Çocuk astımında tanı nasıl konulur?

Çocuk astımında tanı nasıl konulur?

Çocukluk döneminde, özellikle ilk iki-üç yaşta astım tanısı koymak güç olabilir.Çünkü bu yaşlarda hem viral solunum yolu enfeksiyonlarına yatkınlık, hem de bronşların yapısal özellikleri nedeniyle hışıltının kolay gelişebilir.

Bu yaşta astım tanısını destekleyecek bir laboratuar yöntemi de yoktur. Örneğin astım tanısı koymada çok önemli bir yere sahip olan solunum fonksiyon testlerini 6-7 yaşından önce güvenli bir şekilde yapmak olası değildir. Üstelik 3 yaşından önceki çocuklarda çok sık olarak hışıltıya neden olan bronşiyolit, ya da viral enfeksiyonlar tanıda zorluk yaratabilir. 3 yaşından küçük çocuklar için Martinez ve arkadaşlarının tanımladığı ölçülere bakarak karar vermek hata oranını büyük ölçüde düşürebilir.

Bu indekse göre, hışıltıyla birlikte bir majör ya da iki minör ölçütün bulunması astım açısından risk oluşturmaktadır. Eğer ilk iki yaşta hışıltı sayısı 3’den azsa,  bu durum astım şüphesi uyandırmaktadır.  Ancak 3 ya da 3’den fazla hışıltı atağı olması  durumunda, bu ölçütler astımı daha güçlü bir şekilde öngörmemize yardımcı olurlar.

OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE

Okul öncesi dönemde astım tanısı koyarken hem bir takım risk faktörlerinin varlığını göz önünde bulundurmak ve hem de astım için bazı tipik bulguların varlığını sorgulamak gerekir.  Bir yandan da astım ile karışabilecek bazı hastalıklar  ayırt edilmeye çalışılmalıdır. Ayrıca, astımla birlikte bulunabilecek hastalıklar da dikkatle araştırılmalıdırlar.

Yaşamının ilk 3 yılında, çocukların önemli bir kısmı bir-iki kez hışıltılı bir hastalık geçirebilirler. Bu semptomların yineleyici olması ve özellikle de 3 yaşından sonra da devam etmesi astım lehine bir bulgudur.Semptomların gece kötüleşmesi astımlarda sık görülen bir bulgudur, ancak gastroözofageal reflü ve adenoid  hiperplazisine bağlı olarak da gece  öksürüklerin olabileceği unutulmamalıdır.

TETİKLEYİCİLER

Ailelerin viral üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra çocukların  “göğsüne indiği” söylemleri,  bu enfeksiyonları takiben uzun süreli öksürüklerin  ve hışıltıların olması astım açısından anlamlıdır. Uzayan ateşsiz, kuru veya, eforla ortaya çıkan öksürükler, astım açısından dikkat çekicidir. Beraberinde hapşırık, su gibi burun akıntısı ve burun kaşıntısı da varsa, bu durum,  astıma eşlik eden alerjik rinit için uyarıcı olmalıdır  bazı  atipik  olgular yineleyen krup atakları öyküsü ile de gelebilir.  Astımlı çocukların genellikle boya, cila, deterjan, parfüm ve sigara kokusu gibi keskin kokulu iritanlara maruziyeti  sonrası öksürmeleri,  bronşiyal hiperreaktiviteye işaret eder ve sıklıkla astım için  uyarıcı bir bulgudur. Bazen de tetik çekici olan bir aeroallerjen  söz konusudur. 

Semptomların mevsimsel değişkenlik göstermesine de astımda sık rastlanır.  Ağaç poleni alerjileri ilkbaharda, ot polenleri yazın, küf mantarları ise sonbaharda semptomları tetiklerken, ev tozu akarları ve hayvan tüyleri yıl boyu astım belirtilerine yol açabilirler. Bronkodilatatör ve/veya antienflamatuar tedaviye iyi yanıt alınması da astım tanısını destekleyen bir bulgudur.

 Bunların aksine,  bazı özellikler bizi astım tanısından  uzaklaştırmalıdır. Örneğin daha yenidoğan döneminden itibaren başlayan alt solunum yolu bulguları,  ateşin eşlik ettiği öksürükler, bol balgam çıkarma, gelişme geriliği, kusma ile giden öksürük atakları, akciğer grafisinde infiltrasyonların varlığı, solunum sisteminde veya solunum sistemi dışında  sık olarak  ortaya çıkan enfeksiyonlar ve astım tedavisine iyi yanıt alınamaması  bizi astım tanısından uzaklaştırmalıdır.

FONKSİYON TESTLERİ ÖNEMLİ

Muayenede akciğerlerde sibilan-ronflan  ve bazen de sukrepitan rallerin duyulması, ekspiryum uzamasının eşlik ettiği bir hışıltı son derecede tipiktir. Bununla birlikte ağır bir nöbet  sırasında sessiz akciğerin olabileceği de unutulmamalıdır

 Akciğer grafilerinde  sıklıkla iki taraflı havalanma artışı görülür.  Alerji ile ilişkili olgularda, artmış eozinofiller,yüksek IgE değerleri,  pozitif spesifik  IgE ya da deri prick testleri tipiktir. Bunun dışında soluk havasında nitrik oksit ölçümü ya da başka biyomarkerlarin değerlendirilmesi günümüzde rutin olarak kullanılabilen iyi standardize edilmiş yöntemler değildir.

 Astım tanısı koymada en fazla  yardımcı olacak testler solunum fonksiyon testleridir.  Okul çağından itibaren yapılabilmesi mümkün olan bu testlerde, FEV1 değerlerinin %80’den düşük olması tipiktir.  Bir beta 2 mimetik ile FEV1 değerinde % 15’den fazla düzelme saptanması astımı destekleyen en değerli  yardımcı laboratuar  bulgusudur. FEEF 25-75 değerlerinin düşük olması da, bu ölçümün tarama resti olarak kullanılmasını sağlamaktadır.

 Bütün gelişmelere karşın günümüzde astım tanısı koyduracak en iyi yöntem, halâ iyi bir anamnez, aile öyküsü ve atak sırasında yapılacak bir fizik muayenedir.

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Haluk Çokuğraş

Etiketler
Çocuklarda astım teşhisi
Prof. Dr. Haluk Çokuğraş
Prof. Dr. Haluk Çokuğraş
İstanbul - Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Facebook Twitter Instagram Youtube