Covid-19 döneminde ruh sağlığımız

Covid-19 döneminde ruh sağlığımız

Son zamanlarda bunalmış hissediyor olabilirsiniz. İçinizde nedenini anlayamadığınız bir huzursuzluk, gerginlik, keyifsizlik hisleri olabilir. Bedeninizde ağrılar, uyku düzeninizde bozulmalar, iştahınızda değişmeler olabilir. Özgül bir nedeni yoksa bu belirtiler pandemi sürecinin etkileri olabilir.

Bu süreç zor bir süreç olacak gibi görünüyor. Çünkü önümüzde uzun bir kış mevsimi var. Sosyal hayatımız kafeler ve restoranların kapanması ile kısıtlanıyor. Ev buluşmalarının her zamankinden daha riskli olduğu bir dönemin içindeyiz. Üstelik vaka sayıları arttıkça hastalıkla ilgili endişemiz de artıyor. Sevdiklerimize zarar gelmesinden endişe duyuyoruz. İlk kısıtlama dönemi yaz mevsimine girerken olmuştu, şimdi ise kışa giriyoruz. Yani güneşin ışınlarının daha az olduğu, dolayısıyla biyolojik olarak depresif hissetmeye daha eğilimli olduğumuz bir döneme giriyoruz. Aynı zamanda mevsimsel grip salgınlarının da başladığı bir dönemdeyiz. Dünya genelindeki ekonomik daralma da endişelendiriyor. Bu zorlu süreçte ruh sağlığımızı korumak için çaba göstersek de bazen bu çaba zarar verici olabiliyor. Peki bu süreçte neleri yanlış yapıyoruz? Yerlerine neler yapabiliriz?

‘Dünyanın sonu geldi’

Zor bir dönemden geçtiğimizi kabul etmemiz lazım. Ancak durumu felaketleştirme eğilimine de dikkat etmeliyiz. Felaketleştirme, kaygı veren durumlarda en kötü senaryoyu düşünerek ona inanmak ve kaygı seviyesini arttırma eğilimimizdir. Örneğin ‘Dünyanın sonu geldi, her şey daha kötü olacak’ bir felaketleştirmedir. Bu bozuk bir düşünme biçimidir. Kaygımızın artmasına yol açar ve bir faydası yoktur. Bunun yerine gerçekçi düşünmeye gayret gösterebiliriz. Unutulmamalıdır ki dünya tarihi savaş, afet, salgın, kıtlık gibi bir çok zorlu süreçlerle doludur. İnsanoğlu her dönem bir mücadele geçirmiştir. Bu dönemi de böyle bir dönem olarak düşünebiliriz. Bir gün geçecek ve yeni bir yaşam düzenimiz olacak.

‘Ben bunlara dayanamam’

Bazen olaylar çok fazla gelir ve dayanacak gücümüzün olmadığı endişesine kapılırız. Bu endişe bazen çok yoğun bir hale gelip bedensel yakınmalara da yol açabilir. Sanki olaylar çok güçlü biçimde kötü, ve biz onlar karşısında çok zayıfmışız gibi hissedebiliriz. Bu bir yanılsamadır aslında. İnsanın içinde zor durumlarla başa çıkabilmek için gücü vardır. Covid-19 süreci ile başa çıkabilecek ruhsal güce sahibiz.

‘Aslında Covid falan yok, ben inanmıyorum’

Bu cümle ruhsal mekanizmalarımızdan inkar savunmasının tam bir temsilidir. Hastalığın bu kadar yaygın ve görünür olduğu dönemde insanların dilinde türemesi, yaşanan stresle başa çıkabilmek için o durumu inkar etme eğiliminden kaynaklanıyor aslında. ‘Kabul etmezsem yok olur’ şeklinde olan ilkel bir inanış biçimidir inkar. Çocukluk döneminde bizi stresten korusa da yetişkinlik döneminde olumsuz sonuçlara yol açar genellikle. Pandemi sürecinde inkar tedbirsizliği ve beraberinde hastalık riskini de getirebilir. Bu nedenle stresten uzaklaşmanın daha gelişmiş yollarını çalıştırmakta fayda var.

‘Çok sağlıklı olmalıyım’

Bazen stres veren durumlarda aşırı telafi yöntemine başvururuz. Bu yöntem hayatta kalmak için savaşma modudur. Marketlere gidip stok yapmak, aşırı vitamin ya da takviye gıdalar almak, sağlıklı beslenme ile ilgili zihni aşırı meşgul etmek, şifalı bitkiler araştırmak gibi davranışlar buna örnek olarak verilebilir. Bazen ne kadar savaşırsak savaşalım, kontrolümüz dışında gelişen şeyler vardır. Çok savaşmak da çok tetikte olmak anlamına gelir. Ruhsal olarak aşırı enerji yüklenmesi de bir süre sonra yorucu olabilir. Bu nedenle sakin olmalı, kontrolümüz dışında olan şeyleri kabul etmeli, yeteri kadar tedbir almalıyız.

Duygularımız önemlidir

Son olarak, depresif belirtileri ve kaygı belirtilerini dikkate almak gerekir. Çünkü bu belirtiler hayatımızda bir şeylerin yolunda gitmediğine dair birer işarettir. Onları dikkate alır ve anlarsak kendimizi daha iyi hissedebiliriz. Ama anlamak yerine geçiştirirsek bir yerlerde birikerek daha büyük problemler haline dönüşebilirler. Bunların nedenini anlamak için düşünmek, yazmak, birileri ile konuşmak iyi birer yol olabilir. Söze dökmek iyileştiricidir. Söze dökülemeyen duygular ruhsal çatışmalara yol açarak hastalık haline dönüşebilir. Pandemi sürecinde de duygularımızın farkında olmak ve onlardan bahsetmek iyileştirici olacaktır.

Bu makale 23 Kasım 2020 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Beyza Ergen

Uzm. Kl. Psk. Beyza Ergen, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından, 2010 yılında Fatih Üniversitesi Psikoloji bölümünü başarıyla tamamlayarak "Psikolog" unvanı almıştır. 2015 yılında Okan Üniversitesi Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programından mezun olmuş, ardından Klinik Psikoloji Doktora programında yeterlilik derecesi almıştır. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi olarak akademik çalışmalarına devam etmektedir. İstanbul Bakırköy'de bulunan ofisinde danışanlarına destek vermektedir. Yüksek Lisans ve Doktora süreçlerinde Türkiye’nin seçkin akademisyenlerinden aldığı eğitimlere ek olarak Psikolog Dr. Bahar Köse Karaca, Psikolog Dr. Ahmet Tosun, Psikolog Dr. Kuntay Arcan, Psikolog Dr. Başak Bahtiyar ve Prof. Dr. Perin Yolaç’tan süpervizyon almıştır. Psikoterapinin danışan açısından sağlıklı ve verimli ilerleyebilmes ...

Etiketler
Depresyon belirtileri
Uzm. Kl. Psk. Beyza Ergen
Uzm. Kl. Psk. Beyza Ergen
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube