Vucudumuzdaki tum organlara kan aort denilen bir ana damar tarafindan tasinir. Kalbimizi bir agacin onu besleyen kokune ve aortu ise agacin govdesine benzetmek mumkun. Agacin govdesinden cikan dallar da vucudumuzdaki atardamarlar olmaktadir. Aortanin en onemli ve en tehlikeli hastaliklarindan birisi de ANEVRİZMA dedigimiz lokal genislemelerdir Bu damar genislemeleri ATHEROSCLEROSIS denilen ve damar duvarini dejenere eden bir hastaliga, yuksek tansiyona ve bazi iltihabi hastaliklara bagli olarak gelisebildigi gibi damarin elastik tabakasinda ortaya cikan ve cogunlukla genetik olarak degerlendirilen patolojilere bagli olarak da gelisebilir. Aort anevrizmali hastalarin % 15 inde ailede birden fazla bireyde hastalik gorulmektedir. Bazen geçirilmiş trafik kazalari veya onemli yaralanmalardan sonra aort duvarinda olusan hasarlar ve zayiflama ilerleyen donemlerde tehlikeli anevrizmalara neden olabilir. Bizler icin Aort anevrizmalarini cok onemli bir hastalik yapan neden aortadaki genislemenin gunun birinde damarda ani yirtilmalara neden olabilmesidir.
Aort anevrizmalari genellikle onemli bir sikayete neden olmazlar. Ilerleyen donemlerde anevrizmanin bulundugu yere gore cevre organlara yaptiklari baskilarla karin agrisi, sirt agrisi,ses kisikligi, ses degisiklikleri, gibi cok da spesifik olmayan sikayetlere neden olabilirler. Ozellikle zayif hastalarda karinda hissedilen ve kalp atislariyle nabiz gibi atan bir kitle olarak gorulebilir. Bazen de genisleyen aortanin duvarinda olusan pihtilarin kopup daha asagidaki damarlari tikamasiyla ortaya cikan ani damar tikaniklari ile kendini belli edebilir. Dejeneratif anevrizmalarin neredeyse % 90 i aortanin karin icinde seyir eden bolumunde gelisir. Buna abdominal aort anevrizmasi denilir. Gogüs kafesinin icinde olan inen ve cikan torasik aort anevrizmalari ile hem gogus bolgesinde hem de karin bolgesindeki aortun genisledigi Torakoabdominal aort anevrizmalari vardir.
Hastalik genellikle daha ileri yaslarda, sigara icen, hipertansif kisilerde cok daha sik gorulmektedir.
Abdominal aort anevrizmasinin tanisi 16.yuzyilda koyulmakla beraber 20. Yuzyil baslarina kadar dikkate alinabilecek bir tedavi uygulanamamisti. Albert Einstein’da da bu hastalik mevcuttu ve op zamana gore oldukca basarili bir operasyonla anezrizma , reaktif bir cellophane ile sarildi. Einstein bu islemden sonra anevrizmasi yirtilincaya kadar 6 yil yasadi. Bugunku modern cerrahi tedaviler 1950 yilindan sonra uygulanmaya baslandi.
Baslangicta anevrizma ameliyatlarinda olum oranlari % 25’in uzerinde iken gunumuzde % 2-5 arasina inmistir. Anevrizma ameliyatlarinda anevrizmanin bulundugu vucut bolgesi acilir. Aort damarinin asagida ve yukarida saglam olan yerleri bulunarak klemplenir. Anevrizma acilir ici pihtilardan temizlendikten sonra dacron veya PTFE gibi sentetik materyallerle yapilmis olan yapay bir damar iceriye dikilerek genislemis olan bolge ortadan kaldirilmis olur.
Son yillarda onculugunu Parodi’nin yaptigi bazi yeni teknikler gelistirilmistir. Bu teknikler karnin veya gogsun acilmadigi kapali tekniklerdir ve gunumuzde yaygin olarak kullanilmaktadir. EVAR ( Endovascular aneurysm Repair) veya TEVAR ( Thoracic Endovascular Aneurysm Repair) denilen bu tekniklerde ici stent mekanizmasi dis kismi ise PTFE veya Dacron kapli ve bir kateterin etrafina sarilmis ozel uretilmis yapay damarlar karin veya gogus bolgesi acilmaksizin , kasik ( inguinal) bolgesindeki atardamarlardan girilerek anevrizma icine yerlestirlmektedir. Ortalama bir saat civarinda suren bu uygulama hastalar icin oldukca buyuk bir kolaylik ve konfor olusturmaktadir. EVAR veya TEVAR uygulamalarinda cogunlukla hasta uyanik olmaktadir. Angio cihazi esliginde yapilan bu islemde hasta ertesi gun veya sonraki gun hastaneden taburcu edilebilmektedir.
Ozellikle acik ameliyati tolere etmekte zorlanacak ileri yastaki hastalara , ciddi akciger ve kalp sorunlari nedeniyle ameliyat sonrasi komplikasyon riski yuksek olan hastalara oldukca rahat olarak uygulanabilmesi bu teknigin en onemli avantajlaridir. Ancak anevrizmanin lokalizasyonu , damarlarin acilanmasi, girisi yapilacak damarlardaki bazi olumsuzluklar gibi nedenler bu islemin her hastaya uygulanmasina engel olmaktadir. Diger taraftan bu hastalarin surekli takipte kalma zorunluluklari, greftin yerinde oynayabilme olasiligi, kenarlardan ve ic damarlardan olan sizintilarla anevrizma kesesinin yavas da olsa ilerlemesine devam etme olasiligi , cok kucuk olasiliklarda da olsa bu teknigin dezavantajlaridir.
Sonucta aort anevrizmalari hayati tehdit eden sinsi hastaliklardir. Bir cok hastada tresadufen tani koyulur. Diger taraftan bir cok hastada ancak yirtildigi zaman ortaya cikar ki bu hastalarin % 80 inden fazlasi hastaneye dahi yetisemeden yasamlarini kaybederler. Bu nedenle 50 yas uzerindeki herkesin ozellikle hipertansiyonlari varsa en basit tani yontemlerinden birisi olan ultrasound ile bir defa kontrolden gecmeleri, damar capi genislemis olan kisilerin bir mudahale zamani gelinceye kadar 6 ayda bir veya yilda bir ( capa gore doktor tarafindan belirlenecektir) ultrason tekrari yaptirmalari gerekir. Bu hastalik ister acik isterse kapali (EVAR_ TEVAR) tekniklerle buyuk bir basari ile tedavi edilebilmektedir.
AORT DISEKSIYONLARI
Buyuk atardamarlarin duvarlari 3 tabakadan olusmaktadir. En icteki tabaka kanin rahatca akabilecegi kaygan bir yuzey olustururken ortadaki tabaka elastik liflerden ve adelelerden olusmustur ve bu tabaka atardamarin kalbin her kan atimi ile genislemesini ve hemen arkasindan kendi elastik gucu ile eski haline donmesini saglar. En distaki tabaka ise adeta bir kilif gibi damari saran bir tabakadir. Uzun sureli hipertansiyon damari sarsan ciddi travmalar veya elastik tabakadaki dejenerasyon neticesinde INTIMA da dedigimiz en icteki tabakada ortaya cikabilecek kucuk yirtiklar aort icinde akan kanin bir kimsinin hizla ic tabaka ile orta tabaka arasina girmesine neden olur. Aort diseksiyonu dedigimiz bu durumda hasta cok siddetli bir agri duyar va agrinin “ sanki icimde bir sey yirtiliyor “ gibi oldugunu gayet dogru bir sekilde tarif eder. Aort diseksiyonlarinda iki onemli durum vardir. Bunlardan birisi kanin damar duvarindaki tabakalar arasina girerek ilerlemeye devam etmesi “ yalanci lumen” dedigimiz ikinci bir yolun olusmasina neden olur. Bu durum aortadan kan alan bazi organlarin kan almasini bozarak o organin hayatini tehdit eden onemli bir sorun olusturabilir. Ikincisi ise damar duvarinin zayiflamasiyla ortaya cikan yirtilma riskidir. Eger aorta disari dogru yirtilirsa hasta cogunlukla orada hayatini kaybeder. Aort diseksiyonunda diseksiyonun baslama yeri son derece onemlidir. Eger diseksiyon aortun kalbe yakin yukari bolumundan kaynaklaniyorsa hasta hic bekletilmeden ameliyata alinmalidir. Zaman cok onemli bir hal alir. Eger diseksiyon sol kol damarinin cikis yerinin altinda bir noktadan kaynaklaniyor ise yirtilma tehlikesi olusturacak bir genisleme veya yukarida soz edildigi gibi bir organ beslenme bozuklugu yoksa hasta derhal hastaneye yatirilip tansiyonu dusurulmek suretiyle izlemeye alinir.
Bu ikinci grup hastalarda son yillarda endovaskuler stent greft uygulamalari ( EVAR, TEVAR) ile cok basarili sonuclar elde ediyoruz. Aort diseksiyonlarinda zamaninda tani ve gerekli tedavilerin hizla uygulamaya gecirilmesi hastanin hayatinin kurtarilmasi acisindan son derece onemlidir.
Bu hastalarin onemli bir kısmının sinin hastaneye dahi gelemeden hayatlarini kaybetmeleri gercekten bizim acimizdan cok uzuntu vericidir.
Saglikli gunler dilerim…….