Cinsel soğukluk

Cinsel soğukluk

Romantik ilişki denildiğinde akla gelen ilk kavramlardan birisi sevgi, diğeri de şüphesiz ki cinselliktir. Birbirine romantik anlamda duygu besleyen bireylerin cinsel anlamda da çekim yaşamaları son derece doğal ve normal bir olgudur. Hatta Freud’a göre sevgi; “cinsel içgüdünün yansıması ve yüceltilmesi”dir. Yaşam içgüdüsünün (Eros) başat olduğu ruhsal durumlarda, cinsellik egemen olmaya başlamakta ve aşk, sevgi, cinsel doyum, temas gereksinimleri ortaya çıkmaktadır.Bu durum şu anlama gelir; yaşam içgüdüsü cinselliği, cinsellik ise; aşk, sevgi, temas ve cinsel doyum gereksinimlerini doğurur.

Cinsellik, romantik ilişkiler açısından son derece önemli bir iletişim biçimidir. Sağlıklı romantik ilişki yaşayan partnerlerin, sağlıklı ve karşılıklı doyum hissedilen bir cinsel yaşam paylaştıklarını da görmekteyiz. Günümüzde, partnerlerin sıkça yaşadığı sorunlardan birisi de cinsel istek düzeylerindeki uyuşmazlıklar, ya da bir diğer deyişle cinsel isteksizlik yaşamaları durumudur. Cinsel isteksizlik sorunu yaşayan çiftler, cinsel terapiye neredeyse en sık başvuran grubu oluşturmaktadırlar. Azalmış cinsel istek, her iki eşin de aynı istek düzeyine sahip olmaları durumunda bir sorun oluşturmamaktadır. Sorun denilebilmesi için, partnerlerin istek düzeyleri arasında bir uyuşmazlık olması gerekmektedir.

Yeterli cinsel uyarı olmasına rağmen cinsel istek duyulmaması durumu, cinsel isteksizlik (cinsel soğukluk) olarak adlandırılır. Çiftler arasında en sık görülen durumlardan biri, eşlerden birinin diğer partnere göre daha yüksek cinsel istek düzeyinde olup, diğer partnerin azalmış cinsel isteği ile uyumsuzluğun ortaya çıkmasıdır. Bu durum, eşler arasında yanlış anlaşılmalara, iletişimsel ve ilişkisel sorunlara yol açmaktadır.

Azalmış cinsel istek düzeyinin çeşitli nedenleri vardır. Çiftlerin uzun süredir aynı cinsel deneyimleri paylaşmaları,  birbirlerinin her hamlelerini önceden biliyor olmaları cinsel bıkkınlığa sebep olabilir. Cinsel istek açısından çiftler arasındaki farklılıkların diğer bir nedeni de biyolojiktir. Cinsel terapi, sorunun nedeninin biyolojik olmadığı durumlarda kesin tedavi yoludur.

Özellikle toplumumuzda cinsellikle ilgili doğru bilgiye ulaşmak çocukluğumuzdan beri neredeyse imkansız kılınır. Bu durum, bir çok cinsel işlev bozukluğuna sebep olabileceği gibi, partnerlerin cinsel mitlere sahip olmaları cinsel istek düzeyleri üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Çünkü; cinselliğe ilişkin tutum, algı ve davranışlarımız, çok yüksek oranda cinsellikle ilgili edindiğimiz ilk bilgilerin doğruluğundan etkilenir.

Partnerler arasında cinsel isteksizliğin gelişmesinin nedenleri arasında çiftlerin cinselliğe karşı bakış açıları da önemli bir rol oynamaktadır. Cinsellik; çiftlerin birbirleri ile olan iletişimlerinin farklı bir boyutudur. Bir diğer deyişle; çiftler sadece yatak odalarında ya da birbirleri ile fiziksel temas halinde iken sevişmezler. Cinsellik, partnerlerin birbirleri ile olan iletişimlerini, dokunuşlarını, bakışlarını, düşüncelerini kapsayan sınırsız bir paylaşım biçimidir. Bu durumda, bu alanlardan herhangi birindeki bir bozulma, çiftlerin yatak odalarına da yansımaktadır.

Cinsel iletişim ve sağlıklı geri bildirimler cinsel mutluluğun en önemli noktalarından birisidir. Cinsellikte keyif alınan, zevk veren noktaların partnerler arasında paylaşılması, cinsel hayatı giderek daha iyi bir noktaya taşır. Bunun yanı sıra, hoşa gitmeyen duyumların, deneyimlerin de paylaşılması, zaman içinde partnerlerin cinselliğe karşı olumsuz tutum sergilemelerini engelleyeceği için son derece önemlidir. Unutulmamalıdır ki; partnerlerin birbirlerine karşı Reddetme, Kabullenme ve İsteme hakları vardır.

Rutinleşen cinsel hayat, çiftlerin, cinselliğekarşı eski heyecanlarını kaybetmelerine sebep olabilen bir diğer önemli unsurdur. Bunun yanı sıra, partnerin arzuladığı ve sevdiği davranışlar da zaman içinde değişebilir.  Bu durumda beyinde cinsellik sırasında salgılanan ödül ve mutluluk hormonları düşüşe geçer. Cinsellikte farklı deneyimler, çiftlerin heyecanını tetikler. Mutlu çiftler, bu konuda iletişimlerine ilk günkü özeni göstererek devam eden, cinsel rutinlerini sık sık güncelleyen çiftlerdir.

Cinsel isteksizlik, biyolojik unsurlar olmaksızın, cinsel terapi ile kolaylıkla çözüme ulaşabilen bir sorundur. Cinsel terapinin amacı, cinsel istek düzeyi azalmış olan partnerin cinsel isteğini arttırmak ya da diğer partnerin cinsel istek düzeyini azaltmak değil, çiftin yaşadığı bu sorunun altında yatan esas sorunun tespiti ve çözümü ile, çiftler arasındaki uyumu tekrar yakalayabilmektir. Unutulmamalıdır ki; her çiftin cinsel anlamda ‘normal’i farklı olabilir. Önemli olan, sağlıklı bir iletişim ile partnerlerin kendi cinsel normallerini yaratabilmeleridir.

Bu makale 19 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Esra Naz Özel

Psk. Esra Naz ÖZEL, 1989 yılında Ankara'da doğmuştur. 2012 yılında Mersin Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden onur derecesiyle mezun olmuştur. Mezuniyetinin ardından Özel Eğitim ve Rehabilitasyon merkezlerinde fiziksel ve zihinsel engele sahip olan çocukların eğitimi ve ölçöe değerlendirmeleri üzerine görev almış ve yaptığı çalışmalar sonucunda ''Çocuk Değerlendirme Paketi'' uygulamaları ile 0 - 12 yaş çocukların gelişimsel değerlendirilmesi çalışmalarını yürütmüştür. 

2014 Yılında ''Aile Danışmanlığı, MDR ve cinsel terapi eğitimini tamamlayarak cinsel terapi alanında hem terapi hemde meslek elemanı yetiştirme çalışmalarında bulunmuştur. 

Psk. Esra Naz ÖZEL, mesleki çalışmalarına Mersin'de devam etmektedir.

Etiketler
Cinsellik
Uzm. Kl. Psk. Esra Naz Özel
Uzm. Kl. Psk. Esra Naz Özel
Mersin - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube