EBEVEYN TUTUMLARINI: TARİHSEL GELİŞİMİ VE AİLE TERAPİLERİNDEKİ KULLANIMI


Ebeveyn tutumları kavramı psikoloji tarihinde oldukça eskiye gider Antik Yunanda çocuk eğitimi bireysel değil toplumsal bir sorumluluk olarak görülüyordu. Ancak aile, çocuğun ilk ahlaki değerlerini aldığı yer olarak görülmüştür. Çocuk aileden disiplinözgürlük dengesi, sevgi-ahlak eğitimi, alışkanlıkların kazandırılması konusunda tartışmalar yaşanmış. Platon “Devlet” eserinde eğitimin toplumsal düzende önemli olduğunu vurgular, ailenin çocuk üzerinde etkisini sınırlı görmüş, Aristotales “Politika” ve “Nikomakhos’a Etik” adlı eserinde aileyi toplumun en küçük birimi olarak tanımlar. Çocuğun karakter gelişiminde alışkanlık ve disiplinin önemini vurgular. Anne-babanın aşırılıklarından kaçınarak ölçülü bir tutum benimsemesi gerektiğini söyler itidal (orta yol) yaklaşımı ne aşırı baskı ne aşırı hoşgörünün olmaması gerektiğini belirtir. İbn-i Haldun, İbni Sina ve diğer birçok İslam düşünürleri tarafından “Mutedil olma” kavramı üzerinden insanı ruhen sağlıklı olanı uyumlu ve ölçülü olarak davranan şeklinde tanımlanmıştır. İbni Sina aşırı faaliyetlerin insan psikolojisini etkilediğini, doğru olanın itidal olduğunu vurgulamış, mutedil mizaçlı olması için doğum öncesinde ve doğum sonrasında gerek bedensel gerekse duygusal gelişimi için yapılması gerekenleri anlatmıştır. İbni Sina ya göre çocuğun hoşlanmadığı şeylerden onu uzak tutmak, neyi ne zaman istediğini dikkate alarak ona yaklaşmak sevildiğini ona hissettirir. Ebeveynin ve büyüklerin bu yaklaşımla onun sevgi ve güvenini kazanmak mümkün olur. Aşırı öfke, büyük korku, üzüntü ve uyku bozukluğuna sebep olacak davranışlardan kaçınmak hem beden hem de ruh sağlığı açısından gereklidir. Güzel huyların çocuk ruhunda hiç ayrılmayacak bir alışkanlığa dönüşmesi ruhi bakımdan bozuk mizaçtan kaçınılması, huyların mutedil tutulma hem bedeni hem de ruhi sağlık için gereklidir. Modern psikoloji tarihinde bu davranışı tutumları hakkında fikirlerini belirtmiştir. İlk çıkışı İlk Çıkış Psikanalisttik Dönem: Sigmund Freud (1900-1930), temelinde ebeveyn-çocuk ilişkilerinin olduğunu vurguladı. Ancak ebeveyn tutumu terimini doğrudan kullanmadı. Anna Freud ve Melani Klaine; çocuk psikanaliziyle davranışların çocuk gelişiminde kritik rolünü tartıştılar. Burada daha çok “anne-baba” etkisinin kavramlaştırılması vardır. Adler ise biraz daha farklılaştı kardeş ilişkilerinin de etkili olduğunu vurguladı. Bireyin kişiliğini anlamada aile atmosferini çok önemser, kardeş sırası, kardeşler arası rekabet ve ailedeki ilişkiler kadar ebeveynlerin çocuklarına yaklaşım biçimlerinin de kişilik gelişimini belirlediğini subjektif olarak algılar ve bu algı onun yaşam stilini (life style) şekillendirir. İlk Sistematik Sınıflandırma: Kurt Lewin, Lippitt ve White (1930-1950) Laboratuvar deneylerinde “liderlik tarzlarını” araştırırken, çocuklarla olan yetişkin ilişkilerinde “otoriter, demokratik, serbest” yaklaşımlarını tanımladılar. Bu, ebeveyn tutumlarının ilk bilimsel sınıflandırması sayılır. Bu dönemden itibaren kavram daha çok “ebeveynlik stilleri” üzerinden incelenmeye başladı. Davranışçı ve Gelişimsel Yaklaşım ile en bilinen sınıflandırma oluştu. (1950–1970’ler) John Bowlby (1950’ler): Bağlanma kuramıyla ebeveynin çocuğa yaklaşım biçiminin duygusal güvenlik ve kişilik gelişimi için belirleyici olduğunu gösterdi. Özellikle anne ile kurulan ilk ilişkinin kişilik gelişimindeki etkisini vurgulamıştır. Diana Baumrind (1966, 1971) en bilinen sınıflandırmayı yaptı: • Otoriter tutum • Demokratik (otoritatif) tutum • İzin verici (gevşek) tutum Baumrind, ebeveyn tutumlarını çocukların bağımsızlık, sorumluluk ve sosyal beceriler üzerindeki etkileri açısından inceleyen ilk kişidir. Genişleme ve Yeni Boyutlar (1980–2000’ler) Maccoby & Martin (1983): Baumrind’in modelini genişleterek ihmal edici/ilgisiz tutumu eklediler. Böylece günümüzde kullanılan dört klasik tutum ortaya çıktı. Eğitim bilimlerinde “anne-baba tutumları” kavramı yaygınlaştı ve ölçeklerle ölçülmeye başlandı. Günümüzde (2000’ler–2025) “Ebeveyn tutumları” kavramı sadece çocuk yetiştirmedeki davranış tarzlarını değil, aynı zamanda kültürel farklılıkları, sosyoekonomik etkileri ve psikolojik sağlığı da kapsayacak şekilde genişledi. Güncel çalışmalarda sık kullanılan boyutlar: • Demokratik / Otoriter / İzin verici / İhmalkâr • Aşırı koruyucu / Baskıcı / Tutarsız / Hoşgörülü vb. Ayrıca pozitif ebeveynlik, bilinçli ebeveynlik, helikopter ebeveynlik, kaplan ebeveynlik gibi yeni kavramlar, ebeveyn tutumlarının farklı biçimlerini günümüzde tartışmaya açtı. Aile terapilerinde ebeveyn tutumları sıklıkla kullanılır. Genelde şu şekillerde kullanılır: Değerlendirme/Kavrama Aşaması: Terapist aileyle ilk görüşmelerde ebeveynlerin çocukla olan tutumları, disiplin anlayışları, sınır koyma, sıcaklık ve destek düzeyleri gibi unsurları anlamaya çalışır. Bu, sorunların kökenine ilişkin bilgi verir. Eğitim & Psiko-eğitim: Ebeveynlere, tutumlarının çocuğun davranışı ve psikolojisi üzerindeki etkileri öğretilir. Ebeveynlik becerileri, uygun disiplin, iletişim tarzları gibi konularda eğitim verilir. Davranışsal Müdahaleler: Ebeveynin çocuğa tepkileri değiştirilir; örneğin ödüllendirme, pekiştirme, tutarlı sınır koyma gibi. Tutumların somut davranışlara yansıyan kısmına müdahale edilir. Duygusal ve Bilişsel Müdahaleler: Ebeveynin kendi inançları, beklentileri, geçmiş deneyimlerinden kaynaklanan tutumları üzerinde çalışılır. Bilişsel yeniden yapılandırma teknikleri, empati geliştirme, duygusal farkındalık gibi yöntemler kullanılır. Sistemsel Yaklaşım: Terapi doğrudan ebeveyn–çocuk değil, tüm aile sistemi üzerinde yürütülür; kardeş ilişkileri, ebeveynler arası uyum, aile dinamikleri göz önünde tutulur. Takip ve Uygulama Kontrolü: Terapötik stratejiler seans dışına taşınır; evde uygulanma düzeyi, ebeveynlerin değişime devam edip etmedikleri izlenir. Ebeveyn tutumları sadece terapötik süreçte değerlendirme değişkeni olarak kullanılmaz, müdahalenin bir parçası haline gelmiştir. Tutumların değişmesi çocuğun durumunun iyileştirilmesinde kritik rol oynamaktadır.