Beni bırakma anne!!!!!

Beni bırakma anne!!!!!

Selçuk altı yaşında iken Yıldız adında bir kardeşi dünyaya gelir. Anne Öznur hanım hemşire, baba Nevzat bey ise ögretmendir. Yıldız'ın doğumu ailedeki birçok şeyi değiştirmiştir. Öznur hanım işiyle evi arasında adeta mekik dokur olmuştur, kızının ihtiyaçlarını eksiksiz yerine getirebilmek için elinden gelen herşeyi yapar. O minicik bebeğin dış dünyayla tek bağlantısı annesidir. Aglamasının nedenini bir çırpıda çözer acıktığı için ağlıyorsa karnını doyurur ,uykusuzluktan ağlıyorsa uyutur onu memnun etmek için ugraşır dururdu. 

Aradan yıllar geçti. Yıldız artık dört yaşına gelmişti. Sevimliliği herşeyi elde edebilmesi için yeterliydi. Annesi işteyken halasında kalıyordu. Anne ve babasının işten dönüşü onun için bayram gibiydi. Annesine aşırı bağımlı bir çocuktu. Annesiyle vakit geçirmek en büyük mutluluğuydu.

Yine böyle bir günde Öznur hanım canı sıkkın bir şekilde eve dönmüş ve eşine olayı anlatmaya başlamıştı. O hizmet içi eğitim dolayısıyla altı ay şehir dışında olmak zorundaydı. Gitmemesi durumunda işten çıkarılma olasılığı yüksekti. Annesinin gitmesi Selçuğun hayatında çok da birşey değiştirmeyecekti. Ne de olsa o babasının çalıştığı okulda ilkokul dördüncü sınıfa devam eden kocaman bir delikanlıydı artık. Oysa Yıldız sadece dört yaşındaydı ve abisine oranla annesine daha büyük bir ihtiyaç duyuyordu. Annelerinin yokluğunda çocuklar nerede kalacaktı? Günlerce üzerinde düşünülen bu durum sonunda bir karara bağlandı. Selçuk babasıyla birlikte evde kalacak; Yıldız, Edirne'deki annneannesinin yanına götürülecekti. 

O haftasonu Yıldız anneannesine bırakıldı. Anne ve babası zaman zaman kızlarını görmeye gidecek ama sürekli yanında olamayacaklardı. Yemekler yenildi, sohbetler edildi. Artık gitme vakti gelmişti. Anneannesi, küçük kızı komşuya götürdü. Annesi, babası ve abisi de evlerine döndü.Yıldız eve döndüğünde ev bomboştu, sadece birşeyi merak ediyor ve çığlık çığlığa ağlıyordu. Tek bilmek istediği annesinin nerede olduğuydu. Her yere baktı ama kimseleri bulamadı. Onu bıkakıp gitmiş olamazlardı. Ağlarsa onu mutlaka almaya gelirlerdi. Tüm beklentileri anneyi geri almaya yönelikti. Anneanne çaresiz kalmıştı ne yaptıysa torununu susturamamış tüm girişimleri olumsuz sonuç vermişti. Gittikçe daha yüksek sesle ağlıyor, kendini yerden yere atıyordu. Bu bir hafta boyunca böyle devam etti. Yıldız neredeyse aralıksız ağlıyor, yalnızca uyurken susuyordu. 

Küçük kız, zaman geçtikçe daha da umutsuzlaşıyordu. Annesini bir daha hiç göremeyeceğini düşünüyordu. Çaresizdi, gülmüyor, oyun oynamıyor sadece anneannesinin zoruyla yemek yiyordu. Anne ve babasının fotograflarını gördüğünde anne deyip boynunu büküyordu. Uykuları düzensizdi. Aşırı salgırgandı. Kimsenin onunla ilgilenmesini istemiyor, ailesi tarafından reddedildiğine inanıyordu.

Yaklaşık bir ay sonra anneanne Yıldız'ın kulağının arkasında büyük bir şişlik olduğunu fark etti, kızını telaşlandırmamak adına da durumu onlara aktarmadan Yıldız'ı bir doktora götürdü. Ancak verilen ilaçlar işe yaramadı, aksine şişlik gittikçe büyüyordu. Anneanne çaresiz bir şekilde kızını arayıp durumu haber vermek zorunda kaldı. Öznur hanım, gözyaşları içinde kızının yanına koştu. Tüm suç onundu. İş için bile olsa kızımdan ayrı kalmamalıydım diye düşündü. Yıldız annesine o kadar kızgındı ki yüzüne hiç bakmıyor, o yokmuş gibi davranıyordu. Annesi sarılmak istediğinde ağlıyor ve buna asla izin vermiyordu. 

Endişelenen aile, Yıldız'ı bir araştırma hastanesine götürdü. Burada biyopsi yapıldı. Yapılan değerlendirmeler sonucunda bu şişlik; anneden ayrı kalmanın vermiş olduğu üzüntünün dışa vurumu olarak açıklandı ve aileye kızlarının depresyonda olduğu söylendi. Öznur hanım çok pişmandı, ne pahasına olursa olsun bir daha kızından hiç ayrılmayacaktı. 

Nasıl Olurdu Da Dört Yaşındaki Bir Çocuk Depresyona Girebilirdi?

Oysa ki, ağırlıklı olarak yetişkin rahatsızlığı olarak bilinen depresyon 4 - 11 yaşlarındaki çocuklarda ve hatta bebeklerde bile görülebilir.Oyun oynamada isteksizlik, uyku ve yemek problemleri, umutsuzluk, olağan aktivitelere ilginin azalması, enerji eksikliği, sosyal soyutlanma, iletişim eksikliği, öz saygı eksikliği çocukluk depresyonunun tipik belirtilerindendir. 

 

Tıpkı Yıldız'ın tedavisinde olduğu gibi ilaç tedavisi ve psikoterapi ya da her iki tedavi şekli bir arada çocukluk depresyonunun tedavisinde etkili olmaktadır.

 

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Tuba Güngör Aslan

Uzm. Psk. Tuba GÜNGÖR ASLAN, lisans öncesi eğitimini Bursa’da tamamlamıştır. 2003 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesi Psikoloji bölümünde lisans eğitimine başlamıştır. Lisans eğitimi boyunca Türkiye’nin yakından tanıdığı Prof. Dr. Özcan Köknel, Prof. Dr. Haluk Yavuzer, Prof. Dr. Adnan Kulaksızoğlu, Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Prof. Dr. Betül Aydın gibi alanında uzman ve duayen hocalardan dersler alma fırsatı olmuştur. 2007 yılında Prof. Dr. Özcan Köknel danışmanlığında "Üniversite Öğrencilerinde Mükemmeliyetçiliğin Çeşitli Değişkenlere Göre İncelenmesi" adlı tezini tamamlayarak mezun olmuş ve psikolog unvanı almıştır. Mezuniyeti sonrasında, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme kurumu Üsküdar Hasan Tan Çocuk Yuvası ve Dönüşüm Konağı Başarı Psikoloji Enstitüsünde psikolog olarak görev yapmıştır. 2008 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesi' ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
Etiketler
Çocukluk dönemi
Uzm. Kl. Psk. Tuba Güngör Aslan
Uzm. Kl. Psk. Tuba Güngör Aslan
Bursa - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube