Bir çocuk ile bir yetişkin ya da yaş veya gelişim bakımından sorumluluk, güven ve güç ilişkisi içinde olan başka bir çocuk arasında, bu kişinin cinsel gereksinimlerini tatmin etmeyi amaçlayan bir eylem olarak tanımlanmaktadır cinsel istismar. Çocuk ihmal ve istismarına ilişkin çalışmalara baktığımızda ülkemizde çok yeni ve sayısal veriler açısından oldukça yetersiz olduğunu görmekteyiz. Ve ne yazık ki yapılan çalışmalar da ortaya çıkabilen % 15’lik cinsel istismar vakaları üzerinden yürütülmektedir. Ancak son 15-20 yıldır, konuya ilginin artmış olduğunu görmekteyiz. Bu ilgi giderek ihmal ve istismara ilişkin ülke genelinde bilgilerimizin artmasına, koruma ve önleme çalışmalarının hız kazanmasına neden olmaktadır.
Çocuğun cinsel istismarını düşündüren durumlara baktığımızda; çocuğun yaşı ile uyumlu olmayan cinsel davranışlar, kendini geri çekme, düşük öz değer, kâbuslar, korkular, regrese olma, öğrenme güçlükleri, travma sonrası stres bozukluğu ve depresyon en temel belirtiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla burada okul ve aileye önemli görevler düşmektedir.
Cinsel istismar vakalarında atlanılmaması gereken ve belki de en önemli noktalardan biri de ikincil örselenmedir. İkincil örselenme dediğimiz çocuğun yaşamış olduğu travmatik olayı yeniden yaşaması, hissetmesidir. Bir diğer ifadeyle hissettirilmesi ve yaşatılmasıdır. Hangi durumlarda ikincil örselenmelerin gerçekleştiğine bakacak olursak; çocuğun yaşamış olduğu olay sonrasında; hâkim, savcı, kolluk kuvvetleri, avukat, sağlık çalışanları, öğretmenler ve okul idaresi, sosyal çalışma görevlileri gibi meslek gruplarının yanında aile ve sosyal çevresi ile kurduğu temas neticesinde karşımıza çıktığını görmekteyiz. Bazen bu meslek gruplarının bir ya da bir kaçıyla bu tür örselenmeler gerçekleştiği gibi, ne yazık ki tamamının da süreçte travmatik bir etkiye katkı sağladığını da görebilmekteyiz. Dolayısıyla cinsel istismar sonrası profesyonel meslek gruplarının müdahalesi, yaklaşımları, yaptıkları ya da yapmadıkları çocuğun süreçten zarar görüp görmemesi açısından önemli bir yer tutmaktadır. Cinsel istismar olgularına ilişkin bilgi ve deneyimi olmayan meslek grupları bazen daha travmatik iz bırakacak durumlara sebebiyet verebilmektedir.
Unutulmaması gereken nokta; ikincil örselenmelerin, yaşanılan travmatik olay kadar psikolojik hasarlara, yıpranmalara neden olabileceğidir.