Başarı yanılgısı ve mutluluk üzerine

Başarı yanılgısı ve mutluluk üzerine

     Makaleme Martin Luther King’in çok sevdiğim sözleriyle başlamak istiyorum; “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Micheangelo’nun resim yaptığı, Bethowen’un beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup, burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.”
Günümüzde olmazsa olmazlarımız arasında ‘belli’ bir alanda başarılı olmak, tanınmak, kariyer elde etmek, statü sahibi olmak gibi kavramlar yer almaya başladı. Insanlar artık bunları elde etmenin telaşı ve yarışı içerisinde mutlu olabilmenin yollarını aramakta ve bir takım bedeller ödemektedir. Mümin Sekman’ın da dediği gibi; “başarının bedelini bir dönem için çekemeyenler, başarısızlığın bedelini bir ömür boyu öderler.” Sekman’ın da belirttiği gibi başarılı olmanın birçok bedeli  ve ayrıca kriterleri mevcuttur. Bunlara değinmeden önce başarıyı tanımlamanın yararı olacaktır.
     Başarı, TDK sözlüğünde; “Birşeyi  istenilen bir biçimde gerçekleştirmek” olarak geçmektedir. Buradan hareketle anlamamız gereken en önemli çıkarım, başarılı olabilmek için bir şeyi yeterince ‘isteyebilmemiz’ gerektiği ve istemediğimiz ve ya yeterince arzulamadığımız hedeflerin  bizi yarı yolda bırakabileceğidir. Çünkü büyük başarılar onu isteyene ve uğrunda uykularını feda edene verilir.
İnsanın gerçekte ne istediğini bilebilmesi için kendisini iyice tanıyabilmesi gerekir. Çünkü görüyoruz ki yıllarca çabalayıp hedefine ulaşan insanlar dahi bekledikleri mutluluğu elde edemiyorlar. Hedeflerine ulaştıklarında, “Bu muydu benim yıllarca çabaladığım, uğruna uykularımı ve sağlığımı feda ettiğim şey..” düşüncesine girebiliyorlar. Bu handikaptan kurtulabilmek için insanların durup kendilerine şu soruyu sormalarının faydası olacaktır; “O çok istediğim hedefime ulaştığımda benim için değişen şey ne olacak?” Söz gelimi, istediğim evi, arabayı aldığımda, istediğim kişiyle evlendiğimde, çok zengin olduğumda, kitabım yayınlandığında,  istediğim işte çalışabildiğimde vb. benim için değişen ne olacak tarzında soruları insanların kendilerine sormaları ve ilk etapta gerçekte neyi istediklerine karar vermeleri gerekir.
Günümüz modern dünyasında kişiler başarılı ve mutlu olabilmeyi maddi imkanların çokluğuna bağlamaktadır. Önceleri önemsenen Descartes’ın, “Düşünüyorum, o halde varım.” inancı artık yerini “Harcıyorum, o halde varım.” inancına bırakmaya başladı. Her nedense yapılan araştırmalar zengin olmanın mutluluğu getirmediği hatta birçok durumda mutluluğu engellediğini göstermektedir. Ör, piyangodan zengin olanların hayatına bakın. Genellikle ya sonunda intihar etmişlerdir ya da fuhuş ve kumar bataklığına düşmüşlerdir. Ama bu nasıl olabiliyor? Bu insanların mutluluk ve huzur için istedikleri zengin olmak ve her imkanı elde etmek değil miydi? Tam da istediklerine ulaşabilmişlerken onları bu karanlık sonuca sürükleyen neydi?
     Normal yollardan çalışıp çabalayarak başarı elde etmiş insanlara göz attığımızda piyangodan zengin olanlarda olduğu gibi karanlık bir tablo oluşmuyorsa da benzer durumların varlığına şahit olabiliyoruz. Ör, fertleri eğitimli ve başarılı olduğu ve milli gelirin de çok yüksek olduğu Belçika’da her yıl oratalama 18 000, Fransa’da 16 000, İskandinav ülkelerinde(İsveç, Norveç) 15 000, Japonya’da 23 000, Amerika’da 12 000 insan intihar etmektedir. Buaradan yola çıkarak diyebiliriz ki, en çok arzuladığımız başarılı olmak ve sınırsız imkanlara sahip olmak bize mutluluğu ve huzuru en azından tek başına sağlayamamaktadir. Peki, madem sürekli uğrunda çabalayıp ter döktüğümüz zenginlikler bize mutluluğu getirmiyor; o halde bizi gerçekte mutlu ve huzurlu kılacak olan nedir?
Bu soruya yanıt alabilmek için kanserli hastaların ölüm döşeğindeki pişmanlıklarına göz atmanın epey faydası olacaktır. Uzun yıllar kanserli hastalarla çalışan doktorlar genellikle aşağıda sıralanan yakınmalara şahit olmuşlardır.
   • Keşke bu kadar çok çalışmasaydım.
   • Keşke yakınlarıma daha fazla vakit ayırsaydım.
   • Keşke negatif olmasaydım.
   • Keşke kendime iyi baksaydım, kendimi çok ihmal ettim, ömrüm çalışmakla geçti.
   • Keşke başkalarının beklentilerine göre yaşamasaydım.
   • Keşke duygularımı ifade edebilseydim, hep içime atıp üzülmekten kanser oldum.
   • Keşke hayatımı daha anlamlı geçirseydim. Şimdi bakıyorum da ne tuhaf şeylere öfkelenmişim, ne gereksiz şeyler yüzünden insanları kırmışım.
     Uzmanlara göre hastalık atlatıldıktan sonra insanlar potansiyellerini arttırıyor. Bazıları dernek kuruyor, yaşadıklarını anlatan kitaplar yazıyor, eskiden, “Diğerleri ne düşünür” derken, “Sağlıklı uyandım, nefes alabiliyorum.” noktasına geliyorlar. Yani önem sıralamaları değişiyor.
Günlük hayatın telaşı içerisinde insanlar hızlarını kesip düşünemiyorlar. Maddi kaygılarla uğraşmaktan manevi değerlerini ihmal ediyorlar. Oysa görüyoruz ki eninde sonunda bizi huzurlu ve mutlu kılacak olan kendimize ve sevdiklerimize ayıracağımız kaliteli vakitlerdir. Başarı ve zenginlik yolunda çabalarken, asıl zenginliğimiz olan sevdiklerimizi ve anlam dolu, sevgi dolu bir yaşamı da göz ardı etmemeliyiz. Çünkü asıl büyük başarı, ne kadar çok kazandığımızdan öte, hayatımıza anlam kazandırmak, kendimizi ihmal etmemek ve sevdiklerimize değer verebilmektir.
      Bir sonraki yazımda görüşmek dilek ve duasıyla..
 

Bu makale 9 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Dan. İbrahim Algan

Çukurova Üniversiesi, Psikoloiik Danışmalık ve Rehberlik mezunuyum(2014).

Yaşam koçluğu, stres yönetimi, strateji yönetimi, iletişim becerileri, madde bağımlılıkları, danışmanlık tedbiri sertifikalarını uluslar arası kuruluşlardan ve MEB'den almış bulunmaktayım. Aynı zamanda YEŞİLAY üyesiyim. MEB'e bağlı psikoloik danışmanlık ve danışanlarıma 'Online Terapi' hizmeti vermekteyim.

Etiketler
Başarısızlık
Psk. Dan. İbrahim Algan
Psk. Dan. İbrahim Algan
Diyarbakır - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube