Bir olgu bağlamında majör depresyon ve yaygın kaygı bozukluğu tanılı hastalarda yetişkin ayrılma anksiyetesi ek tanısının incelenmesi

Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu (AAB), bireyin anne-baba gibi temel bağlanma figürlerinden ölüm, boşanma ve hastalık gibi nedenlerle ayrılığın söz konusu olduğu durumlara ya da sadece buna yönelik beklenti düşüncelerinin varlığına karşı duyulan aşırı korku ve endişe olarak tanımlanmaktadır. AAB Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı (DSM) ’nın 3. ve 4. baskılarında bir çocukluk çağı bozukluğu olarak tanımlanmıştır. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda yetişkinlik dönemlerinde ortaya çıkan ayrılma anksiyetesi prevalansının beklenenin üzerinde oluşu, AAB belirtilerinin çocukluk döneminde başlayıp yetişkinlik dönemimde devam edebildiği ya da belirtilerin ilk kez yetişkinlik döneminde görülebildiği ortaya konmuştur. Bu gelişmeler sonucunda DSM-5 de ayrılma anksiyetesi bozukluğundaki yaş ölçütü kaldırılmış ve hem çocukluk ile ergenlik dönemlerini hem de yetişkinlik dönemlerini kapsayan bir bozukluk olarak sınıflandırılmıştır. Ülkemizde henüz çok yeni çalışılmaya başlanan yetişkin ayrılma anksiyetesi çoğu yaygın anksiyete ve majör depresyon tanılı hastalarda sıklıkla gözden kaçabilmektedir. Ancak yapılan çalışmalarla Yetişkin Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu (YAAB)’nun yaygın anksiyete bozukluğu, majör depresyon ve diğer kaygı bozuklukları ile ek tanı oranlarının oldukça yüksek olduğu ve hastalığın seyri ile tedavisini güçleştirdiği ortaya konmuştur. Bu çalışmada daha önce yaygın anksiyete bozukluğu ve majör depresyon tanısı almış ve yetişkin ayrılma anksiyetesi bozukluğu belirtileri gösteren 26 yaşında bir kadın olgunun görüşme, gözlem ve objektif teknikler ile değerlendirilmesi sunulmuştur.

Bir olgu bağlamında majör depresyon ve yaygın kaygı bozukluğu tanılı hastalarda yetişkin ayrılma anksiyetesi ek  tanısının incelenmesi

Ayrılma anksiyetesi, bireyin anne-baba gibi temel bağlanma figürlerinden ölüm, boşanma ve hastalık
gibi nedenlerle ayrılığın söz konusu olduğu durumlara ya da sadece buna yönelik beklenti
düşüncelerinin varlığına karşı duyulan aşırı korku ve endişe olarak tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık
Örgütü (DSÖ) verilerine göre 18 ülkede yaklaşık 39 bin kişiden oluşan toplum temelli bir
popülasyonla yürütülen bir araştırmada yaşam boyu Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu (AAB)
yaygınlığının %4,8 gibi yüksek bir orana sahip olduğu ve örneklemin %43,1’ de hastalığın 18
yaşından sonra başladığı belirtilerek yaşam boyu Yetişkin Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu (YAAB)
yaygınlığının da yüksek bir orana sahip olduğu ortaya konmuştur (Namlı Özbay ve Tamam, 2022).
AAB Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı DSM-III (1987) ve DSM-IV (2001)’de bir
çocukluk çağı bozukluğu olarak tanımlanmıştır. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda yetişkinlik
dönemlerinde ortaya çıkan ayrılma anksiyetesi prevalansının beklenenin üzerinde oluşu, AAB
belirtilerinin çocukluk döneminde başlayıp yetişkinlik dönemimde devam edebildiği ya da belirtilerin
ilk kez yetişkinlik döneminde görülebildiği ortaya konmuştur (Özkan Demir ve Görgülü, 2020).
Manicavasagar, Silove, Curtis ve Wagner (2000), anksiyete tanısı bulunan hastalarla yaptıkları bir
tanımlama çalışmasında YAAB tanısı bulunan hastaların diğer hastalara kıyasla çocukluk
dönemlerinde ayrılma anksiyetesini daha ağır yaşadıklarını ortaya koyması ayrılma anksiyetesinin
yetişkinlik dönemlerine kadar uzanabildiği görüşünü desteklemektedir. Bu gelişmeler sonucunda
DSM-5 (2013)’de Ayrılma anksiyetesi bozukluğundaki yaş ölçütü kaldırılmış ve hem çocukluk ile
ergenlik dönemlerini hem de yetişkinlik dönemlerini kapsayan bir bozukluk olarak sınıflandırılmıştır
(Özkan Demir ve Görgülü, 2020). Anksiyetenin uzun süre devam etmesi, kişinin mesleki ve sosyal
hayatını olumsuz etkilemesi ve ayrılık anksiyetesi belirtilerinin 6 ay ya da daha uzun süre devam
etmesi durumumda YAAB tanısı konulmaktadır (Karaytuğ, Tamam, Demirkol, Namlı ve Gürbüz,
2021). YAAB’de temel bağlanma figüründen ayrılma kaygısı şiddetlenebilir ve çocukluk döneminde
görülen okul reddi davranışı devam ettirilebilir. Yetişkinlerde okul reddinin yerini işe gitmeyi
reddetme davranışı da alabilir. Kişi vaktinin çoğunu evde geçirmeye uğraşır, bunun için farklı bir
şehirde okula gitmeyi reddedebilir, evden uzaklaştığında somatik belirtiler gösterebilir, evine yakın
yerlerde zaman geçirmeyi tercih edebilir. Genellikle evden uzaklaşma durumunda sevdiği kişiye zarar
geleceğine yönelik aşırı kaygı duyabilir hatta bu ayrılık düşünceleri sık görülen kâbuslara dönüşebilir
(Namlı, Özbay ve Tamam, 2022).
Ülkemizde henüz çok yeni çalışılmaya başlanan yetişkin ayrılma anksiyetesi çoğu yaygın anksiyete ve
majör depresyon tanılı hastalarda sıklıkla gözden kaçabilmektedir. Ancak yapılan çalışmalarla
YAAB’nin yaygın anksiyete bozukluğu, majör depresyon ve diğer kaygı bozuklukları ile ek tanı
oranlarının oldukça yüksek olduğu ve hastalığın seyri ile tedavisini güçleştirdiği ortaya konmuştur.
Diğer bir tarama araştırması verilerine göre ise AAB tanılı hastalarda %3,7 yaygın anksiyete
bozukluğu, %2,6 oranında majör depresyon ek tanısına rastlanmıştır. Yardım almak amacıyla
psikiyatri kliniğine ayakta başvuran yaygın anksiyete bozukluğu ile majör depresyon tanılı hastalardan
oluşan bir grup çalışmasında ise erkeklerin %24’ünde kadınların ise %30’unda YAAB tanısına
rastlanmıştır (Yılmaz,2019).
Ülkemizde YAAB yaygınlığını ve yaygın anksiyete bozukluğu ile majör depresyon tanılı hastalarda
YAAB ek tanısını konu alan araştırmalar yetersizdir. Literatürde yaygın anksiyete bozukluğu, majör
depresyon ve YAAB ek tanısı birlikteliğini konu alan bir çalışmaya rastlanmamıştır. YAAB ek
tanısının göz ardı edildiği olgularda tedavi süreci zorlaşmakta ve uzamaktadır. Bu çalışmanın amacı
yaygın anksiyete bozukluğu ve majör depresyon tanısı alan hastalarda yetişkin ayrılma anksiyetesi
bozukluğu ek tanısının göz ardı edildiği olgulara dikkat çekmektir.
2. OLGU
A., 26 yaşında kadın, üniversite öğrencisi, 7 kardeşten beşinci, anne-baba ve kardeşleri ile birlikte
yaşıyor. Danışan, okula devam etmekte zorlanma, yakın çevreyle yaşanan iletişim problemleri, yoğun
ve kontrol edemediği düşüncelerin varlığı, eve kapanmak ve çıkmak istememe şikayetleri ile
kliniğimize başvurdu. A.’nın ruhsal durum muayenesinde görüşmeye istekli olduğu, soruları amacına
uygun cevapladığı ve görüşmeci ile iletişime açık olduğu gözlendi. A., orta boylu, hafif kilolu, yaşında
gösteren, giyimi sosyoekonomik düzeyi ile uyumlu ama özensiz bir görüntüye sahipti. Konuşması
açık, normal tonda ve anlaşılırdı. Seans boyunca ayaklarını sallayan ve kollarını cimcikleyen A.’nın
duygu durumu kaygılı olup, duygulanımı duygu durumu ile uyumluydu. Düşünce içeriğinde evden

International Journal of Social and Humanities Sciences Research (JSHSR) editor.jshsr@gmail.com

104
uzak kalma, okulu bitirememe, sevdiği insanları kaybetmeye yönelik yoğun kaygılı düşünceler
bulunuyordu. A.’nın yakınmaları ilk kez çocukluk döneminde başlamıştı. Bu dönemki yakınmaları
okula gitmek istememe, okuldan kaçma, anne baba ile bu konuda yaşanan sorunlardı. A., bu dönemde
herhangi bir psikiyatrik yardım almamış. 2016 yılında ilk kez psikiyatri kliniğine okula devam
sorunları, engel olmadığı düşünceler, sıkça gördüğü kabuslar, durduramadığı davranış tekrarları (açık
kapıları kapatma, yolda direklere dokunarak yürüme), sürekli evde bulunma isteği şikayetleri ile
başvurmuş, muayene sonucunda yaygın anksiyete bozukluğu ve majör depresyon tanısı almıştı. A.’ya
bu dönemde psikoterapiye ek olarak Selectra 50 mg/gün ve Prozac 20mg/gün başlanmış ve bir yıl
düzenli kullanılmıştır. 2017’de ilaçlarını kullanmayı bırakan danışan 2018 yılında tekrar farklı bir
psikiyatri kliniğine başvurmuş ve bu dönemde Sulinex 75 mg/gün ile Desyrel 50 mg/gün başlanmış.
A., bu ilaçları da uyku yaptığı ve kendisini kötü hissettirdiği gerekçesiyle 6 ay kullandıktan sonra
bırakmıştır. Nitekim ilk görüşmede bu düşüncesinin altını çizmiş ve kesinlikle ilaç kullanmak
istemediğini belirtmiştir.
Olgumuz, Gaziantep’te ailesi ile yaşarken 2016 yılında üniversite okumak için İstanbul’a gitmiştir.
Ancak birkaç ay sonra iyi olmadığı, hocaları/arkadaşları ile anlaşamadığı gerekçesiyle geri dönmüştür.
A., her ne kadar çocukluğundan itibaren okula devam etmekte zorlansa da akademik başarısı yüksek
bir öğrenci olmuş ve üniversite sınavlarından iyi puanlar almıştır. A., daha sonra tekrar üniversite
sınavına hazırlanmış ve yine iyi bir puanla Eskişehir’e hukuk fakültesinde eğitim almaya gitmiştir.
Ancak Eskişehir’e giderken uçakta aşırı kaygı duyduğunu ve kafasındaki düşüncelere engel olamadığı
için bir anda yanındaki ilaçları içerek intihar etmeye çalıştığını ifade etmiştir. Uçak indiğinde
kendisine müdahale edildiğini ve hayati tehlikeyi atlattığını belirtmiştir. Birkaç ay Eskişehir’de
kaldıktan sonra ikinci kez intihar girişimde bulunduğunu, bu sefer camdan atlamaya çalıştığını ancak
etraftaki insanların ikna etmesiyle vazgeçtiğini belirtmiştir. Bu olaydan sonra A, tekrar ailesinin
yanına dönmüştür. Daha sonra tekrar sınava girip İstanbul’da mimarlık fakültesinde eğitim almaya
gitmiştir. Ancak 7 ay sonra kaydını Gaziantep’teki bir üniversiteye almıştır. Şu anda Gaziantep’te
okuluna devam etmektedir. A., artık ailesinin yanında olsa da hala okula gidemediğini ve bu yüzden
derslerden kaldığını ancak artık okulu bitirmek istediğini belirtmiştir. Ancak A., evden uzaklaştığında
ya da okula gittiğinde uzun süre dayanamadığını, mide bulantısı, baş ağrısı, kafasında uçuşan
düşüncelere engel olamama gibi sorunlar yaşadığını belirtti. Sosyal hayatında da sorunlar yaşadığını
belirten A., arkadaşlarının kendisini dışarı çağırdığında gitmek istemediğini ya da evine yakın bir
yerde buluşmak istediğini, bu yüzden arkadaşları ve sevgilisi ile arasının bozulduğunu belirtti.
Çekingen ve içe dönük bir kişiliğe sahip olan A., zaten çok zor arkadaş edindiğini bu yüzden onları
kaybetmek istemediğini, onlar için düzelmek istediğini belirtti. A., bazı dönemler iki üç hafta boyunca
evden çıkmadığını, bu dönemlerde kimseyle konuşmadığını, duş bile almadığını sadece yemek yiyip
uyuduğunu çünkü ancak bu şekilde kafasındaki düşüncelerden kurtulabildiğini belitti. Danışan bu
yüzden çok fazla kilo aldığını ve bu kilolardan kurtulmak için 7 ay önce mide küçültme ameliyatı
olduğunu ifade etti. Uyumak ya da ders çalışmak için sürekli televizyonu açık tuttuğunu ancak bu
şekilde uyuyup ya da ders çalışabildiğini ifade etti. Ablalarıyla anlaşamadığını ancak anne, baba ve
abisiyle arasının iyi olduğunu belirten A., çoğunlukla onlarla vakit geçirdiğini ve evde olmanın ona iyi
geldiğini belirtti. Annesine aşırı bağlı olduğunu ifade eden A., çocukluğundan beri gördüğü bir
kabustan bahsetmiş, bu kabusta annesinin bir ateş çukuruna düşerek öldüğünü belirtmiştir.
3. UYGULANAN PSİKOLOJİK TEST SONUÇLARI
A.’ya sırasıyla Beck Depreyon Envanteri, Beck Kaygı Envanteri, Ayrılma Anksiyetesi Belirti
Envanteri ve Yetişkin Ayrılma Anksiyetesi Belirti Envanteri uygulanmıştır. Uygulanan Beck Kaygı
Envanteri sonuçlarına göre danışanda şiddetli düzeyde anksiyete belirtileri bulunduğu görülmüş ve
yaygın anksiyete bozukluğu tanısı düşünülmüştür. Bu bulgunun A.’nın genel ruh hali ve davranış
örüntüleriyle uyumlu olduğu düşünülmüştür. A’nın kafasındaki düşüncelerden kurtulmak için sürekli
yemek yemesi, açık kapıları kapatmadan oturamaması, televizyon açık olmadan ders çalışamaması bu
tanı ile uyumludur. Uygulanan Beck Depresyon Envanteri sonuçlarına göre danışanda şiddetli
depresyon bulunduğu görülmüş ve majör depresyon tanısı düşünülmüştür. Nitekim A.’nın haftalarca
evden çıkmaması, bu dönemlerde aşırı yemek yemesi, kimseyle konuşmak istememesi, öz bakımını
aksatması ve intihar girişimlerinin varlığı bu tanıyı güçlendirmektedir.
Uygulanan Ayrılma Anksiyetesi Belirti Envanteri ve Yetişkin Ayrılma Anksiyetesi Belirti Envanteri
sonuçlarına göre A.’da ayrılma anksiyetesi belirtilerinin şiddetli olduğu görülmüş ve çocukluk

International Journal of Social and Humanities Sciences Research (JSHSR) editor.jshsr@gmail.com

105
başlangıçlı yetişkin ayrılma anksiyetesi tanısı düşünülmüştür. A.’nın da okul reddinin çocukluk
dönemimde başlaması çocukluk başlangıçlı ayrılma anksiyetesi tanısı ile uyumludur. A., üniversiteye
gitmek için evden ayrıldığında ayrılık kaygısı belirtilerinin şiddetlenerek geri gelmesi ve danışanın bu
kaygı ve korkudan kurtulmak için intihar girişiminde bulunması yetişkin ayrılma anksiyetesi tanısıyla
uyumludur. Nitekim A.’nın her iki intihar girişimini de evden uzakta olduğu 2016 yılında
gerçekleştirmiştir. Bunun dışında A.’nın genelde evden uzaklaşınca kaygı duyması, eve yakın
mekanlarda oturmayı tercih etmesi, annesini kaybetmeye yönelik gördüğü kabuslar bu tanıyla
uyumludur. A. ile yapılan görüşmeler, davranış gözlemleri ve çocukluğundan beri gördüğü kâbus göz
önünde bulundurulduğunda danışanın annesine karşı çok hassas olduğu ve ayrılma anksiyetesinin
temelinde annesini kaybetme korkusu olduğu düşünülmüştür. Ayrıca A.’daki çekingen, içine kapanık
ruh hali, vücudunun estetiği ile ilgili kaygılar, çökkün duygudurumu gibi özelliklerin varlığı da
ayrılma anksiyetesi için hem yatkınlaştırıcı hem de sürdürücü faktörler olduğu düşünülmüştür. A.
psikofarmakolojik tedavisi için ikna edildikten sonra bir Psikiyatrist ile eş zamanlı çalışılmaya
başlanmıştır. AAB tedavisinde bireyin kaygı, depresyon düzeyinin kontrol edilmesi ve bireyin bu
bozukluğun yol açtığı diğer etkenlerden korunmasına yönelik olarak sıklıkla antidepresanlar, seratonin
ve benzodiazepin takviyelerine başvurulmaktadır (Masi, Mucci ve Millepiedi, 2001). Uygulanan test
sonuçları, danışanla yapılan görüşmeler ve danışanın öyküsü bir bütün olarak değerlendirildiğinde
A.’nın psikoterapötik müdahalesi için bilişsel davranışçı terapi hem etkinliği hem de tedaviyle ilişkili
çok az yan etkisi göz önüne alındığında, Yetişkin Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu, Majör Depresyon
ve Yaygın Anksiyete Bozukluğu’nun birinci basamak tedavisi için uygun görülmüş ve bu doğrultuda
danışanla iş birliği içinde seanslar yürütülmüştür. AAB tedavisinde psikofarmakolojik tedavi kadar
psikoterapötik tedavilerin önemi yadsınmayacak boyutta olduğu açıktır (Masi, Mucci ve Millepiedi,
2001). Bu bağlamda Bilişsel-Davranışçı terapilerin; sistematik duyarsızlaştırma, model alma, işlevsel
davranış değerlendirmesi ve yüzleştirme gibi tekniklerle AAB belirtilerinin şiddetinin azaltılmasında
ve tamamen iyileştirilmesinde oldukça etkili bir yöntem olduğu açıktır (Özer,2018).
4. TARTIŞMA
Olgumuzda yaygın anksiyete bozukluğu, majör depresyon ve YAAB ek tanısı incelenmiştir.
YAAB’nin sıklıkla yaygın anksiyete bozukluğu ve majör depresyona eşlik ettiği bildirilmektedir.
Özkan Demir ve Görgülü (2020), yaygın anksiyete bozukluğu tanısı bulunan hastalarda YAAB
sıklığını araştırdıkları bir çalışmada yaygın anksiyete bozukluğu olan hastalarda YAAB sıklığını %46
olarak saptamıştır. Bir başka çalışmada ise yaygın anksiyete bozukluğu hastalarında %23-42 oranında
YAAB ek tanısına rastlanmıştır (Özkan Demir ve Görgülü,2020). ABD’de yapılan bir NCSR
çalışmasında çocukluk dönemi ayrılma anksiyetesinin yaşam boyu yaygınlık oranını %4.1 yetişkin
ayrılma anksiyetesinin yaşam boyu yaygınlık oranını ise %6.6 olarak saptamış, aynı çalışmada ayrılma
anksiyetesi bulunan hastaların çoğunda en az bir psikiyatrik bozukluk tansı daha olduğunu ortaya
koymuştur (Shear ve ark.,2006). Pini ve arkadaşlarının (2010) yaptığı bir diğer çalışmada ise
duygudurum bozukluğu ve anksiyete bozukluğu tanısı alan 508 hasta ile yapılan bir tarama
araştırmasında hastaların %42,4 ‘ünde aynı zamanda YAAB olduğu ortaya konmuştur. Ülkemizde
YAAB üzerine yapılan benzer araştırmalarda majör depresyon tanısı bulunan hastalarda %41 oranında
YAAB ek tanısına rastlanmıştır. Anksiyete bozukluğu ve depresif bozukluk tanısı bulunan hastalarla
yapılan diğer bir çalışmada hasta gurubundaki kadınların %30’unda erkeklerin ise %24’ünde YAAB
ek tanısına rastlanmıştır (Namlı, Özbay ve Tamam, 2022).
Olgumuzda yaygın kaygı bozukluğu, majör depresyon ve yetişkin ayrılma anksiyetesi bozukluğu ek
tanısı bulunduğu izlenimi edinilmiştir. Danışanın evden ve annesinden uzakta kalamaması, okula
devam sorunları, somatik belirtilerin varlığı, annenin kaybına ilişkin yinelenen kabuslar ve bu
belirtilerin 6 aydan uzun süredir görülmesi YAAB tanısını karşılamaktadır. Yapılan çalışmalar AAB
ek tanısının diğer ruhsal bozukluklar için yatkınlaştırıcı ve var olan ruhsal bozukluklar için de
sürdürücü bir faktör olduğunu ortaya koymuştur. Olgumuzda da benzer bir durum söz konusudur.
Olgumuza daha önce yaygın anksiyete ve majör depresyon tanısı konmuş ve buna yönelik tedavi almış
olmasına rağmen belirtilerinde bir iyileşme olmamış aksine belirtiler şiddetlenmiştir. Kirsten, Grenyer,
Wagner ve Manicavasagar (2008) yaptıkları bir çalışmada panik bozukluk, sosyal fobi ve yaygın
anksiyete bozukluğu bulunan vakalarda bilişsel davranışçı terapi uygulamasının AAB ek tanısının
varlığında depresyon ve anksiyete belirtilerinde daha az iyileşme sağladığını ortaya koymuşlardır.
Aaronson ve diğerleri (2008) ise yaptıkları bir araştırmada panik bozukluk hastalarında bilişsel

International Journal of Social and Humanities Sciences Research (JSHSR) editor.jshsr@gmail.com

106
davranışçı terapi uygulamasının AAB ek tanısı alan hastalarda almayanlara oranla daha az işlevsel
olduğunu ve klinik gidişatın kötü olduğunu ortaya koymuşlardır (Özkan Demir ve Görgülü, 2020).
Okul reddi şikayeti olan çocuklarla yapılan bir çalışmada çocukların %74.5’inde AAB tanısı olduğu
saptamıştır. Ergenlerle yapılan bir diğer çalışmada ise AAB tanısı bulanan bir ergende okul reddi
davranışını sıkça ortaya çıktığını vurgulamıştır (Irmak, Irmak, Murat ve Üçok Demir, 2016). Okul
reddi davranışının genellikle çocukluk dönemi ayrılma anksiyetesinde görülen bir belirti olarak kabul
edilmesi yetişkinlik döneminde görülen okul reddi davranışının gözden kaçmasına neden olabileceği
düşünülmüştür. Nitekim olgumuzda okul reddi davranışının yetişkinlik döneminde de devam etmesi
rağmen daha önce YAAB tansı almamış olması bu düşünceyi destekler niteliktedir. Bununla birlikte
olgumuzda görülen okul reddi davranışının okula gitmek istememekten çok bağlı olduğu anne
figüründen uzak kalmamak ile ilişkili olduğu düşünülmüştür. Nitekim olgumuzun akademik
başarısının yüksek olması bu düşünceyi güçlendirmektedir. Yapılan çalışmalarda yetişkin ayrılma
anksiyetesinde sıklıkla sevdiği kişiler tarafından terkedilme korkusu, sevdiği ve bağlandığı kişilere
zarar geleceği korkusu ve yalnız uyuyamama gibi belirtilere rastlandığı ortaya konmuştur (Özkan
Demir ve Görgülü, 2020). Olgumuzda da evden uzaklaşamama, arkadaşlarının onu terk etmesine
yönelik korkular, annesini kaybedeceğine yönelik kabuslar ve kaygılar, televizyon açık olmadan
uyuyamama gibi belirtilerin varlığı literatürle uyumludur.
Bu çalışma sonucunda yaygın anksiyete bozukluğu, majör depresyon ve YAAB ek tanılarının aynı
anda görülebildiğini, yetişkin ayrılma anksiyetesinde okul reddinin devam edebileceğini ve YAAB’nin
tedavi edilmediğinde diğer ruhsal bozuklukların tedavisinin zorlaştırdığını tek bir olgu üzerinde
gözlemledik.
Klinisyenlerin diğer ruhsal bozuklukların gidişatını olumsuz yönde etkileyip tedavi sürecini
zorlaştırabilen YAAB ek tanısını göz önünde bulundurmaları önerilir. Ek olarak YAAB yaygınlığı ve
ek tanı sıklığı ile ilgili sınırlı literatür bilgisi olduğu bilinmekte ve bu alanda yapılacak geleceğe
yönelik çalışmalar bilgi eksikliğinin giderilmesi açısından önem arz etmektedir.
KAYNAKÇA
Aaronson, C. J., Shear, M. K., Goetz, R. R., Allen, L. B., Barlaw, D. H., White, K. S., . . . Gorman, J.
(2008). Predictors and time course of response among panic disorder patients treated with
cognitive-behavioral therapy. J Clin Psychiatry(69), s. 418-24.
Irmak, M. Y., Irmak, A., Murat, D., & Üçok Demir, N. (2016). Ayrılık anksiyetesi bozukluğu ile
ilişkili okul reddi: Bir ergen olgu sunumu. J Contemp Med, 6(4), 357-360.
Karaytuğ, M. O., Tamam , L., Demirkol, M. E., Namlı, Z., & Gürbüz, M. (2021). Yetişkin ayrılma
anksiyetesi bozukluğu tanılı hastalarda komorbidite ve işlevsellik ile ilişkili faktörler. Klinik
Psikiyatri Dergisi(24), 481-490.
Kirsten, L. T., Grenyer, B. F., Wagner, R., & Manicavasagar, V. (2008). Impact of separation anxiety
on psychottherapy outcomes for adults with anxiety disorders. Counsel Psychother Res(8), s.
36-42.
Köroğlu, E. (çeviri ed.). (2001). Amerikan Psikiyatri Birliği (APA). Psikiyatride Hastalıkların
Tanımlanması ve Sınıflandırılması Elkitabı, Yeniden Gözden Geçirilmiş Dördüncü Baskı
(DSM-IV-TR). Ankara: Hekimler Yayın Birliği.
Manicavasagar, V., Silove, D., Curtis, J., & Wagner, R. (2000). Continuities of seperation anixety
from early life into adulthood. Journal of Anxiety Disorders, 14, s. 1-18.
Masi, G., Mucci, M., & Millepiedi, S. (2001). Separation anxiety disorder in children and Adolescents.
CNS drugs, 2(15), s. 93-104.
Namlı, Z., Özbay, A., & Tamam, L. (2022). Yetişkin Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu: Bir Gözden
Geçirme. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 1(14), 46-56.
Özer, İ. Ö. (2018). Bağlanmanın doğal sonucu: Ayrılma Kaygısı. Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 3(1), s. 125-134.

International Journal of Social and Humanities Sciences Research (JSHSR) editor.jshsr@gmail.com

107
Özkan Demir, N., & Görgülü, Y. (2020). Bir üniversite hastanesi psikiyatri polikliniğine başvuran
yaygın anksiyete bozukluğu tanılı hastalarda ayrılma anksiyetesi bozukluğu görülme sıklığı.
Klinik Psikiyatri Dergisi(23), 188-195.
Pini, S., Abelli, M., Shear, K. M., Cardini, A., Lari, L., Gesi, C., . . . Cassano, G. B. (2010). Frequency
and clinical correlates of adult separation anxiety in a sample of 508 outpatients with mood
and anxiety disorders. Acta Psychiatrica Scandinavica(122), s. 40-46.
Shear, M. K., Jin, R., Ruscio, A. M., Walters, E. E., Ronald, M. S., & Kessler, C. (2006). Prevalence
and correlates of estimated DSM-4 child and adult separation Anxiety disorder in the national
comorbidity survey replication. American Journal of Psychiatry(163), s. 1074-1083.
Washington, DC. (1987). Amerikan Psychiatric Association Diagnostic and Statistical Manual of
Mental Disorders, Gözden geçirilmiş 3. Baskı. Amerikan Psychiatric Association.
Yılmaz, S. Ş. (2019). Yaygın Aanksiyete Bozukluğu tanılı hastalarda yetişkin ayrılma anksiyetesi
komorbiditesi ve klinik özelliklerinin değerlendirilmesi.Uzmanlık Tezi. Necmettin Erbakan
Üniversitesi.

Bu makale 7 Aralık 2023 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Klinik Psikolog  Türkan Güner

Klinik Psikolog Türkan GÜNER, Girne Amerikan Üniversitesi Psikoloji bölümünde 4 yıl olan lisans eğitimini 2020 yılında 3,52/4 yüksek başarı ortalaması ile tamamladı. Lisans eğitimi sırasında 2019 yılında lisans stajını Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Psikiyatri servisinde başarı ile tamamlamıştır. 2020 yılında özel bir Psikoloji kliniğinde çocuk ve ergen psikolojisi üzerine çalıştı. Lisans eğitimi sonrasında Klinik Psikoloji Yüksek Lisansını 2023 yılında Yakın Doğu Üniversitesi’nde 3,86/4 ortalama ile Yüksek Onur Derecesiyle tamamlayıp Klinik Psikoloji alanında uzmanlığını alarak ‘Klinik Psikolog’ unvanını aldı. Yüksek lisans eğitimi sırasında 2022 yılında yüksek lisans stajını Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde başarı ile tamamlamıştır. Yüksek lisans eğitimi sırasında yazdığı ‘’Romantik İlişkisi Bulunan Bireylerin F ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
Etiketler
Yetişkin ayrılma anksiyetesi
Klinik Psikolog  Türkan Güner
Klinik Psikolog Türkan Güner
Van - Klinik Psikolog
Facebook Twitter Instagram Youtube