Damar sertliği

Damar sertliği

Modern çağın önemli hastalıklarından biri olan damar sertliği ya da ateroskleroz ölüm nedenlerinin   başında gelmektedir. Damar sertliği beyin, kalp damarları ve tüm organ damarlarında gelişme eğilimi gösterirken hayati öneme haiz organlarda yaptığı tahribat nedeni ile ayrı bir önem arz etmektedir. Bir insan damarları kadar yaşlıdır sözü önemsenmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken bir sözdür.Damarlarımız hücrelerimize oksijen şeker amino asit hormon çeşitli enzimler ve hücrenin gereksinim duyduğu diğer besin maddelerini taşırlar.           

            Son yıllarda yaptığı tahribatlar nedeni ile adından daha sık bahsetmek zorunda kaldığımız bu hastalığın artmasındaki en önemli unsur ise aldığımız gıdalar ve hareketsiz yaşamak olarak sıralanmakta. Stres alkol ve sığara bağımlılığı  tansiyon yüksekliği şeker hastalığı şişmanlık hanımlar için menopoz dönemi şişmanlık çeşitli uyuşturucu ilaçlar ise hastalığa zemin hazırlayan bazı diğer nedenler.           

            Doğumdan itibaren beslenmedeki yapılan yanlışlar orta yaşlara gelindiğinde bulgular vermeye başlıyor. Hastalığa zemin hazırlayan başlıca sorumlu tutulan gıdalara gelince:  Beyaz şeker beyaz un hamurlu ve kızartmalı gıdalar hayvansal yağlar aşırı kırmızı et tüketimi patates rafine gıdalar ve katkı maddeleri yağlı süt kaymak ve doymuş yağlarla beslenme tarzı ilk akla gelen nedenler.           

            Hareketsiz yaşam aşırı gergin ve stresli iş ortamı  gibi sebepler ise adeta tuz biber etkisi yaparak damarlarımızdaki kalitenin bozulmasına çanak tutuyor. Damar iç cidarındaki pürüzsüz kaygan akışkan ortamdaki bozukluklar kan akımının yavaşlamasına hassas organlarımızdaki hücrelerin oksijen alma kapasitesinde azalmalara sebep olarak hem damar hem de hücrelerin yaşama sağlığını bozup hastalanmasına zemin hazırlamakta veya  sebep olmaktadır.           

            Kalp ve damar hastalıklarına genetik olarak yatkınlığı olan insanların damar sertliğine yakalanma ihtimalleri daha fazla olduğu için yukarda özetlemeye çalıştığım hususlara daha da fazla dikkat etme zorunluluğu bir zaruret olarak ciddi önem arz etmektedir. Damar sertliğine genetik yatkınlık %30 oranında etkindir. Kalan %70 tamamen çevresel ve yaşamsal tercihlerimizden, stres, gerilim, psikoruhsal olaylar, beslenme veya eksersiz azlığından kaynaklanır.          

            Şişmanlık tansiyon yüksekliği kolesterol düzeyinde artışlar kan homosistein düzeyi, şeker hastalığı böbrek yetmezliği yanlış beslenme tarzında ısrarlı olmayı sürdürme gibi nedenler damar sertleşmesine  bağlı gelişecek birçok rahatsızlığa aday haline gelmemizi sağlayabilmektedir.           

            Damar sertliğine karşı korunmada dikkat edeceğimiz önemli hususları maddeler halinde bir kez daha hatırlarsak:

1)      Dengeli beslenme kurallarına uyarak hem şişmanlamayı hem de kan yağlarının yükselmesini engellemeliyiz.

2)      Kolesterolün yükselmesine sebep olan beslenme tarzından uzaklaşmalıyız. Soya ürünleri tahıllar ve sebzeler yiterek kolesterolü dengede tutmak mümkün.

3)      Günümüzde sık karşılaştığımız hastalıklarda sebep olarak ileri sürülen stres gerilim uyku düzensizliği gibi durumlarla mücadele etmeliyiz.

4)      Gıdalarla almak zorunda kaldığımız yağlara ayrı bir önem verip kan deveranını olumlu etkileyen zeytin yağı, balık yağı, omega 3 ve omega 6 yağlarını kullanarak doymuş yağları tüketmemeye azami gayret göstermeliyiz.

5)      Kan basıncının düzenli ve dengeli olmasına dikkat etmeli ve tansiyon oynamasında sık sorumlu tutulan aşırı tuz tüketiminden uzaklaşmalıyız. Debisi yüksek ve hızlı akan bir nehir nasıl yatağında çeşitli tahribatlar oluşturursa aynı şekilde tansiyon yüksekliği damarın cidarını ve çeperinin kalitesini bozup damar elastikiyetine zarar verecektir. Kan basıncını büyük için 130-140 seviyelerinin altında küçük tansiyon için ise 80-90 seviyelerinin altında tutmaya azami gayret sarfedilmeli.

6)      Antioksidanlar olarak bilinen çeşitli sebze ve meyveleri sofradan eksik etmeyerek damar yaşlanmasına karşı korunma sağlamalıyız. 

7)      Alkol sığara aşırı kahve ve çay tüketimine karşı dikkatli olup hücrelerimizin zehirlenerek ömürlerinin kısalmasına karşı dikkatli olmalıyız.

8)      Hayvansal protein yerine mercimek nohut fındık fıstık ceviz gibi gıdalardan yeterli miktarda tüketmeli. Bu vesile ile hem protein ihtiyacını sağlıklı elde edip hem de yeterli posa ve mineral alımımız sağlanmalı.

9)      Soğan sarımsak yeşil sebzelerden istifade ederek damar sertliğinde önemli rol oynayan kötü kolesterolün azaltılmasına çalışmalıyız.

10) Su ve mineral alımını artırarak eser elementler olarak bilinen magnezyum çinko demir krom çinko kalsiyum sodyum potasyum gibi maddelerin vücudumuzda dengeli olmasına çalışmalıyız.

11) Kendimizle ve çevremizle barışık yaşayarak gereksiz gerilim ve streslere karşı direncimizi artırıp daha sağlıklı yaşlanmamız mümkün. Psikoruhsal kaynaklı hastalıklar sanılanın çok üzerindedir.

12) Et ürünlerinden alınan proteinlerin yan ürünü olan homosistein isimli amino asit son derece önemlidir.Çünkü homosistein miktarı kanda fazlalaşır ve zararsız hale döndürülemeyecek kadar fazla olmaya başlarsa damar cidarına yerleşip içten içe bir kurt gibi damar yapımızı bozacaktır.B6 vitamini bu olumsuz gidişe dur diyecek yararlı bir vitamindir.Kişi et ürünleri yanında B6 vitamininin etkisini azaltıcı alkolde alıyorsa damar sertliğine açık aday haline gelebiliyor.

13) Damar koruyucu ve kan dolaşımını düzenleyici etkisi çok net olarak bilinen ve pek yan etkisi olmayan düşük miktarda aspirini günlük olarak almayı öneriyorum.

14) Son olarak tüm bu alınan tedbirlere rağmen damar sertliğine bağlı çeşitli organlarımızda şikayetler belirmeye başlamışsa doktorlarımızın uygulamaya başladığı tedavilerimizi azami gayretle uygulayıp zararın neresinden dönülse kardır kabilinden hareket etmeye çalışmalıyız.

Bu makale 14 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Doç. Dr. Ali Akben

Doç Dr. Ali AKBEN, 1957 yılında Kahramanmaraş'ta doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimini Kahramanmaraş'ta bitirmiştir. 1976 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'nde başladığı tıp eğitimini başarıyla tamamlayarak tıp doktoru unvanı almıştır. 1982-1984 yılları arasında mecburi hizmetini Iğdır'da yerine getirmiş ve 1984 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde ihtisasına başlamıştır. İhtisasını tamalayarak Nöroloji Uzmanı olmuş olan Dr. AKBAN, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Nörofizyoloji bölümünde Elektromyografi eğitimimi tamamlayarak EMG uzmanı olmuştur. Tıp eğitiminin yanısıra 1988 yılında Akapunktur ve Tamamlayıcı Tıp uygulamaları alanında teorik ve pratik çalışmalar yapmaya başlayan Doç Dr. Ali AKBEN, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin'de ilgi ve tecrübelerini artırmak amacıy ...

Etiketler
Damar sertliğine karşı
Doç. Dr. Ali Akben
Doç. Dr. Ali Akben
İstanbul - Nöroloji (Beyin ve Sinir Hastalıkları)
Facebook Twitter Instagram Youtube