**Deprem Sonrası Travma ve Stres Bozukluğu

Depremden sonra beden ve zihin bir süre gerçek tehlike geçmiş olsa bile kendini güvende
hissetmekte zorlanır. Beyindeki amigdala tehdit algısını yüksek tutmaya devam eder. Bu
nedenle kişi en ufak seste irkilebilir, sallandığını sanabilir, panik atak benzeri bedensel
belirtiler yaşayabilir, uykuya dalamayabilir ya da gece ani sıçramalarla uyanabilir. Bu süreçte
travmanın en belirgin özelliklerinden biri tekrar yaşantılardır. Kişi deprem anını zihninde
istemsiz şekilde tekrar görebilir, görüntüler ya da sesler sanki yeniden oluyormuş gibi
hissedilebilir. Bu durum beynin olayı hâlâ “tamamlanmamış bir tehlike” olarak algıladığını
gösterir.
Panik atak sık görülen bir tepkidir. Kalp çarpıntısı, nefes darlığı, göğüste sıkışma, bayılma
hissi, kontrolü kaybetme korkusu ve yoğun tedirginlik deprem sonrası yaygın olarak yaşanır.
Panik atak aslında bedeni tehlikeden korumaya çalışan bir alarm sistemidir; tehlike
geçtiğinde ise bu sistem yavaşça sakinleşir. Fakat travma yaşayan bireylerde bu sistem uzun
süre “yüksek ayarda” kalabilir.
Deprem sonrası en çok yaşanan problemlerden biri uykusuzluktur. Beyin uykuya geçtiğinde
kontrol duygusu azalacağı için kişi bilinçsiz bir şekilde “uyursam yakalanırım” korkusuyla
direnç gösterebilir. Bu nedenle bazı kişiler uykuya geçmekte zorlanır, bazıları sık sık uyanır,
bazıları ise gece boyunca tetikte kalır. Bu uykusuzluk hali zamanla kaygıyı artırır ve travmatik
stres döngüsünü besler.
Deprem sonrası travmanın yalnızca bireysel bir tecrübe olmadığı unutulmamalıdır; aynı
zamanda toplumsal bir yaradır. Bu nedenle insanlar kendilerini yalnız hissetseler de
yaşadıkları belirtiler çok yaygındır ve bireyin “zayıf olmasıyla” hiçbir ilişkisi yoktur. Travma,
güçlü ya da güçsüz fark etmeksizin herkeste iz bırakabilir. Önemli olan, bu izlerin
yönetilebilmesi ve dönüştürülebilmesidir.
İyileşme sürecinde en önemli adım güven duygusunun yeniden kurulmasıdır. Kişinin yaşam
alanını, günlük rutinlerini ve sosyal ilişkilerini yeniden düzenlemesi bedenin tehdit algısını
yavaşça azaltır. Depremi yaşayan bireylerin, güvenli bir alanda olduklarına dair beyne sürekli
mesaj gönderecek küçük ritüeller geliştirmeleri iyileşmeyi hızlandırır. Örneğin sabahları güne
nefes egzersiziyle başlamak, odaları kısa süreli havalandırmak, düzenli yürüyüş yapmak,
sosyal destek almak gibi rutinler sinir sistemini sakinleştirir.
Deprem sonrası duyguların bastırılmaya çalışılması iyileşmeyi geciktirir. Kişinin korkusunu,
üzüntüsünü, öfkesini ve çaresizliğini ifade etmesine izin vermek bu süreçte çok değerlidir.
Travmatik duygular paylaşıldıkça nötrleşir; bastırıldıkça büyür. Bu nedenle kişi güven
duyduğu biriyle konuşmakta, yazı yazarak içini dökmekte, duygularını anlamlandırmakta
zorlanmamalıdır. Duyguları bastırmak değil, duygularla yumuşak bir şekilde temas edebilmek
iyileşmenin anahtarıdır.
Beden odaklı teknikler deprem sonrası stresin çözümünde oldukça etkilidir. Nefes
egzersizleri, toprağa basma, yürüyüş, hafif sporlar, gevşeme çalışmaları ve duyusal
farkındalık uygulamaları sinir sistemindeki gerginliği azaltır. Çünkü travma yalnızca zihinde
değil, bedende de depolanır. Beden rahatladığında zihin de rahatlar. Gece uykusunu
düzenlemek için yatmadan önce ekran kullanımını azaltmak, karanlık ve sessiz bir ortam
hazırlamak, ritmik nefes uygulamaları yapmak uykuya geçişi kolaylaştırır.
Deprem sonrası belirtiler birkaç ay içinde azalabilir. Ancak panik ataklar devam ediyor,
uykusuzluk kronikleşiyor, kişi günlük yaşamına dönmekte zorlanıyor, travmanın görüntüleri
sürekli zihinde tekrarlanıyor ya da şiddetli kaçınma davranışları gelişiyorsa profesyonel
destek almak gereklidir. Travma terapileri (EMDR, BDT, somatik yaklaşımlar) deprem sonrası
stres bozukluğunda oldukça etkili yöntemlerdir. Beynin tehdit algısını yeniden düzenler,
kişinin kontrol duygusunu geri kazanmasını sağlar.
Sonuç olarak deprem sonrası yaşanan uykusuzluk, panik atak, kaygı ve huzursuzluk belirtileri
kişinin zayıflığını değil, insan olmanın doğal bir sonucunu gösterir. Travma, zaman içinde
işlenebilir, dönüştürülebilir ve kişinin yeniden güvenle yaşamına devam etmesi mümkündür.
Önemli olan bu süreçte duygulara alan açmak, bedeni sakinleştirmek, günlük yaşamı
düzenlemek ve gerekirse uzman desteği almaktır. Her travmanın içinde bir iyileşme yolu
vardır; doğru destekle bu yol güvenli, sağlıklı ve dönüştürücü bir sürece dönüşebilir.

