İnsan ne sadece doymak için yer, ne sadece örtünmek için giyinir ne de sadece üremek için sevişir. Yediklerimizi, içtiklerimizi, giyinip kuşandıklarımızı, takıp takıştırdıklarımızı durup da bir düşündüğümüzde tek derdimizin doymak veya giyinmek olmadığı aşikâr.
Peki ya cinselliğimiz? Üremenin neredeyse sevişmenin yan ürünü olduğu, hatta kimimizin bunu engellemek için türlü türlü önlemler aldığı cinsellikte içgüdüsel gereksinimlerimizi tatmin etmenin ötesine geçen, bir başka hali hedefleyen bir güdülenme saklı sanki...
Öyleyse ne için sevişiriz; orgazm, doyum ya da boşalmak için mi? Cinsel etkinlik çok farklı amaçlara hizmet edebilir. Hatta orgazm, işlev ya da doyumla ilgisi olmayan amaçlara da hizmette bulunabilir. Cinsellik farklı kişilik yapılarına göre farklı amaçlara da hizmet edebilir.
Önemli kişilik patolojileri bulunan kişiler büyük oranda daha çok hazla ilgilidirler. Cinselliğin son derece önemli bir boyutu cinsel doyumdur. Orgazm hazzın doruğa ulaşması olsa da bireye veya çifte cinsel doyum sağlayan tek şey değildir. En azından cinsel doyumsuzluk şikâyeti ile gelen birinde orgazma yönelik alınan öykünün yeterli olmadığı görülecektir.
Çiftlerin birbirlerine zaman ayırmaları, sevişme sıklığı, sevişme tarzı, sevişmeyi başlatma veya geri çevirmeleri, cinsellik konusunda tartışmaları, bir başkasıyla ilgili olmaları, duygusal ve düşünsel yakınlık veya uzaklıkları cinsel doyumu etkileyen nedenlerdir.
Cinsel doyum kişinin cinsel iletişiminden hoşlanması ve mutluluk duymasıdır. Kişinin bir cinsel ilişkiden hoşnutluk derecesi sadece bir cinsel işlev bozukluğunun olup olmamasına değil, aynı zamanda ilişkinin cinsel ve cinsel olmayan boyutlarına da bağlıdır. Cinsel doyumsuzluk çoğu zaman eşler arasındaki genel ilişkideki güçlükleri yansıtır. Yardım arayan çiftlerin bazıları cinsel ilişkilerinden, bazıları genel ilişkilerinden ve cinsel etkileşimlerinden, bazıları da doğrudan cinsellikten alamadıkları hazdan şikâyet ederler.
Standart bir orgazm tanımı yoktur. Pek çok yazar orgazmın tarif edilemeyen ve tanımlanamayan bir şekilde kalacağını düşünse de farklı tarihlerde farklı yazarlar tarafından farklı orgazm tanımları yapılmıştır.
Orgazm, insanın bir yoğunlaşma aralığından birden başka bir alana geçişidir.
Cinsel yaşamda, ilk adımda başlayan uyarılma, otonom sinir sisteminde parasempatik aktivitede tonusun artışıyla başlamaktadır. Algı ve duygu alanındaki yoğunlaşmaya eşlik eden fiziksel değişmelerin göstergesi olan bu tonus artışına, otonom sistemin öteki tarafındaki sempatik alanda düzenli fazik aktiviteler eşlik etmektedir. Böylece karşıt gibi duran iki alt sistem bir armoni içinde cinselliğin fizyolojik düzenlenişine katılmaktadır. Parasempatik tonus artışının belirli bir noktasında, belki de doruklarında, sempatik fazik değişim de yoğunlaşmakta, bir anda güçlü uyarımlarla öne çıkmaktadır. Karşıt sistemin başatlığı, tüm yaşananlara egemen olmaktadır. Bir anlık değişim yoğun uyarılmışlıkla dolu yeni bir dünyaya davet ediyor gibidir.
Orgazm genelde ejakülasyon ile ilişkilidir, ancak iki süreç fizyolojik olarak farklıdır.
Erkekte orgazm bozuklukları 3 farklı biçimde kendini gösterir.
Geç boşalma,
Zevk almaksızın boşalma (fizyolojik ya da anhedonik orgazm),
Doyumsuzluk
Boşalma ise erkek cinsel cevabında biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerle ilgili olan fizyolojik bir süreçtir.
Cinsel yanıt döngüsü sırasında spermin ilerlemesi ve siklusun sonunda üretral kanaldan dışarı atılmasına olanak veren bir dizi nöromüsküler olay sonucu gerçekleşir.
Boşalma ve orgazm sıklıkla aynı anda yaşansa da tek ve aynı süreçler değildir her zaman birlikte yaşanmaz.