Doktorsitesi.com

DİYABETİ FARK ET, TANI, ÖNLE!

Uzm. Dyt. Elif Melek Avcı
Uzm. Dyt. Elif Melek Avcı
9 Kasım 202348 görüntülenme
Randevu Al
14 kasım dünya diyabet günü; diyabetin farkındalığı , sağlığa zararlarının bilinmesi ve önlenebilirliğinin vurgulanması adına kutlanmaktadır. Diyabet aile öyküsünde olan kişilerin mutlaka yaşam tarzı değişiklikleri ve beslenme müdahaleleri ile diyabetten korunmaları önemle tavsiye edilir. Zira diyabet tek başına, tıbbi giderlerin 2 kat daha fazla olmasına neden olarak, GSMH ‘i yükselterek ekonomi açısından büyük yük oluşturmaktadır. Diyabetten korunmak için Akdeniz Beslenme Modeline uygun beslenme ve diyet modeli benimsenmelidir. Çözünür ve çözünmez posa kaynaklarından zengin ; mevsim meyve ve sebzelerinin günlük 5 posiyon kadar tüketilmesi, et – yumurta –kurubaklagil vb protein kaynağı besinlerin günlük 2-3 porsiyon kadar tüketilmesi, süt – yoğurt –ayran vb protein kaynaklarının günlük 2 porsiyon tüketilmesi, ekmek ve tahıl grubu besinlerden günlük 6-7 porsiyon ve işlenmemiş rafine edilmemiş tam tahıllı gıdalardan seçilmesi, su tüketiminin kg X 35 Ml günlük olması , zeytinyağının günlük 3-4 Yemek kaşığını geçmemesi ve hayvansal , doymuş yağ kaynaklarından uzak durulması önemle tavsiye edilmektedir. Rafine şeker kaynaklarından uzak durularak, günlük şekerden gelen enerjinin %10 ‘un altında olması önemlidir.
DİYABETİ FARK ET, TANI, ÖNLE!

Diyabet İnsülin sekresyonu ve aktivitesinde oluşan defektler sonucu meydana gelmektedir. Akabinde karbonhidrat / protein ve yağ metabolizmasındaki aksaklıklar ile birlikte kan şekeri yanıtının bozulması ile ilişkilidir.

Pankreasın Beta hücrelerinden salgılanan insülinin yetersiz olması veya salgılanamaması durumunda karşımıza çıkan bir sorundur. Gecikmiş insülin sekresyonu ve akabinde gelişen hiperglisemi ileperiferal insülin direnci karşımıza çıkmaktadır. İnsülin yetersizliği hipergliseminin artmasına, akabinde de intraabdominal obezitenin varlığında şiddetlenerek aşikar diyabetin gelişimine neden olmaktadır.

Ülkemizde 2000-2010 yılları arasında diyabet oranları %100 artmıştır. Bu oran ise dünya ortalamasının 2 katı kadar yüksektir. Maalesef diyabetle birlikte kalp ve damar hastalıklarının görülme riski 2-5 kat artmıştır. Akabinde Nefropati, nöropati, diyabetik ayak, retinopati vb hastalıkların görülme riski artmaktadır.

Obezite diyabet tanısından 15-20 yıl öncesinde metabolik bozukluklara yol açar.. Yanlış beslenme ve obezite ile birlikte; insülin düzeyi yükselir, insülin direnci gelişir. İlk etapta açlık kan şekeri ve tokluk kan şekeri ideal seviyelerdedir, ilerleyen zamanda gecikmiş glikoz tolaransı başlar. Beslenme ve diyet müdahaleleri önemsenmez ise pankreas hücrelerindeki defektler hızla artar ve devamında açlık – tokluk kan şekerleri ve insülin seviyeleri istenen seviyelerin dışında seyreder. Hiperglisemi atakları tetiklenir.

Diyabetin belirtileri; çok susama, çok fazla idrara çıkma, çok yeme ve dehidrasyon olarak karşımıza çıkar. Ani kan şekeri değişiklikleri ani terlemeler ve ateş basmaları eşlik edebilir.

Gebelik döneminde Gestasyonel diyabet olarak isimlendirilen gebelik diyabeti, doğumdan sonra kaybolabilir. Fakat bu tür gebeliklerin sonunda dünyaya gelen bebekler diyabete yakalanma riski yüksek olarak doğarlar. Ailenin beslenme kültürü, beslenme şekli, yemeklerin pişirme ve hazırlama teknikleri vb bir çok unsur akabinde tip 2 diyabetin gelişimini tetikleyebilir. Zira ülkemizde her 10 kadından 4’ü her 10 erkekten 2’si Obezite tanısı almıştır. Gelecek nesillerin metabolik sendrom gelişimini önlemek ve ilerlemesini durdurmak adına; yeterli – dengeli ve sağlıklı beslenmek önem taşımaktadır…

14 kasım dünya diyabet günü; diyabetin farkındalığı , sağlığa zararlarının bilinmesi ve önlenebilirliğinin vurgulanması adına kutlanmaktadır. Diyabet aile öyküsünde olan kişilerin mutlaka yaşam tarzı değişiklikleri ve beslenme müdahaleleri ile diyabetten korunmaları önemle tavsiye edilir. Zira diyabet tek başına, tıbbi giderlerin 2 kat daha fazla olmasına neden olarak, GSMH ‘i yükselterek ekonomi açısından büyük yük oluşturmaktadır.

Diyabetten korunmak için Akdeniz Beslenme Modeline uygun beslenme ve diyet modeli benimsenmelidir. Çözünür ve çözünmez posa kaynaklarından zengin ; mevsim meyve ve sebzelerinin günlük 5 posiyon kadar tüketilmesi, et – yumurta –kurubaklagil vb protein kaynağı besinlerin günlük 2-3 porsiyon kadar tüketilmesi, süt – yoğurt –ayran vb protein kaynaklarının günlük 2 porsiyon tüketilmesi, ekmek ve tahıl grubu besinlerden günlük 6-7 porsiyon ve işlenmemiş rafine edilmemiş tam tahıllı gıdalardan seçilmesi, su tüketiminin kg X 35 Ml günlük olması , zeytinyağının günlük 3-4 Yemek kaşığını geçmemesi ve hayvansal , doymuş yağ kaynaklarından uzak durulması önemle tavsiye edilmektedir. Rafine şeker kaynaklarından uzak durularak, günlük şekerden gelen enerjinin %10 ‘un altında olması önemlidir.

Diyabet İnsülin sekresyonu ve aktivitesinde oluşan defektler sonucu meydana gelmektedir. Akabinde karbonhidrat / protein ve yağ metabolizmasındaki aksaklıklar ile birlikte kan şekeri yanıtının bozulması ile ilişkilidir.

Pankreasın Beta hücrelerinden salgılanan insülinin yetersiz olması veya salgılanamaması durumunda karşımıza çıkan bir sorundur. Gecikmiş insülin sekresyonu ve akabinde gelişen hiperglisemi ileperiferal insülin direnci karşımıza çıkmaktadır. İnsülin yetersizliği hipergliseminin artmasına, akabinde de intraabdominal obezitenin varlığında şiddetlenerek aşikar diyabetin gelişimine neden olmaktadır.

Ülkemizde 2000-2010 yılları arasında diyabet oranları %100 artmıştır. Bu oran ise dünya ortalamasının 2 katı kadar yüksektir. Maalesef diyabetle birlikte kalp ve damar hastalıklarının görülme riski 2-5 kat artmıştır. Akabinde Nefropati, nöropati, diyabetik ayak, retinopati vb hastalıkların görülme riski artmaktadır.

Obezite diyabet tanısından 15-20 yıl öncesinde metabolik bozukluklara yol açar.. Yanlış beslenme ve obezite ile birlikte; insülin düzeyi yükselir, insülin direnci gelişir. İlk etapta açlık kan şekeri ve tokluk kan şekeri ideal seviyelerdedir, ilerleyen zamanda gecikmiş glikoz tolaransı başlar. Beslenme ve diyet müdahaleleri önemsenmez ise pankreas hücrelerindeki defektler hızla artar ve devamında açlık – tokluk kan şekerleri ve insülin seviyeleri istenen seviyelerin dışında seyreder. Hiperglisemi atakları tetiklenir.

Diyabetin belirtileri; çok susama, çok fazla idrara çıkma, çok yeme ve dehidrasyon olarak karşımıza çıkar. Ani kan şekeri değişiklikleri ani terlemeler ve ateş basmaları eşlik edebilir.

Gebelik döneminde Gestasyonel diyabet olarak isimlendirilen gebelik diyabeti, doğumdan sonra kaybolabilir. Fakat bu tür gebeliklerin sonunda dünyaya gelen bebekler diyabete yakalanma riski yüksek olarak doğarlar. Ailenin beslenme kültürü, beslenme şekli, yemeklerin pişirme ve hazırlama teknikleri vb bir çok unsur akabinde tip 2 diyabetin gelişimini tetikleyebilir. Zira ülkemizde her 10 kadından 4’ü her 10 erkekten 2’si Obezite tanısı almıştır. Gelecek nesillerin metabolik sendrom gelişimini önlemek ve ilerlemesini durdurmak adına; yeterli – dengeli ve sağlıklı beslenmek önem taşımaktadır…

14 kasım dünya diyabet günü; diyabetin farkındalığı , sağlığa zararlarının bilinmesi ve önlenebilirliğinin vurgulanması adına kutlanmaktadır. Diyabet aile öyküsünde olan kişilerin mutlaka yaşam tarzı değişiklikleri ve beslenme müdahaleleri ile diyabetten korunmaları önemle tavsiye edilir. Zira diyabet tek başına, tıbbi giderlerin 2 kat daha fazla olmasına neden olarak, GSMH ‘i yükselterek ekonomi açısından büyük yük oluşturmaktadır.

Diyabetten korunmak için Akdeniz Beslenme Modeline uygun beslenme ve diyet modeli benimsenmelidir. Çözünür ve çözünmez posa kaynaklarından zengin ; mevsim meyve ve sebzelerinin günlük 5 posiyon kadar tüketilmesi, et – yumurta –kurubaklagil vb protein kaynağı besinlerin günlük 2-3 porsiyon kadar tüketilmesi, süt – yoğurt –ayran vb protein kaynaklarının günlük 2 porsiyon tüketilmesi, ekmek ve tahıl grubu besinlerden günlük 6-7 porsiyon ve işlenmemiş rafine edilmemiş tam tahıllı gıdalardan seçilmesi, su tüketiminin kg X 35 Ml günlük olması , zeytinyağının günlük 3-4 Yemek kaşığını geçmemesi ve hayvansal , doymuş yağ kaynaklarından uzak durulması önemle tavsiye edilmektedir. Rafine şeker kaynaklarından uzak durularak, günlük şekerden gelen enerjinin %10 ‘un altında olması önemlidir.

Diyabet İnsülin sekresyonu ve aktivitesinde oluşan defektler sonucu meydana gelmektedir. Akabinde karbonhidrat / protein ve yağ metabolizmasındaki aksaklıklar ile birlikte kan şekeri yanıtının bozulması ile ilişkilidir.

Pankreasın Beta hücrelerinden salgılanan insülinin yetersiz olması veya salgılanamaması durumunda karşımıza çıkan bir sorundur. Gecikmiş insülin sekresyonu ve akabinde gelişen hiperglisemi ileperiferal insülin direnci karşımıza çıkmaktadır. İnsülin yetersizliği hipergliseminin artmasına, akabinde de intraabdominal obezitenin varlığında şiddetlenerek aşikar diyabetin gelişimine neden olmaktadır.

Ülkemizde 2000-2010 yılları arasında diyabet oranları %100 artmıştır. Bu oran ise dünya ortalamasının 2 katı kadar yüksektir. Maalesef diyabetle birlikte kalp ve damar hastalıklarının görülme riski 2-5 kat artmıştır. Akabinde Nefropati, nöropati, diyabetik ayak, retinopati vb hastalıkların görülme riski artmaktadır.

Obezite diyabet tanısından 15-20 yıl öncesinde metabolik bozukluklara yol açar.. Yanlış beslenme ve obezite ile birlikte; insülin düzeyi yükselir, insülin direnci gelişir. İlk etapta açlık kan şekeri ve tokluk kan şekeri ideal seviyelerdedir, ilerleyen zamanda gecikmiş glikoz tolaransı başlar. Beslenme ve diyet müdahaleleri önemsenmez ise pankreas hücrelerindeki defektler hızla artar ve devamında açlık – tokluk kan şekerleri ve insülin seviyeleri istenen seviyelerin dışında seyreder. Hiperglisemi atakları tetiklenir.

Diyabetin belirtileri; çok susama, çok fazla idrara çıkma, çok yeme ve dehidrasyon olarak karşımıza çıkar. Ani kan şekeri değişiklikleri ani terlemeler ve ateş basmaları eşlik edebilir.

Gebelik döneminde Gestasyonel diyabet olarak isimlendirilen gebelik diyabeti, doğumdan sonra kaybolabilir. Fakat bu tür gebeliklerin sonunda dünyaya gelen bebekler diyabete yakalanma riski yüksek olarak doğarlar. Ailenin beslenme kültürü, beslenme şekli, yemeklerin pişirme ve hazırlama teknikleri vb bir çok unsur akabinde tip 2 diyabetin gelişimini tetikleyebilir. Zira ülkemizde her 10 kadından 4’ü her 10 erkekten 2’si Obezite tanısı almıştır. Gelecek nesillerin metabolik sendrom gelişimini önlemek ve ilerlemesini durdurmak adına; yeterli – dengeli ve sağlıklı beslenmek önem taşımaktadır…

14 kasım dünya diyabet günü; diyabetin farkındalığı , sağlığa zararlarının bilinmesi ve önlenebilirliğinin vurgulanması adına kutlanmaktadır. Diyabet aile öyküsünde olan kişilerin mutlaka yaşam tarzı değişiklikleri ve beslenme müdahaleleri ile diyabetten korunmaları önemle tavsiye edilir. Zira diyabet tek başına, tıbbi giderlerin 2 kat daha fazla olmasına neden olarak, GSMH ‘i yükselterek ekonomi açısından büyük yük oluşturmaktadır.

Diyabetten korunmak için Akdeniz Beslenme Modeline uygun beslenme ve diyet modeli benimsenmelidir. Çözünür ve çözünmez posa kaynaklarından zengin ; mevsim meyve ve sebzelerinin günlük 5 posiyon kadar tüketilmesi, et – yumurta –kurubaklagil vb protein kaynağı besinlerin günlük 2-3 porsiyon kadar tüketilmesi, süt – yoğurt –ayran vb protein kaynaklarının günlük 2 porsiyon tüketilmesi, ekmek ve tahıl grubu besinlerden günlük 6-7 porsiyon ve işlenmemiş rafine edilmemiş tam tahıllı gıdalardan seçilmesi, su tüketiminin kg X 35 Ml günlük olması , zeytinyağının günlük 3-4 Yemek kaşığını geçmemesi ve hayvansal , doymuş yağ kaynaklarından uzak durulması önemle tavsiye edilmektedir. Rafine şeker kaynaklarından uzak durularak, günlük şekerden gelen enerjinin %10 ‘un altında olması önemlidir.

Diyabet İnsülin sekresyonu ve aktivitesinde oluşan defektler sonucu meydana gelmektedir. Akabinde karbonhidrat / protein ve yağ metabolizmasındaki aksaklıklar ile birlikte kan şekeri yanıtının bozulması ile ilişkilidir.

Pankreasın Beta hücrelerinden salgılanan insülinin yetersiz olması veya salgılanamaması durumunda karşımıza çıkan bir sorundur. Gecikmiş insülin sekresyonu ve akabinde gelişen hiperglisemi ileperiferal insülin direnci karşımıza çıkmaktadır. İnsülin yetersizliği hipergliseminin artmasına, akabinde de intraabdominal obezitenin varlığında şiddetlenerek aşikar diyabetin gelişimine neden olmaktadır.

Ülkemizde 2000-2010 yılları arasında diyabet oranları %100 artmıştır. Bu oran ise dünya ortalamasının 2 katı kadar yüksektir. Maalesef diyabetle birlikte kalp ve damar hastalıklarının görülme riski 2-5 kat artmıştır. Akabinde Nefropati, nöropati, diyabetik ayak, retinopati vb hastalıkların görülme riski artmaktadır.

Obezite diyabet tanısından 15-20 yıl öncesinde metabolik bozukluklara yol açar.. Yanlış beslenme ve obezite ile birlikte; insülin düzeyi yükselir, insülin direnci gelişir. İlk etapta açlık kan şekeri ve tokluk kan şekeri ideal seviyelerdedir, ilerleyen zamanda gecikmiş glikoz tolaransı başlar. Beslenme ve diyet müdahaleleri önemsenmez ise pankreas hücrelerindeki defektler hızla artar ve devamında açlık – tokluk kan şekerleri ve insülin seviyeleri istenen seviyelerin dışında seyreder. Hiperglisemi atakları tetiklenir.

Diyabetin belirtileri; çok susama, çok fazla idrara çıkma, çok yeme ve dehidrasyon olarak karşımıza çıkar. Ani kan şekeri değişiklikleri ani terlemeler ve ateş basmaları eşlik edebilir.

Gebelik döneminde Gestasyonel diyabet olarak isimlendirilen gebelik diyabeti, doğumdan sonra kaybolabilir. Fakat bu tür gebeliklerin sonunda dünyaya gelen bebekler diyabete yakalanma riski yüksek olarak doğarlar. Ailenin beslenme kültürü, beslenme şekli, yemeklerin pişirme ve hazırlama teknikleri vb bir çok unsur akabinde tip 2 diyabetin gelişimini tetikleyebilir. Zira ülkemizde her 10 kadından 4’ü her 10 erkekten 2’si Obezite tanısı almıştır. Gelecek nesillerin metabolik sendrom gelişimini önlemek ve ilerlemesini durdurmak adına; yeterli – dengeli ve sağlıklı beslenmek önem taşımaktadır…

14 kasım dünya diyabet günü; diyabetin farkındalığı , sağlığa zararlarının bilinmesi ve önlenebilirliğinin vurgulanması adına kutlanmaktadır. Diyabet aile öyküsünde olan kişilerin mutlaka yaşam tarzı değişiklikleri ve beslenme müdahaleleri ile diyabetten korunmaları önemle tavsiye edilir. Zira diyabet tek başına, tıbbi giderlerin 2 kat daha fazla olmasına neden olarak, GSMH ‘i yükselterek ekonomi açısından büyük yük oluşturmaktadır.

Diyabetten korunmak için Akdeniz Beslenme Modeline uygun beslenme ve diyet modeli benimsenmelidir. Çözünür ve çözünmez posa kaynaklarından zengin ; mevsim meyve ve sebzelerinin günlük 5 posiyon kadar tüketilmesi, et – yumurta –kurubaklagil vb protein kaynağı besinlerin günlük 2-3 porsiyon kadar tüketilmesi, süt – yoğurt –ayran vb protein kaynaklarının günlük 2 porsiyon tüketilmesi, ekmek ve tahıl grubu besinlerden günlük 6-7 porsiyon ve işlenmemiş rafine edilmemiş tam tahıllı gıdalardan seçilmesi, su tüketiminin kg X 35 Ml günlük olması , zeytinyağının günlük 3-4 Yemek kaşığını geçmemesi ve hayvansal , doymuş yağ kaynaklarından uzak durulması önemle tavsiye edilmektedir. Rafine şeker kaynaklarından uzak durularak, günlük şekerden gelen enerjinin %10 ‘un altında olması önemlidir.

Diyabet İnsülin sekresyonu ve aktivitesinde oluşan defektler sonucu meydana gelmektedir. Akabinde karbonhidrat / protein ve yağ metabolizmasındaki aksaklıklar ile birlikte kan şekeri yanıtının bozulması ile ilişkilidir.

Pankreasın Beta hücrelerinden salgılanan insülinin yetersiz olması veya salgılanamaması durumunda karşımıza çıkan bir sorundur. Gecikmiş insülin sekresyonu ve akabinde gelişen hiperglisemi ileperiferal insülin direnci karşımıza çıkmaktadır. İnsülin yetersizliği hipergliseminin artmasına, akabinde de intraabdominal obezitenin varlığında şiddetlenerek aşikar diyabetin gelişimine neden olmaktadır.

Ülkemizde 2000-2010 yılları arasında diyabet oranları %100 artmıştır. Bu oran ise dünya ortalamasının 2 katı kadar yüksektir. Maalesef diyabetle birlikte kalp ve damar hastalıklarının görülme riski 2-5 kat artmıştır. Akabinde Nefropati, nöropati, diyabetik ayak, retinopati vb hastalıkların görülme riski artmaktadır.

Obezite diyabet tanısından 15-20 yıl öncesinde metabolik bozukluklara yol açar.. Yanlış beslenme ve obezite ile birlikte; insülin düzeyi yükselir, insülin direnci gelişir. İlk etapta açlık kan şekeri ve tokluk kan şekeri ideal seviyelerdedir, ilerleyen zamanda gecikmiş glikoz tolaransı başlar. Beslenme ve diyet müdahaleleri önemsenmez ise pankreas hücrelerindeki defektler hızla artar ve devamında açlık – tokluk kan şekerleri ve insülin seviyeleri istenen seviyelerin dışında seyreder. Hiperglisemi atakları tetiklenir.

Diyabetin belirtileri; çok susama, çok fazla idrara çıkma, çok yeme ve dehidrasyon olarak karşımıza çıkar. Ani kan şekeri değişiklikleri ani terlemeler ve ateş basmaları eşlik edebilir.

Gebelik döneminde Gestasyonel diyabet olarak isimlendirilen gebelik diyabeti, doğumdan sonra kaybolabilir. Fakat bu tür gebeliklerin sonunda dünyaya gelen bebekler diyabete yakalanma riski yüksek olarak doğarlar. Ailenin beslenme kültürü, beslenme şekli, yemeklerin pişirme ve hazırlama teknikleri vb bir çok unsur akabinde tip 2 diyabetin gelişimini tetikleyebilir. Zira ülkemizde her 10 kadından 4’ü her 10 erkekten 2’si Obezite tanısı almıştır. Gelecek nesillerin metabolik sendrom gelişimini önlemek ve ilerlemesini durdurmak adına; yeterli – dengeli ve sağlıklı beslenmek önem taşımaktadır…

14 kasım dünya diyabet günü; diyabetin farkındalığı , sağlığa zararlarının bilinmesi ve önlenebilirliğinin vurgulanması adına kutlanmaktadır. Diyabet aile öyküsünde olan kişilerin mutlaka yaşam tarzı değişiklikleri ve beslenme müdahaleleri ile diyabetten korunmaları önemle tavsiye edilir. Zira diyabet tek başına, tıbbi giderlerin 2 kat daha fazla olmasına neden olarak, GSMH ‘i yükselterek ekonomi açısından büyük yük oluşturmaktadır.

Diyabetten korunmak için Akdeniz Beslenme Modeline uygun beslenme ve diyet modeli benimsenmelidir. Çözünür ve çözünmez posa kaynaklarından zengin ; mevsim meyve ve sebzelerinin günlük 5 posiyon kadar tüketilmesi, et – yumurta –kurubaklagil vb protein kaynağı besinlerin günlük 2-3 porsiyon kadar tüketilmesi, süt – yoğurt –ayran vb protein kaynaklarının günlük 2 porsiyon tüketilmesi, ekmek ve tahıl grubu besinlerden günlük 6-7 porsiyon ve işlenmemiş rafine edilmemiş tam tahıllı gıdalardan seçilmesi, su tüketiminin kg X 35 Ml günlük olması , zeytinyağının günlük 3-4 Yemek kaşığını geçmemesi ve hayvansal , doymuş yağ kaynaklarından uzak durulması önemle tavsiye edilmektedir. Rafine şeker kaynaklarından uzak durularak, günlük şekerden gelen enerjinin %10 ‘un altında olması önemlidir.

Diyabet İnsülin sekresyonu ve aktivitesinde oluşan defektler sonucu meydana gelmektedir. Akabinde karbonhidrat / protein ve yağ metabolizmasındaki aksaklıklar ile birlikte kan şekeri yanıtının bozulması ile ilişkilidir.

Pankreasın Beta hücrelerinden salgılanan insülinin yetersiz olması veya salgılanamaması durumunda karşımıza çıkan bir sorundur. Gecikmiş insülin sekresyonu ve akabinde gelişen hiperglisemi ileperiferal insülin direnci karşımıza çıkmaktadır. İnsülin yetersizliği hipergliseminin artmasına, akabinde de intraabdominal obezitenin varlığında şiddetlenerek aşikar diyabetin gelişimine neden olmaktadır.

Ülkemizde 2000-2010 yılları arasında diyabet oranları %100 artmıştır. Bu oran ise dünya ortalamasının 2 katı kadar yüksektir. Maalesef diyabetle birlikte kalp ve damar hastalıklarının görülme riski 2-5 kat artmıştır. Akabinde Nefropati, nöropati, diyabetik ayak, retinopati vb hastalıkların görülme riski artmaktadır.

Obezite diyabet tanısından 15-20 yıl öncesinde metabolik bozukluklara yol açar.. Yanlış beslenme ve obezite ile birlikte; insülin düzeyi yükselir, insülin direnci gelişir. İlk etapta açlık kan şekeri ve tokluk kan şekeri ideal seviyelerdedir, ilerleyen zamanda gecikmiş glikoz tolaransı başlar. Beslenme ve diyet müdahaleleri önemsenmez ise pankreas hücrelerindeki defektler hızla artar ve devamında açlık – tokluk kan şekerleri ve insülin seviyeleri istenen seviyelerin dışında seyreder. Hiperglisemi atakları tetiklenir.

Diyabetin belirtileri; çok susama, çok fazla idrara çıkma, çok yeme ve dehidrasyon olarak karşımıza çıkar. Ani kan şekeri değişiklikleri ani terlemeler ve ateş basmaları eşlik edebilir.

Gebelik döneminde Gestasyonel diyabet olarak isimlendirilen gebelik diyabeti, doğumdan sonra kaybolabilir. Fakat bu tür gebeliklerin sonunda dünyaya gelen bebekler diyabete yakalanma riski yüksek olarak doğarlar. Ailenin beslenme kültürü, beslenme şekli, yemeklerin pişirme ve hazırlama teknikleri vb bir çok unsur akabinde tip 2 diyabetin gelişimini tetikleyebilir. Zira ülkemizde her 10 kadından 4’ü her 10 erkekten 2’si Obezite tanısı almıştır. Gelecek nesillerin metabolik sendrom gelişimini önlemek ve ilerlemesini durdurmak adına; yeterli – dengeli ve sağlıklı beslenmek önem taşımaktadır…

14 kasım dünya diyabet günü; diyabetin farkındalığı , sağlığa zararlarının bilinmesi ve önlenebilirliğinin vurgulanması adına kutlanmaktadır. Diyabet aile öyküsünde olan kişilerin mutlaka yaşam tarzı değişiklikleri ve beslenme müdahaleleri ile diyabetten korunmaları önemle tavsiye edilir. Zira diyabet tek başına, tıbbi giderlerin 2 kat daha fazla olmasına neden olarak, GSMH ‘i yükselterek ekonomi açısından büyük yük oluşturmaktadır.

Diyabetten korunmak için Akdeniz Beslenme Modeline uygun beslenme ve diyet modeli benimsenmelidir. Çözünür ve çözünmez posa kaynaklarından zengin ; mevsim meyve ve sebzelerinin günlük 5 posiyon kadar tüketilmesi, et – yumurta –kurubaklagil vb protein kaynağı besinlerin günlük 2-3 porsiyon kadar tüketilmesi, süt – yoğurt –ayran vb protein kaynaklarının günlük 2 porsiyon tüketilmesi, ekmek ve tahıl grubu besinlerden günlük 6-7 porsiyon ve işlenmemiş rafine edilmemiş tam tahıllı gıdalardan seçilmesi, su tüketiminin kg X 35 Ml günlük olması , zeytinyağının günlük 3-4 Yemek kaşığını geçmemesi ve hayvansal , doymuş yağ kaynaklarından uzak durulması önemle tavsiye edilmektedir. Rafine şeker kaynaklarından uzak durularak, günlük şekerden gelen enerjinin %10 ‘un altında olması önemlidir.

Diyabet İnsülin sekresyonu ve aktivitesinde oluşan defektler sonucu meydana gelmektedir. Akabinde karbonhidrat / protein ve yağ metabolizmasındaki aksaklıklar ile birlikte kan şekeri yanıtının bozulması ile ilişkilidir.

Pankreasın Beta hücrelerinden salgılanan insülinin yetersiz olması veya salgılanamaması durumunda karşımıza çıkan bir sorundur. Gecikmiş insülin sekresyonu ve akabinde gelişen hiperglisemi ileperiferal insülin direnci karşımıza çıkmaktadır. İnsülin yetersizliği hipergliseminin artmasına, akabinde de intraabdominal obezitenin varlığında şiddetlenerek aşikar diyabetin gelişimine neden olmaktadır.

Ülkemizde 2000-2010 yılları arasında diyabet oranları %100 artmıştır. Bu oran ise dünya ortalamasının 2 katı kadar yüksektir. Maalesef diyabetle birlikte kalp ve damar hastalıklarının görülme riski 2-5 kat artmıştır. Akabinde Nefropati, nöropati, diyabetik ayak, retinopati vb hastalıkların görülme riski artmaktadır.

Obezite diyabet tanısından 15-20 yıl öncesinde metabolik bozukluklara yol açar.. Yanlış beslenme ve obezite ile birlikte; insülin düzeyi yükselir, insülin direnci gelişir. İlk etapta açlık kan şekeri ve tokluk kan şekeri ideal seviyelerdedir, ilerleyen zamanda gecikmiş glikoz tolaransı başlar. Beslenme ve diyet müdahaleleri önemsenmez ise pankreas hücrelerindeki defektler hızla artar ve devamında açlık – tokluk kan şekerleri ve insülin seviyeleri istenen seviyelerin dışında seyreder. Hiperglisemi atakları tetiklenir.

Diyabetin belirtileri; çok susama, çok fazla idrara çıkma, çok yeme ve dehidrasyon olarak karşımıza çıkar. Ani kan şekeri değişiklikleri ani terlemeler ve ateş basmaları eşlik edebilir.

Gebelik döneminde Gestasyonel diyabet olarak isimlendirilen gebelik diyabeti, doğumdan sonra kaybolabilir. Fakat bu tür gebeliklerin sonunda dünyaya gelen bebekler diyabete yakalanma riski yüksek olarak doğarlar. Ailenin beslenme kültürü, beslenme şekli, yemeklerin pişirme ve hazırlama teknikleri vb bir çok unsur akabinde tip 2 diyabetin gelişimini tetikleyebilir. Zira ülkemizde her 10 kadından 4’ü her 10 erkekten 2’si Obezite tanısı almıştır. Gelecek nesillerin metabolik sendrom gelişimini önlemek ve ilerlemesini durdurmak adına; yeterli – dengeli ve sağlıklı beslenmek önem taşımaktadır…

14 kasım dünya diyabet günü; diyabetin farkındalığı , sağlığa zararlarının bilinmesi ve önlenebilirliğinin vurgulanması adına kutlanmaktadır. Diyabet aile öyküsünde olan kişilerin mutlaka yaşam tarzı değişiklikleri ve beslenme müdahaleleri ile diyabetten korunmaları önemle tavsiye edilir. Zira diyabet tek başına, tıbbi giderlerin 2 kat daha fazla olmasına neden olarak, GSMH ‘i yükselterek ekonomi açısından büyük yük oluşturmaktadır.

Diyabetten korunmak için Akdeniz Beslenme Modeline uygun beslenme ve diyet modeli benimsenmelidir. Çözünür ve çözünmez posa kaynaklarından zengin ; mevsim meyve ve sebzelerinin günlük 5 posiyon kadar tüketilmesi, et – yumurta –kurubaklagil vb protein kaynağı besinlerin günlük 2-3 porsiyon kadar tüketilmesi, süt – yoğurt –ayran vb protein kaynaklarının günlük 2 porsiyon tüketilmesi, ekmek ve tahıl grubu besinlerden günlük 6-7 porsiyon ve işlenmemiş rafine edilmemiş tam tahıllı gıdalardan seçilmesi, su tüketiminin kg X 35 Ml günlük olması , zeytinyağının günlük 3-4 Yemek kaşığını geçmemesi ve hayvansal , doymuş yağ kaynaklarından uzak durulması önemle tavsiye edilmektedir. Rafine şeker kaynaklarından uzak durularak, günlük şekerden gelen enerjinin %10 ‘un altında olması önemlidir.

Etiketler

Diyabetik damar tıkanıklığıDiyabetik damar hastalığıİnsülin direnciDiyabet oluşumuDiyabet artışıDiyabet tedavisiİnsülinDiyabet nedenleriTip 2 diyabet nedenleriDiyetisyenDiyabetlilerDiyabet yaralarıKardiyak muayeneGestasyonel diyabetus mellitusDiyet yaparken nelere dikkat edilmeliReaktif hipoglisemi durumunda beslenmeHipoglisemi belirtileriHiperglisemiİnsülin direnci sendromuHiperinsülizmGebelik hipoglisemisi

Yazar Hakkında

Uzm. Dyt. Elif Melek Avcı

Uzm. Dyt. Elif Melek Avcı

1994 yılı Bolu doğumludur. Lise öğrenimini 2012 yılında birincilikle tamamladıktan sonra kazandığı Beslenme ve Diyetetik bölümünden 2016 yılında mezun olmuştur. Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yüksek Lisans Programını GESTASYONEL DİYABET ve BESLENME alanında tamamlayarak 2019 yılında Uzman Diyetisyen ünvanı almıştır. Aynı yıl Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Doktora Programına başlayarak akademik eğitim hayatına devam etmektedir. Endokrinoloji alanında doktora tezini hazırlamaktadır. Beslenme ve Diyetetik Bölümü ile beraber Anadolu Üniversitesi’nde Sağlık Kurumları İşletmeciliği Bölümünü tamamlamış, Hacettepe Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde Sağlık Yönetimi Bölümü’ne devam etmektedir. 2016 yılından itibaren Özel Sağlık kuruluşlarında Diyetisyenlik mesleğine başlamış, 2018’de DİYETEMA BESLENME VE DİYET DANIŞMANLIK MERKEZİ’ni kurmuş, Ankara Bağlıca semtinde yer alan diyet danışmanlık merkezi bölgenin ilk diyetisyenlik ofisi olmuştur. Beslenme ve Diyetetik alanında bir çok konu hakkında düzenlenen 40’dan fazla kongre, seminer, konferans ve eğitimlere katılmıştır.Gebelik Döneminde Beslenme, Emziklilik Döneminde Beslenme, Sağlıklı Beslenme, Okul Öncesi Dönemde Beslenme, Okul Çağında Beslenme, Adölesan Beslenmesi, Sporcu Beslenmesi, Toplu Beslenme Sistemleri hakkında sunum – eğitim çalışmaları yapmıştır ve Kurumsal Eğitimler vermeye devam etmektedir. Ulusal ve uluslararası eğitim platformlarında akademik eğitimler düzenlemektedir. Beslenme ve Diyetetik alanında gerçekleştirilen online eğitim ve konferanslara konuşmacı olarak katılmaktadır. Üniversiteler, Liseler ve Çeşitli Eğitim
Kurumlarında Konuşmacı ve danışman olarak yer almaktadır. Radyovizyon 93 Frekansında Her Cuma Diyet Zamanı Programını sunmustur. TV8 Ekranlarında Sekizde Sağlık Programında Uzun Süre Yer Almış tır. Beyaz Tv’de çeşitli programlarda sunuculuk yapmıştır. Hafta içi her gün Beyaz Tv Ekranlarında Kendi ismi ile Elif Melek’le Şeffaf Sohbet Programını Sunmuştur. Pazartesi
sabahları Beyaz Tv Ekranlarında Kendi ismi ile Elif Melek’le Sağlık Zamanı Programını Sunmaktadır. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yapmaktadır. Ankara Life, Klass Magazin, Dyt Mag, Bitter Dergisi, Mag Dergi, XL Magazin, Mayatta, Lezzet Dergisi, BOM Magazin vb birçok prestijli dergide yer almıştır. Hürriyet, Milliyet, Takvim, Sabah Gazetesi, CNN TURK, Türkiye Gazetesi gibi ulusal ve yerel gazetelerde uzman görüşüne yer verilmiştir. Aynı zamanda internet gazeteleri ve dijital platformlarda basın haberleri yayınlanmıştır. Aynı zamanda birçok TV ve Radyo Programlarına katılım sağlamıştır. CNN TURK, TRT Radyo, TRT Haber, Kanal D, TV 100, TV 8, TV 8.5, EURO Star, Diyanet TV, Bengü Türk TV, ATV Ana Haber, Dost TV, Haber Global, Ülke TV, Kanal 7, Beyaz TV, SHOW Ana Haber, Kanal 24, TGRT HABER, AHaber vb yayınlarda uzman görüşü vermiştir. 2021 Yılı ’nda ANKA Ödülleri Ankara’nın En Başarılı Diyetisyeni ödülüne layık görülmüştür. 2023 yılında iki kez En iyi Çıkış Yapan Diyetisyen, 2024 yılında ise yılın Diyetisyeni ödüllerini almıştır.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.