mı? Ya da mutlu olmayı istiyorsanız beklentilerinizin hayal bulutlarında dolaşmayı bırakıp yeryüzüne inmesi mi?
Evlilik siteleri ve evlilik programlarının her zaman yüksektir ratingi. Sinan Çetin’in son programı da ayrılma aşamasındaki çiftleri birleştirmeye çalışıyor. Eski arkadaşları bulmak sosyal ağını geliştirmek amacıyla kurulmuş Facebook’a ne demeli? Tam bir tanışma, flörtleşme hatta tanışıp evlenme sitesine dönüşmüş durumda. Gün geçtikçe boşanma oranı yükselmesine rağmen tüm dünyada evlilik kurumu hala cazibesini korumakta.
Her sene katıldığım aile ve evlilik terapisi kongrelerinde ve eğitimlerinde en çok tartışılan konuları paylaşmak istiyorum sizlerle. Öncelikle ülkemizde ana sorun aileden ayrışamama sorunu. Seven, besleyen, koruyan Türk aileleri çocukları evlendikten sonra da onları çocukları olarak görmeye, ‘beslemeye’ devam ediyorlar. Yani büyümesine izin vermiyorlar. Özellikle de aile apartmanında oturan, aile işine devam eden ya da maddi gücün aile büyüklerinde olduğu gençlerin kurduğu evliliklerde görülen o ki gençlerin yeni ailesinin sınırlarını sağlıklı bir şekilde çizmesi mümkün olmuyor ve pek çok problemin nedeni de kök ailenin müdahaleleri oluyor. Ülkemizde pek çok genç evlenene kadar ailesiyle aynı evde oturuyor. Kendi başına ev idare etmeyi de bilmiyor, evlilik öncesi önemli bir aşama olan ‘tek başına yaşamaya adapte olma evresi’ni atlayıp kendini direkt eşiyle aynı evde yaşarken buluyor. Evinin o ‘biricik nazlı çocuğu’, bir anda kendini sorumluluklar ve yeni rollerin içinde buluyor. Adapte olması o kadar da kolay olmuyor tabii. Evlilikte kriz ilk ne zaman çıkıyor biliyor musunuz? Evlilik hazırlığı yaparken! Pek çok çift daha evlenemeden bu krizi atlatamıyor ve ayrılıyor. ‘Ne zaman evlenelim’, ‘Düğüne kimleri çağıralım’, ‘Nerde oturalım’, ‘Eve neler alalım’ derken aile büyükleri ilk müdahalelere başlıyorlar. Muhasebe defteri açılıyor ve ilk kayıtlar alınmaya başlıyor; ‘Senin ailen benim aileme şunları dedi’, ‘Siz şunları aldınız bunları biz aldık’, ‘Siz şu kadar kişi çağırdınız biz bu kadar’ vs. gibi aşkla başlayan yolculuk daha ilk sahnede ciddi bir zelzele yaşamaya başlıyor bile.
İstatistikler de destekliyor ki bu ilk krizi atlatan yeni evlilerin ‘ilk beş yıl’ı en kritik süreç. İlk yıl evliliğe ve aynı evde yaşamaya adaptasyon, yeni rollerin ve sorumlulukların kabul edilmesi ile geçiyor. Burada kendi ailelerinden net sınırlarla ayrışmış olması ve yeni kurduğu ailede karı-koca rolünü üstlenmesi önemli. Günümüzde pek çok çifte bakıldığında bu rollerin getirdiği görevlerin tam da üstlenilmediği, pek çok çiftin bireysel hayatlarını sürdürmeye çalıştıklarını, bunun da ailelerde sorun yarattığı görülmekte. Öncelikle bütçe, evin temizliği, alışverişi, sosyal ilişkilerin yeniden düzenlenmesi gibi konuların organize edilmesi gerekiyor. Ama daha önemlisi eskiye göre aile sisteminde bazı değişiklikler var. Artık pek çok kadın çalışıyor ve eşine maddi konularda destek oluyor. Eskiden daha gözleri pek açılmadan tecrübe edinmeden evlendirilen kadınlar artık özgürlüğün tadına vardıktan sonra evleniyor ve dünyanın, haklarının daha bir farkında ve bu haklarından ödün vermek istemiyor, işine gelmiyorsa sürdürmek için özveride bulunmuyor ve vazgeçiyor. ‘Boşanmış’ damgası yemek artık eskisi kadar korkutmuyor kadınları. Etrafında boşanan o kadar çok arkadaşı var ki, eskiden sakladığı medeni durumunu artık dışlanmadan rahatlıkla dile getirebiliyor.
Bu krizi de atlatan evli çiftleri şimdi de ‘çocuk sahibi olma’ bekliyor. Çocuk sahibi olunca, karı-kocalık rolüne anne-babalık rolleri ekleniyor ve evdeki sorumlulukların ve görevlerin yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Özellikle kadının üzerindeki sorumluluklar artıyor; anneliğe adaptasyon sürecinde sosyal destek alması bu süreci rahat atlatmasında çok önemli oluyor. Bu dönemde erkeğin de anneye ev işlerinde destek olması, bebeğin bakımında sorumluluk alması evliliğin bu evresini sağlıklı tamamlamada büyük rol oynuyor. Asıl sıkıntı ise daha karı- kocalık rollerini oturtamadan anne-baba olan çiftlerde yaşanıyor. Evlilikte enerji akışı çok önemli. Her yeni rol, her yeni sorumluluk bir enerji kaybına yol açarken, çiftlerin ilişkilerinde enerji artışıyla bu dengeyi korumaları gerekiyor. Her çiftin öncelikle BEN, daha sonra da BİZ enerjisine ihtiyacı var. Kişisel gelişimini arttırması, sevdiği arkadaşları ve ailesiyle zaman geçirmesi, sevdiği hobilerine zaman ayırması BEN enerjisini besliyor. Evlendikten sonra da aile bütünlüğünü koruyarak BEN enerjisine zaman ayırmalı. BİZ enerjisi ise çift olarak beraber olma nedenlerinden, sevgilerinden, aşklarından, ortak beklenti ve ihtiyaçlarının giderilmesinden besleniyor. Evlilikte her zaman eşit sevmeyebilirsiniz, bazen duygularınız artarken bazen azalabilir, bunu sorgulamak ve sürekli geçmişle kıyaslamak hatadır, önemli olan evliliğin içinde bulunduğun evresinin krizlerine karşı hazırlıklı olmak, bu evrenin gereksinimlerini ve ihtiyaçlarını gidermektir. Ergen bir çocuğu olan aile ile yeni doğmuş bir bebeği olan çiftin başa çıkması gereken problemler aynı değildir, aynı hazırlık da yeterli gelmiycektir, o yüzden içinde bulunulan süreç aynı bir iş analizi gibi iyi analiz edilmeli ve olası krizlerde ciddi hasarlar almak istemiyorsak önceden iyi hazırlık yapılmalıdır.
Bu kadar kriz lafından sonra iyi haber; yine istatistikler gösteriyor ki yalnızlar evlilere göre daha sık depresyona giriyor. Her türlü olası krize rağmen evliliğin bağlılık, kendini güvende hissetme ve paylaşım konularında ciddi bir gücü var hayata tutunmamızda. Bir gün kök ailemizi yitirdiğimizde geriye kalan eşimiz ve çocuklarımız oluyor, onlarla ilgili hedeflerimiz bize enerji veriyor ve hayata bağlıyor.
Evlilik iyi bir idare ve emek istiyor. Hayat gibi yerinde durmuyor, sürekli bir değişim gösteriyor. Biz değiştikçe, biz büyüyüp olgunlaştıkça o da büyüyüp olgunlaşıyor. Bir nehir gibi bazen sessiz sedasız akarken bazen de gürleyip kendi yoluna sığmıyor taşmak büyümek istiyor.
Değerlerinizle yoğurduğunuz çocuklarınızla zenginleşen HEPİMİZ enerjisi için BEN ve BİZ enerjilerini beslemeyi unutmayın. Birbirinizin beklentilerini, ihtiyaçlarını gözardı etmeyin, duyun, anlamaya çalışın. Muhasebe defteri tutmayı, haklı aramayı bırakın artık, geçmiş değil geleceğe çevirin yönünüzü. Madem birbirinizi seçtiniz, beraber yaşlanmanın tadını çıkartın! Evcilik oyunu oynamayı bırakıp mutlu bir beraberlik yaşamanız dileğiyle..
Evlilik ben+biz+hepimiz
