Diyabet hastalığı ve beslenme

Diyabet hastalığı ve beslenme

Besin tüketimi gerçekleştirdiğimiz zaman ; vücudun temel enerji gereksinimi olan karbonhidratlar, emilim için glikoz haline getirilmektedir. Emilimi gerçekleştirilen glikozlar kana geçerek, kan şekeri seviyesini yükseltirler. Bu glikozun kullanılarak enerji haline getirilebilmesi için glikozun kandan hücrelere girişinin sağlanması gerekmektedir. Bu durumda pankreastan salgılanarak, glikozun taşınmasında etkili olan hormon; insüline ihtiyaç vardır. Vücutta insülin hormonu salgısının tamamen veya kısmen yetersizliği veya eksikliği sonucunda glikoz hücrelere taşınamaz ve kanda birikmeye başlayarak hiperglisemi (kan şekeri yüksekliği) meydana gelir. İşte bu durumla karakterize olan diyabet; karbonhidrat, protein ve lipit metabolizmasının bozulduğu bir hastalıktır. Diyabet iki şekilde görülmektedir.

1.TİP 1 DİYABET  Bağışıklık sisteminin, tam olarak bilinmeyen bir sebeple insülin yapımında görev alan pankreas beta hücrelerini hasara uğratarak ortaya çıkan hastalıktır. Bu hastalık her yaşta ortaya çıkabilmekle birlikte; özellikle çocukluk ve gençlik dönemlerinde kendini göstermektedir.  Yakın akrabalarında, gebelik esnasında diyabet görülenlerde bu tip diyabet çıkma riski daha fazladır. Aşırı susama, sık sık acıkma, kilo kaybı, ağızda aseton kokusu ve yorgunluk; bu hastalığın belirtileridir.  Vücutta yeteri kadar insülin üretilemediği için; dışardan insülin alınması gerekmektedir.  Kişiye özel beslenme planına, fiziksel aktivitesine ve insülin alımına dikkat edildiği sürece, kişiler problem yaşamayacaktır.  Ayrıca tip 1 diyabetli kişiler, kan şekerlerinin yükseldiğini veya düştüğünü takip etmeli ve ona göre önlem almalıdırlar.

2. TİP 2 DİYABET  Vücutta üretilen insülinin; beta hücrelerinin fonksiyonunda azalma ve periferik dokularda insülin duyarsızlaşması sonucu yetersiz kalmasıyla meydana gelen bir hastalıktır. Özellikle 40 yaşından sonra ortaya çıkmaktadır.  4 kg ve üzerinde doğum yapmış olan kadınlar, gebelikte diyabeti olan kadınlar, birinci derece akrabalarında diyabet görülen bireyler ve aşırı kiloya sahip kişiler; tip 2 diyabet hastalığı için yüksek risk altındadırlar.

DİYABET TEDAVİSİ • Diyabet hastalığı, temel olarak bir hastalık olsa da; bireylerin bilinçli olarak tahlil ve kontrollerini aksatmaması, doktor ve diyetisyenleriyle sürekli iletişim altında olmaları sonucunda ; hem diyabetle ilgili sıkıntı yaşatmayan hem de başka hastalıkların oluşumuna engel olan bir hastalıktır. • Tedavi yöntemleri; tıbbi beslenme tedavisi, ilaç-insülin kullanımı, eğitim ve fiziksel aktivitedir. • Fiziksel aktivite besinlerin parçalanması sonucunda oluşan şekerin emilerek kana geçmesinden sonra hücreler tarafından kullanımı hızlandırır. Böylece kan şekerinde düşme sağlanır. Özellikle vücut ağırlığı kontrolünde fiziksel aktivite önemli bir yer tutmaktadır. • Diyabetli bireyler; boy-kilo-kan basıncı- nabız değerleri, kan lipit düzeyleri, 3 aylık kan şekeri seviyeleri ve ayak-böbrek-göz sağlığı kontrollerini kesinlikle ihmal etmemelidirler

TIBBİ BESLENME TEDAVİSİ • Tip2 diyabetiklerin %80 den fazlası obezdir. Bu nedenle bireylerde fazla kilolu bireylerin zayıflatılması gerekmektedir. Ayrıca yapılan araştırmalarda; sağlıklı kilo veren bireylerde, insülin direncinin kırıldığı ve hipergliseminin kontrol altına alındığı bildirilmiştir. • Karbonhidrat tüketimi sırasında türe ve miktarına dikkat edilmelidir. • Hiperglisemiyi (yüksek kan şekeri) önlemek için bal, reçel, pekmez, çay şekeri, beyaz unla yapılmış tüm yiyecekler gibi basit şekerlerden uzak durulmalı; Lif oranı yüksek , rafine olmamış, kepekli ekmek, kepekli pirinç, makarna kurubaklagiller gibi kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. • Hipoglisemiyi (düşük kan şekeri) önlemek adına; bireye göre değişmekle birlikte 5-6 öğün beslenilmelidir. Ara öğünlerde; meyve ile kuruyemiş ya da süt-yoğurt-kefir tüketimi kan şekerinin dengelenmesi açısından en güzel tercihlerdendir. • Posalı gıdalarla beslenmeye özen gösterilmelidir. Çünkü ; diyabetli bireylerin serum kolesterol düzeyleri yüksek olabilmekte ve yapılan araştırmalarda posalı gıda tüketilerek bu durumun kontrol altına alındığı gösterilmiştir. Ayrıca diyet posası ile kan glikoz seviyeleri de iyileşme göstermiştir. Bu nedenle gün içinde sebze-meyve, yulaf ya da buğday kepeği, kepeği ayrılmamış tam taneli tahıl ürünleri ve kurubaklagiller tercih edilmelidir. • Diyabete sahip bireyler, hiperlipidemi ve hiperkolesterolemi açısından risk altındadırlar. Bu nedenle kırmızı et yerine beyaz et, yemekleri pişirirken margarin-tereyağ yerine bitkisel yağları tercih etmelidirler. Yağ içeriği yüksek olan kızartılarak yapılmış yemeklerden -hamur işlerinden ve içeriğini bilmedikleri tüm hazır gıdalardan uzak durmalıdırlar. Ayrıca süt ürünleri tercihlerini yarım yağlı veya yağsız olanlardan yana kullanmalıdırlar. • Haftada 2-3 porsiyon kadar balık tüketilmelidir. Çünkü , içeriğindeki omega-3 ün normal insülin aktivasyonu üzerinde olumlu etkilerinin olduğuyla ilgili çalışmalar vardır. • Diyabetik bireylerin tuz tüketimi 5-6 gram, hipertansiyonu olan diyabetiklerin tuz tüketimi ise 3-4 gramla sınırlandırılmalıdır. Çünkü, tuzun içeriğinde bulunan sodyum ile besinlerin sindirimi sonucu oluşan glikoz molekülleri vücutta birlikte taşınmaktadırlar ve sodyum alımı sınırlandırıldığında, glikoz emilimi azalacak ve kan şekeri hızla yükselmemiş olacaktır. • Krom minerali, insülinin etkisini artırarak glikozun hücre içine girmesine yardımcı olmaktadır. Özellikle tip 2 diyabetiklerin tedavisinde kullanıldığında, bireylerin kilo vermelerini kolaylaştırmaktadır. Tahıllar, karaciğer, fındık, ceviz ve badem ; krom için tüketilebilir iyi kaynaklardandır. • Diyabetli hastalar, vücutlarında yetersiz magnezyum olup olmadığına dikkat etmelidirler. Çünkü bilimsel veriler; hipomagneziminin( magnezyum yetersizliği) diyabetiklerde, kalp-damar hastalıkları ve retinopati( diyabetin göze verdiği hasar) gelişimini artırdığını ileri sürmektedir. Magnezyum kaynakları olan badem, fındık , yeşil sebzeler, muz , kayısı ve incir ; porsiyon kontrolün dikkat edilerek tüketilebilir. • Hipoglisemik atakları tetiklediği için, alkol tüketiminden uzak durulmalıdır. • Tatlandırıcı içeren diyabetik ürünler; beslenme tedavisinin bir parçası olmamakla birlikte, bu ürünlerin bireylerin yeterli ve dengeli beslenmelerinde de herhangi bir katkısının olmadığı bilinmektedir. “Diyabetik” terimi, diyabetli bireyin o ürünü serbestçe kullanabileceği anlamına gelmemekte ve tedavi edici olabileceğini göstermemektedir. • Diyabet hastaları, doğal bir ilaç olarak tarçından faydalanabilirler. Tarçın; insülin hormonunun görevini yapmasına yardımcı olarak, kan şekerini seviyelerinin kontrol altında tutulmasına katkı sağlar. Ayrıca tarçının, bu hastalarda yükselmiş olan kolesterol ve trigliserit seviyelerini düşürdüğü gösterilmiştir. Fakat, tansiyon düşürücü etkisi sebebiyle aşırıya kaçılmamalıdır. • Ara öğünlerde küçük bir avuç yabanmersini tüketilebilir. Yabanmersininin, kan şekerini düşürücü etkiye sahip olabileceği gösterilmiştir. • Günlük ortalama 8-10 bardak su tüketilmelidir.

Bu makale 7 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dyt. Nihal Durukan Keleş

Dyt. Nihal DURUKAN KELEŞ, Adana'da doğmuştur. 2005 yılında Adana Seyhan Danişment Gazi Anadolu Lisesi'nden mezun olmasının ardından Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü'nde başladığı lisans eğitimini "Yetişkinlerde besin takviyeleri ve tatlandırıcı kullanım durumu" başlıklı ödüllü tezi ile 2010 yılında tamamlayarak Diyetisyen unvanı almıştır. Dyt. Nihal DURUKAN KELEŞ, Şişli Florence Nightingale Hastanesi, Adana Çukurova Devlet Hastanesi, Erciyes Üniversitesi Kardiyoloji, Nefroloji, Onkoloji Hastaneleri'nde ve toplu beslenme yapan pek çok farklı kuruluşta stajları yaparak henüz öğrenciyken mesleğine dair deneyim kazanmaya başlamıştır. 2 yıl Kayseri Büyükşehir Belediyesi'nde Diyetisyen olarak, görev yapmış, birçok yayın organında, okulda, büyük şirketlerde ve diyaliz merkezlerinde beslenme eğiti ...

Etiketler
Kilo verme
Uzm. Dyt. Nihal Durukan Keleş
Uzm. Dyt. Nihal Durukan Keleş
Adana - Diyetisyen
Facebook Twitter Instagram Youtube